Resmi ideolojinin Dersim inancına bakışı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Osmanlı ve  Cumhuriyet döneminde egemenlerin tek din anlayışına dayalı olarak geliştirdikleri inkar ve imha siyaseti genelde Aleviliği özelde ise Raê Haq (Riya Heq) -Dersim Aleviliği hep düşman olarak görmüş ve yok etmeye çalışmıştır. Egemenlerin Aleviliğe bakışı hiç değişmemiştir. Bazı dönemlerde fiziki imha siyaseti öne çıkmış bazen ise  inkara dayalı yok sayma, özünü boşaltma, kendine benzetme Müslüman görme siyaseti hakim olmuştur.

Egemenlerin imha ya da inkar siyasetini öne aldıklarında değişmeyen tek politika ise Aleviliğe dönük çarpıtma hakaret iftiralar olmuştur. Egemenler imha veya inkar siyasetini uygularken, Aleviliğe dönük iftira, çarpıtma ve yalana dayanarak kendilerine meşruluk sağlamaya çalışırlar. Şeyhülislam fetvaları, resmi ideolojinin ilim adaları, siyasetçileri kalemşörlerinin iftira ve yalana dayalı raporları bu politikada önemli bir rol oynamıştır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e hep çıbanbaşı görülen “din dışı”-“rafızi”-“sapık”-“haşhaşi”-“batıni” vb. sıfatlarla aşağılanan çarpıtılan yalana dayalı iftiralara uğrayan Alevilik içinde Dersim Aleviliği ise her zaman egemenlerin özel hedefi olmuştur. Anadolu’da yaşanılan Alevilik süreklerinden farklılık içeren ve özgünlüğü olan Dersim Raê Haq inancı bu yönüyle egemenlerin raporlarında, yazışmalarında sık sık yer almıştır.

Dersim 38 senesi kıyımı öncesinde ve sonrasında hazırlanan raporlar Raê Haqinancına yaklaşımını görmek mümkündür.

Ovacık Raporu’nda inanca yaklaşım

Devletin Dersim Aleviliğine bakışını gösteren yeni bir belge daha açığa çıktı. Hüseyin Ayrılmaz’ın Dam yayınlarında çıkan “Balişna Kırmanciye” kitabında yer alan bu belge, Ovacık Kaymakamı’nın 1938’de yazdığı rapordan ibaret olup, ilk kez gün ışığına çıkıyor. Kalan Müzik’in arşivinden alındığı belirtilen 26 sayfalık 1938 tarihli rapor, Devletin Dersim’e bakışını anlatan bir belge niteliğinde. Raporun içerisinde Dersim inancına yaklaşım ve belirlemeler daha önce açığa çıkan rapor yazışma belgelerle örtüşecek yeni bilgiler içermesi açısından ayrı bir öneme sahip. Dersim ’38 Tertelesi’nin önemli gerekçelerinden birinin inançsal farklılığı olduğu yönündeki tespitleri doğrulayan Ovacık kaymakamı imzasıyla yayınlanmış 1938 tarihli bu rapor,  bize bir çok şey anlatıyor.

Devletin Dersim İnancına bakışı

Ovacık Kaymakamı imzasını taşıyan raporda Dersim inancına dönük bilgiler verilirken, Dersim Aleviliğinin – Raê Haqinancı resmi ideolojinin bakışıyla değerlendiriyor. Ovacık Kaymakamı, resmi ideolojiye zıt olan Dersim inancını farklılığını inkar anlayışıyla değerlendiriyor: “… Bunlar müslümandır. Fakat asıl uçurun bu müslümanlıktan doğmaktadır… Bu yıl bilhassa halkın civani telekkileri ile uğraştı. Mezhebe mütallik bütün ananelerini yakından tanımağa çalıştım. Gördüğüm manzara cidden hayret fezadır. Mahsus bu tabiri, bu insan inan terkibini kullanıyorum; bu halk tasavvur edilmesi güç bir hurafat ummanı içindedir…”

Kaymakamın yazdıklarından, resmi devlet yaklaşımındaki egemen inançsal duruşun zihniyetini görüyoruz. Bunun gereği olarak Dersimlileri Müslüman olarak gördüğünü fakat, aynı değildir.

Dersim inancında Hz. Ali mihman olarak görülür. Hz. Ali adına sırlanan ve onunla yaşatılan itikad-yol vardır. Yani Hz. Ali (Oli/Eli) Dersim’de  çoklu anlam ve değer ifade eder. Evet, Dersim’de Ali güneştir, çünkü güneşin yolda anlamı vardır ve Hz. Ali, yolda onunla ifadelendirilir. Ancak Raê Haqinancındaki Oli/Eli/Ali sadece Hz. Ali midir sorusunun cevabını çok iyi düşünmek gerekiyor. Çünkü Alevilği-Raê Haqinancını Hz. Aliyle başlatacak olursak Raê Haqinancındaki felsefi ve inançsal ritüelleri etkileyen ve İslamiyetin çok öncesine ulaşan köklerini anlayamayız. En basitinden Kırklar Meclisi ve Hz. Muhammed mitini nasıl değerlendireceğiz.

Raporda devamla Dersim Aleviliği tarihsel süreç içesinde etkilendiği veya benzerliği olan ve genel toplum tarafında egemenlerce dışlanır hale getirilmiş olan inançlardan örnekler verilerek Raê Haqinancı çarpıtılmaya, kıyıma meşruluk kazandırılmaya çalışılıyor.

“… (Babıkın) neşir ve telkin ettiği tenasüh akidesi vicdanları hükmü altında tutuyor, Allahın insan olarak gözükmesi pek mümkündür. Munzur muraba olduğu halde bu Allahlardan biridir…”

“ … Eski şark dinlerinden güneşe tapmak dini İslamiyetten sonra  bu din mensuplarının telkinatile yeniden kendini göstermiş…”

Raporda belirtildiği gibi Dersim Aleviliğinde devri alem vardır. Yaşam kesintisizdir. Toprakla buluşan bedendir, ruh yaşamı sürdürü. Canlıların bu devinimi yaşamın sürekliliğidir. Yine İnsan kutsaldır. ‘Hak’ insanda tecelli eder. İnançta üstünlük, hiyerarşi olmadığından çoban Munzur da Hak şeklinde tecelli edebilir. Bu inancın eşitlik anlayışıdır. Yine yaşamın aydınlığı olan güneş kutsaldır. Ama bir tapınma değildir.

Raporda belirtilen bu doğrular, gerçek özünden kopartılarak Babekilere (Babek önderliğinde İran’da ortaya çıkan harekete) bağlanarak ya da farklı inançların devamı şeklinde gösterilerek, Dersim inancı algılar üzerinden toplum nazarında küçük düşürülmeye çalışılıyor.

Bu konudaki çarpıtma Raporda şöyle devam ediyor:

“…. elemut dağında Allahlık yaparak bütün İslam halifelerini ve sultanlarını titreten, binlerce İslam kanı akıtan (Hasan Sebbah) ve haleflerinin ortaya attığı batıni mezhebinin tevlit ettiği iğtişaşları göz önüne getirecek olursak, Dersim halkının mezhep telekkilerini daha yakından tanımış oluruz. Helakü han bunların son imamını tepeledikten sonra bu mesleke salik olan Türk kabilelerinden bir kısmı da Dersim’e sığınmıştır. Buradaki halk (Hasan Sebbah) mezhebinin sadık salikleridir. O günden bu ana kadar itikad ve ananelerinden hiç bir şey kaybetmemişlerdir. Tam tersine olarak cahil seyitlerin tekinatı ile taasupları bir kat daha artmış bulunmaktadır. Binaenaleyh bunlar (İmam) olanın seyit ve ağanın her emrini bila kaydü şart yerine getirip Elemut cennetine veya daha ebedi olan cesedin dinlendirilmesi suretile ahret cennetine gitmeğe can atarlar. İşte seyyitlerin kökleştirip büyüttüğü ve ağaların dayadığı kuvvet… Her Dersimli en büyük dileğini yaparken (Hasan Sebbah)a karşı müritlerinin yaptığını yapar, yarı yere yatarak toprağı öper, bu mezhebin esası meşru otoriteye isyan, halife ve hakanlara düşmanlık açık tabirle devlete karşı derin bir husumet umdelerine dayanır… Hasan Sebbah ve halifeleri çoktan ölmüştür fakat, mezhebinin salikleri dünkü gibi sarp kayalıklar içinde bütün levsiyat ile yaşamaktadır. (Dujikbaba) bu bakımdan da elemut kalesine benzer…

Rapordan yaptığımız bu uzun alıntıdan da anlaşıldığı üzere devlet Dersim Aleviliğini sadece “Babek”lere bağlamıyor. Ovacık Kaymakamı, Dersim inancını Hasan Sabbah’a indirgiyor.

Bunu yaparken çarpıtmaktan da çekinmiyor. Dersim Raê Haqinancının tek tanrılı dinler öncesi inançlardan ve tek tanrılı dinlerin ortaya çıkan inançlardan çeşitli etkiler taşıması normaldir. Çünkü tüm inançlar birbirini etkiler. Tarihsel diyalektik açısından bakıldığından normal olan etkileme-etkilenmenin, Dersim için de geçerli olduğu muhakkaktır. Kaymakamın (ve egemenlerin), Raê Haqinancındaki bu etkilenmeleri çarpıtarak dile getirmesindeki amaç ise farklıdır.

Egemenler bu tanımlama, çarpıtmalarla Dersim’i ve inancını hedef yapmakta; yok etmek için “sapkınlık, din dışılık” vb. gerekçelerle kendine meşruluk kazandırmaya çalışmaktadır.

Ovacık Kaymakamının raporunda yer verilen ve Raê Haqinancını Hasan Sabbah’ın devamı gibi göstermesi ise tamamen gerçek dışıdır. Dersimiler için kutsal olan Tujik Baba (Tujik Bawa) dağının Alamut Kalesiyle benzeştirilmesi niyetin alt yapısıdır. Çünkü Alamut Kalesi bir savaş ideoloji ve eğitim merkezi olarak kullanılmıştır. Tujik Bawa ise sadece kutsallığı ile öne çıkar.

Keza Dersim’de Şialığın İsmaili/Nizari kolu olan Hasan Sabah bilinmez. Dolayısıyla Dersim’in Hasan Sabbah mezhebinin devamı olduğunu Dersimlinin bu mezhebin sadık müritlerinden olduğunu söylemek iddialı olur. Kaldı ki, raporda Hasan Sabbah mezhebinden bazı Türk kabilelerin Dersim’e geldiğini iddia edilmiştir.

Hasan Sabbah,mücadelesini Selçuklulara karşı yürütmüş ve bir Fars milliyetçiliği de vardır. Hasan Sabbah’ın görüşlerinin benimseyen Türk kabileler var mıdır? Bilemiyoruz. Ama bunların Dersim’e geldiğine dair alan çalışması yapılmadığı için bilemiyoruz.

Raporu yazan Kaymakam, farklı bir çarpıtma olan Horasan’dan Dersim’e geldiği iddia edilen Türk kabillerini mi kastediyor belli değil.

Hasan Sabah İlişkisini kanıtlayacak belge ve bilgi olmadığı gibi, inançsal benzerlik de yoktur. Hz. Ali ve Ehlibeyt sevgisi dışında ortaklıkları bulunmaz. Alevilikte ‘Pir’ İnanç önderidir ve müritlik yoktur. Hasan Sabbah’ta ise hiyerarşi vardır ve inanç önderliğini Dai’ler yapar. Fedailer hem savaşçı hem de mürittir. Bununla beraber Hasan Sabbah İsmaili/Nizaridir. Genel olarak Alevilik ve Raê Haqinancı ise tarikat, mezhep değil, yoldur. Yol ulularının dediği gibi  “biz mezhep bilmeyiz.”

Dersimlilerin kimi itikadi ve inançsal ritüellerinde ufak tefek benzeşmelerle Dersim inancını Hasan Sabbah devamcısı olduğunu göstermek çok zorlama bir bakıştır. Dolayısıyla Ovacık Kaymakamı’nın raporunun tümüne sinmiş olan ısrarlı Hasan Sabbah belirlemesinin günümüzde hala yönetenler tarafından “haşhaşiler” şeklinde kullanılması o zamanki ve günümüz devlet aklının inanç konusunda değişmediğini gösteriyor. Egemenlerin Aleviliğe dönük karalamalarında yer alıyor. Egemenlerin bu zihniyeti iftiralar yaygınlaştırılarak yalanlar resmi rapora da işleniyor. Şeyhülislam fetvalarında Alevi’nin katline dayanak yapılan iftira raporda tekrar ediliyor.

“… Halkın dini akideleri arasında (zındıka) taifesinin izlerine rastlıyoruz. Bilhassa kadında iştirak keyfiyeti kendi aralarında carıdır. Seyit ve ağa için fede edilmeyecek bir şey yoktur..”

Özünde eşitlik, ahlak, sevgi, saygı inancı olan Raê Haqkadının en özgür olduğu inançlardan biridir demek abartı olmaz. İnancın kendinde var olan kadına eşik yaklaşım değir verme resmi devlet inancında olmadığından egemenlerin Raê Haq- Alevilik ve kadın ilişkisini anlaması mümkün değildir. Toplumlarda ve inançlarda karalamanın hakaret etmenin en kolay yolu kadına iftiradan geçer. Eril zihniyetin bu kolaycı anlayışı tarih boyunca egemenlerce kullanılmıştır. Alevilik-Raê Haqinancını karalamak, iftira atmak için de devlet aklından İslamcı yorumcuların kalemşörlerine, şeyhülislamlarına kadar bu kolaycılığı seçmiştir. Kadına atılan bu iftira yalanla gerçekte Dersim toplumu inancı hedefleniyor. Kadını köle gören zihniyetin Dersim Raê Haqinancının Aleviliğin içindeki kadın eşitliğini anlaması beklenme. Cemlerde post verilen “analık makamı” ile inanç öncülüğü yapan Alevi kadını bu karanlık zihniyetin çok ilerisindedir. Tarih boyunca Sünni İslam egemenlerinin devlet aklının bu iftira ve yalanlarla Aleviliği-Raê Haqinancını karalama çabasının raporda yer alması devlet aklının değişmediğinin göstergesidir.

Raporda Dersim inanç önderlerine ve sistematiğine dönük yanlış bilgiler ve karalamalarda yer alıyor.

“İmamet meselesi, burada hüviyetini değiştirerek, aşiretlere kadar inmiştir… Bu mezheplerin telkin ettiği akideler oranında imametin bir nur olduğu şahıstan şahısa geçtiği yolundaki itidak her kepede kendisini bir imam sayan ağlara arasında bile hükmünü icra eder.

Seyit Rıza’nın torunu, maktul babanın oğlu (Polat) Yukarı Abbas Uşağı (Abbasan E.D.) içinde arzettiğim şekilde takdis edilmektedir. Bu 12 yaşındaki çocuk 90 yaşındaki ihtiyarlara lazımül infaz emirler verer ve 12 yaşındaki poladın ayağı öpülmek suretiyle aşınmaktadır. …. fakat neen bu kara suratlı poladın (nura) varış telekki edildiğini öğrenmek mümkün olmadı. Diğer ağaların da çocuklarından biri (imam) namzedidir. Bu namzetler itina ile beslenir, bakılır, okutulur…’’

Ovacık Kaymakamı’nın inanç önderlerine dönük tespitleri gerçeklikle örtüşmüyor. Raê Haqinancını Şialık ve türevlerinden yola çıkarak yorumladığı için gerçeklerden uzaklaşıyor. Bunun için Şialıktan esinlenerek tanımladığı inanç önderliği imamlık değil, seyyitlik-pîrliktir. Ve aşiretten inanç önderi çıkmaz. Hele hele ağalar arasında hiç çıkmaz.

Çünkü Dersim’de her kes çok kesin olarak bilir ki, Pîr ve Rayber yani inanç önderleri ocaklardan gelir. Her ocak bir aşiret olarak tanımlanabilir ama her aşiret inanç önderlerinin çıktığı ocak değildir. Ocak sisteminde inanç önderliğini yapacak kişi ailenin içerisinden seçilir ama bu seçim, bilgiye, onay almayı gerektiren olgunluk kriterlerine ve en önemlisi de talibin onayına (rızalığına) dayanır.  Ocakzadeler yaşına bakılmaksızın saygı görürler. Ancak bu onların inanç önderi olduğu anlamına gelmez. Dersimli inanç önderlerine saygı duyar ama raporda iddia edildiği üzere Sunni inancındaki (Şeyhe tapınıldığı) bir tapınma, kul-mürid ilişkisi yoktur. Dersim Raê Haqinancında Pîr-Rayber-Talib ilişkisi rızalık üzerine kurulu olduğu gibi Cıvat(Cem)larda de dara çekilerek denetlenir. Pîr istediği şekilde hareket edemez, yaptığının hesabını Ocak üyelerine, talibe vermek zorundadır. Keza Dersim Raê Haqinanç sistemindeki “Pîrsiz Talib, talipsiz Pîr olunmaz” ilkesi gereği Pîr de kendi Pîri tarafından denetlenmektedir.

Raporda bilinçli olarak yazıldığı belli olan ocakzadelerin küçük yaştan itibaren beslendiği, bakıldığı okutulduğu iddiası inançsal yönden çok toplumun eril bakışından kaynaklanan bir durumdur.

Ovacık Kaymakamı’nın yazdığı raporda, Dersim itikâtine dönük ritüeller ve ananeler de yanlış aktarılıyor.

“… bu kadar derin bir cihalet içinde dünyadan haberiz yaşayan kitlenin dini ananeleri arasında eşyaya tapmak, türbe ve mezar gibi kudsiyetlere parestiş etmek, güneşe ibadet eylemek, ateşi ve dumanı mukaddes görmek ukubetleri bir hitayı hamlederek semadan istimdad etmek “zerdeşt dininin şerilahı akidesi”, hristiyan itikadına nazire olarak “Ali, Hızır, Munzur)u bir ve ayrı görmek (Teslise) itikadları da vardır. Ermeni kültürü de hayli tesir icrat etmiştir. Haçın suya atıldığı gün burada (Hızır) günü olarak tesid edilir…”

Rapordaki bu hususlar, kimi doğruları içerse de verilen anlam özünden uzak ve çarpıtma kimi noktalarda ise gerçek dışıdır. Dersim Alevi itikadı canlı olana saygı kadar doğaya ve doğanın temeli ni oluşturan değerlere de saygı ifade eder ama bu asla tapınma şeklinde olmaz. Eşyaya tapınmak gibi bir anlayış ise hiç yoktur. İnançında dağlar, sular, ağaçlar kutsaldır. Keza ziyaretler kutsal olup saygı görür. Ama bir tapınma yoktur.

Raê Haqinancındaki üçlemenin Hıristiyanlıktaki Teslis’e benzerliği olsa da ona dayanması söz konusu değil. Xızır orucunun ise Ermenilerdeki suya haç atmayla bir alakası yoktur. Hıristiyanlık inancının ve Ermenilerin Raê Haqile ortaklaşan yanları olabilir, zira diyalektiktir ve en önemlisi Dersim, birçok kimliğin ve inancın ortak toprağıdır.

Raê Haqgerçeği ve raporun amacı

Raê Haqinancı, evreni tek gören, hümanist, doğacı bir felsefeye dayanır. İnancın özünde “eline, diline, beline” sahip olmak, 72 millete bir nazarda bakmak, börtü böceğin hakkını savunmak, doğaya saygılı olmak, insanı yüceltmek vardır. Yaşam süreklidir. Devri alem anlayışında yaşayan toplum, insan-ı kamil ereğini hedefler. Dersim inanında inanç önderliği katı bir hiyerarşi ve üstünlük içermez. Toplum ocaklara saygı gösterir ama asla kul mantığı ile yaklaşmaz. İnsanın insana üstünlüğü olmaz. Örneğin Kırklar Meclisi mitinde Hz. Muhammed ancak kendisini fakir olarak ifade ettikten sonra Kırklar arasına kabul edilir. Yani Peygamberlik üstünlük olarak kabul edilmez. Munzur (Mizûr) bir çobandır ve ağası onun üstünlüğünü kabul eder. Duzgi/Dizgun (Türkçe söylenişi ile Düzgün Baba), doğadaki canlı ve cansız varlıklarla konuşur vs. Dersimlinin inanç önderine saygısı yol hizmetini yolun ilkelerine göre yaptığı müddetçe olup bir tapınma olmaz.

Raê Haqinancında kutsiyet atfedilen toprak, hava, su ateş yaşamın kendisi ve var edicisidir. Varoluşun simgesi 4 ayak üzerinde kurulur. Güneş doğanın enerjisi kaynağıdır. Varoluşun ve yaşamın temeli olan 4 ayağı kutsal görmek bir tapınma değil, felsefedir. Güneşe verilen dua ateşin korunması, suyun kirletilmemesi tapınma değil, felsefenin yaşamsal kılınmasıdır.

Duzgi/Dizgun, Buyer, Tujik vb. dağlar, zorda olan Dersimliye kucak açmış koruyanlardır. Buralardaki mitlerle anlatılan pratik yanlışlıklardır ama Tujik veya bir başka yer, Dersimli nezdinde bilinen anlamda asla bir Alamut Kalesi değildir.

Dersim Raê Haqinancının felsefe ve yaşanılan boyutu ortadayken 1938 yılında yayınlanan bir raporda çarpıtılarak, yanlış ve yalana dayanılarak anlatılması tamamen egemenlerin tek din anlayışına ve farklı olanı inkar ve imha siyasetinin bir sonucudur. Öte yandan tüm çarpıtmalara rağmen rapor bize bir gerçeği de anlatıyor ki bu da önemlidir.

Egemenlerin tüm çabalarına karşın Dersim Raê Haq-Alevilik inancı egemen olan İslam anlayışı ve Müslümanlık değildir. Ovacık Kaymakamı’nın anlattıkları bu noktada bize güçlü ipuçları veriyor. Dersim Raê Haqinancı, Zerdüştlükten, Mazdeizmden, Raê Haq(Yaresan) inancından Hz. Ali ve Ehlibeyt’e kadar birçok etkiler taşıyan kendine özgü yanları bulunan bir kültür, felsefe, inançtır. Bu inancı tek din anlayışı ile yok etmek isteyen egemenlere karşı tüm özgünlükleriyle korumak ve yaşatmak insanlık için önemlidir.

Sonuç olarak Hüseyin Ayrılmaz’ın DAM yayınlarıdan çıkan “Balişna Kırmanciye” kitabında yer alan Ovacık Kaymakamı’nın 1938 tarihli raporunda yer alan bilgiler, egemenlerin toplum, inanç, kimlik yaklaşımlarını göstermesi açısından önemli bir belgedir. Artık Dersimli’nin bu tekçi politikanın mağdurları ve rahatsızlık duyanları her gün yeni bir belgeyle açığa çıkan bu zihniyete karşı bir araya gelerek çoğulcu demokratik bir yaklaşımla yeniyi inşa etmelidirler.

* Elazığ 1 Nolu F Tipi Cezaevi

Resmi ideolojinin Dersim inancına bakışı
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA