Henê olayı, 1930 dolayında Dersim’de yaşanmış trajik bir kadın cinayetidir. Bu olayı ilk kez 2011’de Hasan Demir’in “Dersim’den Tunceli’ye 38 Katliamı Tanıklıkları” adlı çalışmasında okumuştum. Demir, kitabını 1970’lerde yaptığı sözlü tarih görüşmelerine dayandırıyordu. Dolayısıyla eser, döneme ilişkin değerli bir tanıklık kaynağı niteliğindeydi.
Son günlerde Celal Turna, bu olayı Facebook sayfasında yeniden gündeme taşıdı. Ancak yazısının sonuna yaptığı ek, mantıksal yapısını ve eril hegemonyayı algılama biçimini ortaya koyuyor. Belirtmek isterim ki Celal Turna’nın, Henê olayını toplumsal cinsiyet eleştirisi için bir araç haline getirdiği izlenimi doğdu, bende. Turna yazısını şöyle bitiriyor:
“Hakikat… Ataerkil, erkek egemen anlayışın bizim toplumumuza da yansımış olmasıdır. Bu noktalarda gerçekten DEVRİM yapmak lazım.”
Bir kere bu ifadenin elle tutulur bir yanı yok. En başta, “erkek egemen anlayışın bizim toplumumuza da yansımış olması” tespiti, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kavrayamamış olmanın açık ifşasıdır. Oysa toplumsal cinsiyet eşitsizliği ne bir yansıma, ne de sadece bireysel tercihlerle şekillenen bir olgu olmayıp, erkek egemen düzenin kurumsallaşmasından kaynaklanana tarihsel bir sorundur. Çağımızın da temel çelişkisidir.
Gerçeklik son derece katmanlı ve can yakıcı iken, ataerkil düzenle hesaplaşma iddiası, Henê olayı üzerinden yürütüldüğünde hem tarihsel hem de toplumsal bakımdan problemli hale gelir. Çünkü olayın yaşandığı dönem, bugünkü toplumsal cinsiyet ilişkilerinden, politik ve cins bilinci düzeyinden farklı bir tarihsel bağlama sahip. Dolayısıyla, o döneme ait bir trajediyi bugünün toplumsal eleştirisine doğrudan taşıyarak eril hegemonya ile yüzleşme iddiasında bulunmak, gerçekçi değil.
Dersim toplumunda erkek egemen geleneksel yaşamda kadının nasıl baskılandığı bilinen bir durumdur. Henê olayı geleneksel ilişkiler ağının hakim olduğu bir dönemde yaşanmıştır. Ataerkil yapı ile sağlıklı bir hesaplaşma için, modernleşme ve politizasyon sürecinin hız kazandığı 1960’lı yıllara ve sonrasına bakmak gerekir. Çünkü bu dönemde kadın erkek eşitliği söylemi bir övünç kaynağı haline getirilmiş olup, gerçekliğin üzeri örtülmüştür. İddia edilenin aksine bir eşitlikten bahsedilemeyeceği gibi, erkeklerin özellikle siyasal alanda “liderlik” ve “karar verme” konularında öne çıkması, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin ve eril hegemonyanın somut göstergesidir.
Elbette Dersim toplumu, tarihsel olarak kadın erkek eşitliğine yatkın bir kültürel zemine sahiptir. Ancak bu potansiyel, patriyarkal normların etkisiyle tam anlamıyla hayata geçirilememiştir.
Dolayısıyla, erkek egemen anlayışla gerçek bir hesaplaşma yapılacaksa, yüzümüzü 1960’larla başlayan tarihsel döneme ve sonrasına çevirmek zorundayız. Kadınların kamusal alana katılımındaki engeller, temsil sorunları ve kültürel baskılar bu yıllardan itibaren açık biçimde gözlemlenebilir.
Açıkçası eril hegemonyanın izlerini sürmek için uzak geçmişe değil, yakın çevremize bakmak yeterlidir. Özellikle Cem Evleri, baştan aşağı erkek egemen bir temsil biçiminin sürdüğü kurumlar olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde, “Dersim adına” faaliyet yürüten birçok sivil ve kültürel kurumda da karar mekanizmalarının çoğunlukla erkeklerin elinde olduğu görülüyor.
Bu tablo karşısında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı yüzleşmeden ve “devrim”den bahsedenlerin önce kendileriyle yüzleşmeleri gerekir. Zira eril yapıyı eleştirmenin ilk adımı, onun yeniden üretildiği alanları tanımak ve dönüştürmektir.
Henê olayı, elbette bir trajedi olarak irdelenmeli; tarihsel bağlamı içinde değerlendirilmelidir. Ancak bu tür olayların bugünün ideolojik tartışmalarına malzeme edilmesi, hem kurbanların hatırasına hem de toplumsal cinsiyet mücadelesine zarar verir.
Gerçek bir yüzleşme, geçmişi araçsallaştırmadan, bugünün toplumsal eşitsizliklerine ve eril yapısına doğrudan bakmayı gerektirir. Henê’nin hikâyesi, bu açıdan, değil, adaletli bir toplum tahayyülüne ulaşmak için yeniden düşünülmelidir.
Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin fesih kararı aldığı 12. Kongresi doğrultusunda, Barış ve Demokratik Toplum…
Günümüz dünyasında finansal büyüme, sadece birikim yapmakla değil, aynı zamanda doğru zamanda doğru riskleri almakla…
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Kayapınar İlçe Belediyesi öncülüğünde Sanatça’nın organizasyonuyla 30 yılın ardından düzenlenen Koma…
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “casusluk” iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun yarın tutuklu…
Urfa yakınlarında bulunan Göbekli Tepe’nin (Girê Mirazan) ardından Karahan Tepe (Girê Keçelan) de tarihin seyrini…