Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Başbakanı İlam Aliyev dün bir resmî törenle Zengilan Havaalanının açılışını yaptı.
Türk basını “işgalden kurtarılan topraklar” diye söze girdi haberi verirken.
İşgal altındaki topraklar derken de Ermenistan-Azerbaycan arasında geçen Dağlık Karabağ Savaşı kastediliyor.
Türkiye ile arasını düzeltmek isteyen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da açılışı izlemiş olmalı!
Peki işgalden kurtarılan Zengilan kimin yurdu gerçekten?
Azerice’de ‘’Zəngilan rayonu’’ olarak ifade bulan topraklar, adından da anlaşılacağı üzere Kürtlerin yurdu.
Zengıl; Kürtçe / Kurmancî’de hayvanların boynuna asılan çan olarak tanımlanıyor.
Göçebe Kürtler bu enstrümanı özellikle koyun, keçi gibi hayvanların boynuna takarlar. Sürüleri otlaklara yayan çobanlar bu ‘’zengıl’’ sesleriyle sürülerini idare eder. İhtimal göçebe Kürtler bugün ‘’Zengilan’’ olarak bilinen bölgeyi yaylak olarak kullanmışlar.
Kızıl Kürdistan (Kurdîstana Sor) 16 Temmuz 1923’te kuruldu. 44.000 nüfuslu özerk cumhuriyetin nüfusunun %80,7’si Kürt, %19,3’ü ise Azeri’ydi. Kurdîstana Sor’un toplam coğrafi alanı da 3312 kilometre kare olarak tespit edilmişti. Ama Zengilan rayonu coğrafi konumundan kaynaklı özerk bölgeye dahil edilmedi.
Karadeniz ve Hazar Denizi arasında bulunan Kızıl Kürdistan’ın başkenti olarak Abdallar köyü düşünüldüyse de ‘Abdal’ adına itiraz (!) edildiği için Laçin Dağı eteğindeki ovada, 1924’te, “Laçin- Laçînan” başkent olarak inşa edildi. (Laçin isminin Dersim’deki Laçinan bölgesiyle (ve Aşireti) alakası var mı araştırmak lazım.) 1926 nüfus sayımına göre, Kürdistan uyezdinde 51.200 kişi yaşıyordu. Kızıl Kürdistan özerk bölgesi, Sovyetlerin Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı paradigmasınca oluşturulmuştu. Lenin’in ve yoldaşlarının ezilen halklara büyük bir jestiydi UKKYH.
Ancak Lenin’in ölümü, Stalin’in gelişiyle Kürtlerin ve benzeri azınlık halkların durumu değişti. Kızıl Kürdistan 8 Nisan 1929’da statüsünü yitirdi. Kürtler, Stalin yönetimi kararıyla 1937’yılında Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Sibirya’ya sürüldü. Binlercesi yollarda öldü. Sağ kalanlar da asimilasyona tabi tutuldular.
Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri ‘yoldaş’ Mircafer Bağırov: “Eğer Ermenistan ve Nahçıvan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ndeki soydaşlarınız gibi baskı görmek istemiyorsanız, “Kürt” kelimesini tamamen unutmalısınız,” diyerek tehdit etmekten çekinmeyecekti. Gerçi aynı Bağırov’un Azerilere de pek iyi davranmadığı kayıtlara geçmişti ve bedelini de 1956 yılında kurşuna dizilerek ödeyecekti.
Ünlü Sovyet bilim insanı Nadir Nadirov, Stalin döneminde yaşadıkları sürgünü şöyle anlatıyor: “Tüm yetişkin erkekler toplandı ve trene götürüldüler, daha sonra onlar hakkında hiçbir bilgi alamadık. Erkeklerin ardından kadınlar ve çocuklar evlerini terk etmek zorunda kaldı. Hayvanlar için kullanılan bir trenle bilinmeyen bir yöne götürüldük. Kimse neden veya nereye götürüldüğünü bilmiyordu. Hayatta kalanların akrabalarını bulmaları çok zaman aldı. Sokağa çıkma yasağı altında yaşadığımız pek çok yerleşim yeri, şehri veya köyü izinsiz terk etmek 25 yıla kadar hapis cezasına neden oluyordu.”
Yurtlarından sökülüp atılan Kürtler uzun yıllar boyu asimilasyona direndi. 1988 yılında, üzerinde “Azeri” yazan 10 bin kimlik kartını Moskova’ya yollayıp “Azeri” değil, “Kürt” olarak yazılmasını istemişlerdi örneğin.
SSCB’nin 1991 yılında çözülüşünden sonra tekrar toparlandılar ve Laçin’de otonomi ilan ettiler. Ancak siyasi güçleri ve demografik yapıları, otonomiyi sürdürmede yetersiz kaldı. Toplumsal durumları pek iç açıcı değildi. Sürgün ve göç toplumu ve aileleri parçalamıştı. Monoblok demografik yapıları zayıflamıştı. Çoğu o yıllarda Bağımsız Devletler Topluluğu denilen ülkelere dağıtılmış, yeniden hayata tutunmanın yollarını arıyordu.
Sonra bir gün Azerbaycan ve Ermenistan, Kürt toprakları için savaşa tutuştu. Bu savaş yakın zamanda bitmiş olsa da günümüze kadar ara ara devam etti.
1990 Dağlık Karabağ savaşında 18 bin Kürt topraklarını terk etti.
Yine 1992’de Laçin bölgesini işgal eden Ermeniler buradan 25 bin Kürdü sürdüler. Devamında Kelbajar bölgesinden 60 bin kişi sürüldü. Azeri-Ermeni savaşı da en az Stalin dönemi kadar Kürt sosyolojisine zarar verdi.
Azeri-Ermeni savaşında Kürtler, işgal edilen topraklarında ‘düşman’ taraflar için savaştı, öldü, yersiz yurtsuz kaldı. Bugün hala Ermenistan Ezîdî Kürtleri, Ezîdîler Kürt değil diye asimilasyona tabi tutulurken, Azerbaycan da ise Kürt kimliği ötelenip, İslam kimliği ile etnokırım yapılıyor. Azerbaycan’ın devlet olarak Kürtlere pek bir hayrı dokunmasa da Ermenistan için aynı şey söylenemez. Ermeniler 1955 yılında yayına başlayan Erivan Radyosu Kürtçe/Kurmancî yayın ile uzun yıllar Kürt kültürüne büyük katkı sunmuştu. Özellikle Türkiye Kürtleri uzun yıllar Dengê Erîvan Radyosuna kulak kabartmış, Egîdê Cumo, Sûsîka Simo gibi sanatçılardan yasaklı olan dillerinden şarkılar dinlemişti.
Zengilan’a geri dönersek: Azerbaycan’da çoğu Kürt adının Azericeye çevrildiği biliniyor. Fakat Kubadlı ve Zengilan rayon adları Kürt kökenli-Kürtçe kalmış. Zengilan’ın en eski Kürt bölgelerinden biri olduğu bilgisi, 13. yüzyıl kaynaklarında mevcut. İran’ın güneybatısındaki Bahtiyarî aşiretlerinden birine “Zengî” dendiği bilgisine sahibiz. Bahtîyar Aşiretinin Dersim’de mevcudiyeti hala var. Akrabalık ilişkileri nedir bilemiyoruz. Herhangi bir alan araştırması maalesef elimizde yok.
Zengiler’in Lor (Bahtiyarî) aşiretlerine bağlı bir kol olduğuna vurgu yapan Tural Hemid, cümlesini şöyle sürdürüyor: “Zengilan rayonunun adı ise bu Kürt-Bahtiyari aşiretinin adından gelmektedir (Aliyarlı, 2013: 247). Bahtiyari adı hala bölgenin köylerinde mevcuttur. Zengilan’a komşu olan Kubadlı rayonunda hâlâ Bahtiyarlı ismi mevcuttur ve Zengi etnonimi bu bölgenin Kürt köylerinin isimlerinde korunuyor. Kürtlerin Zengilan’a bir sonraki göç dalgası 18. yüzyılın sonlarında başladı. İran Azerbaycanı’ndaki Mincivan bölgesinden gelen Kürt aileleri kuzeye göçtü ve günümüzdeki Zengilan ve Ordubad rayonunda aynı adı taşıyan köyler kurdular (Geybullayev, 1986: 101). Ordubad’daki Mincivan köyü günümüze kadar ulaşamamış olsa da Zengilan rayonundaki Mincivan köyü büyüdü ve işgalin arifesinde kasaba statüsüne sahipti. Azerbaycan’daki Sovyet yönetiminin ilk günlerde, Zengilan’da yaşayan Kürtlerin sayısı Kelbecer, Kubadlı ve Laçin Kürtlerine kıyasla çok daha azdı. Bu nedenle bu rayon Kürdistan uyezdine dahil edilmedi. Burada yaşayan Kürtler, dil statüsü eksikliği ve diğer doğal ve doğal olmayan faktörler nedeniyle asimilasyona uğrayarak tamamen Türkleştiler.”
İşte bugün T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve soyunda Kürtlük olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından kurdelesi kesilen Zengilan Havaalanı bölgesi, adından da anlaşıldığı üzere Kürt toprakları ama Azerilerin Ermeniler’den ‘kazandığı’ topraklar olarak haberlere konu oluyor.
Dünyada yersiz, yurtsuz kalan Zengilan Kürtleri makus talihlerinin kurbanı olarak hatırlanmıyor bile.