Aleviligin iki ucu: Dersim-Pamir/Badakhshan

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Keramet ziyaret ve efsaneler

Dersim ziyaret yerleri:

Dersim’in hemen her bölgesinde pek çok ziyaret yeri bulunmaktadır. Bunların bir kısmı daha çok ziyaret edilirken, bir kısmı da artık unutulmaya yüz tutmuştur. İlgi gösterilen ziyaretlerin hemen hepsinin bir efsanesi bulunmaktadır*

Doğup büyüdüğüm Dersim Nazımiye ilçesi Qıl (Kılköy)köyünde de birçok ziyaret vardı. Bu ziyaretler yaşlı ve ulu bir ağaç olabildiği gibi; bazen de yeryüzünü kaplayan doğal oluşumlardan herhangi biri örneğin bir dağ, büyük bir kaya, ya da bir taş olabiliyordu. Ayrıca köyümüzün eteğinde bulunduğu Düzgün Baba Dağı kendi başına bir ziyaret olarak bilinse de; kendi bünyesinde birçok ziyareti de barındıran bir mekândı.

Köyümüzden Nazımiye’ye giderken yol üstünde; efsaneye göre Hz. Ali’nin bir kâfiri hapsettiğine inanılan ‘Kâfirin Kayalığı’ denilen bir yer vardı. Her sene Kâfir ‘in Hz. Ali’ye onu serbest bırakması için yalvardığı ve Hz. Ali ile Kâfir arasında şöyle bir diyaloğun geçtiği söylenir:

Kâfir: — Beni serbest bırak! (waxte mi ame?)

Hz. Ali:—Daha zamanın gelmedi. (niye hona niame!)

Bölge halkı bu diyaloğun her sene bir kez yaşandığına inanır. Ve yaygın kanaat şudur ki;  eğer Hz. Ali Kâfir’i serbest bırakacak olsa;  amansız bir katil gibi Dersimde herkesin katline neden olacaktır!

Hz. Ali’nin Dersim’e gelmediği apaçık ortadadır, ancak buna rağmen onun ve diğer Ehl-i Beyt ailesi üyelerinin Dersim’e gelerek buradadeğişik mücadeleler verdikleri ve izler bıraktıklarına inanılır. Bu konuda değişik efsaneler vardır. Örneğin Düzgün Baba Dağı’nda yer alan bir kayada Hz. Ali’nin dirseği bulunmaktadır. Dersim’de sıklıkla görülen diğer bir efsane iz ise; Hz. Ali’nin ‘Düldül’  isimli atının taşlarda bıraktığı nal izidir.

Dersim’deki ziyaretleri 3 bölüme ayırmak mümkün:

1-Eh-li Beyt Ailesi üyelerinin bıraktığı izler

2- Değişik pir veya seyyidlerin bıraktıkları izler,yapılar ileyaşadıkları evler ve bu evlerde muhafaza edilen,  kutsal sayılantarikgibi teberrükler.

3- Su kaynakları, ağaç, dağ, göl gibi doğal yapılar ile Hızır’a aitolduğunainanılan ziyaretler.

Dersim’de bu ziyaretlerden yüzlercesi bulunmaktadır. Maalesef göç, Alevi yolundan uzaklaşma ve dilin Türkçeleşmesi ile birlikte birçok ziyaret unutulmaya yüz tutmuştur.Bu unutuşla birlikte ziyaretlerin yüzyıllar boyunca açıklandığı hikâyeler, anlatımlar, efsaneler, söylemler ve tüm bunların en eski insan duygularıyla birlikte en doğal haliyle aktarıldığı yerel müzikleri de içeren mevcut zengin sözlü geleneğin tümü neredeyse yok olup gitmek üzeredir. Günümüzde özellikle sanal devrimin de etkisi ile Düzgün Baba, Munzur gözeleri ve ‘Gola Buyere‘ gibi büyük ziyaretler yalnızca coğrafik bölge veya görsel manzaralar olarak algılanmakta; yeni kuşaklar için bu kutsal yerlerin barındırdığı yüzyıllık derin ve köklü anlamlar fark edilmeksizin gezi veya piknik alanı olarak düşünülmektedir.

Oysa eski Dersimliler bu ziyaretlere büyük bir saygı duyarlardı. İnsanlar hayatlarında karşılaştıkları zorluklardan kurtulmak, güçlerinin yetmediği her durumla baş etmek ve kendi toplumsal birliklerinin korunma ve sürdürülebilirliği için örneğin çıkılacak çetin bir yolculuk öncesi bu ziyaretlere giderlerdi.

* Erdal Yıldırım, , Dersim Aleviliği, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Doktora Tezi, 2010

Hasta çocukların şifa bulması için bu ziyaretlere götürüldüğü dönemler çok da eski değil. Bu ziyaretlerde uyumak ve görülen rüyaya  göre geleceği tahmin etmek de önemliydi. Ziyaretlerin uzağından geçenler işaret parmaklarını öper ve alınlarına değdirirlerdi. ‘Kele biranene (niyaz olma) ‘ olarak adlandırılan bu hareket ziyarete bir nedenden dolayı gidildiğinde de yapılırdı. Ziyarete dokunulur ve dokunulan el öpülüp alına değdirilirdi. Ziyaretlerde ‘Chıla’ ismi verilen mumlar yakılır‘niyaz’ denilen kalın yağlı ekmekler lokma olarak dağıtılırdı. Yoksullara çıralık vermek de ziyaret kültürünü nönemli bir parçasıydı. Bazı insanlar kendilerine merhametli olunması için,  ziyarete giden yolun bir bölümünü çıplak ayak yürürlerdi. Ben de çocukluğumda yalın ayak toprak yoldan Düzgün Baba’ya yürüdüğümüzü ok iyi hatırlıyorum.

Dersimliler için kutsal gün Perşembe akşamından (‘Sewa Yeniye’) başlayan Cuma günüdür. Köyümüzdeki inanca göre perşembe akşamları 360 evliya toplanıp Qelxeru (Kirklar)Dağlarında cem bağlarlar. İnsanlar perşembe  akşamı mum yakarak bu ceme katıldıklarına inanırdı.

Gündelik hayatta karşılaştıkları değişik sorunlara çare bulmak için ziyaretlerin keramet gücüne başvuran insanlar buna ‘Mrod (murad),’ diyorlardı. İnanışa göre yardım dileyen kişinin Mrod’unun-muradının yerine gelmesi için ziyarete temiz kalp ile yaklaşılması gerekir. Çoğu ziyarete gidişler günlük iken;çocukluğumda Düzgün Baba Dağına gruplar halinde gelen insanların bir kaç gece kaldıklarını, kurban kestiklerini ve herkesin uyurken Düzgün Babanın onlara gelecek ile ilgili iyi bir işaret sayılacak bir rüya göstermesini dilediklerini hatırlıyorum.

Dersimli aleviler ziyaretlerin yardım sağlayacak kudrete sahip olduklarına inandıkları gibi; bu ziyaretlerin kendilerine kötü davranan ya da zarar veren kişileri cezalandırma gücüne de sahip olduklarına inanırlar.

Pamir /Badakshan Bölgesindeki ziyaret yerleri:

Dersim yöresinde görülen ve Alevi inancının en önemli değeri sayılan ziyaretlere olan bu büyük bağlılık; Pamir Badakshan (Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Cin)’da yaşayan İsmailî toplulukların günümüze kadar yaşattıkları inanç sistemlerinde de görülmektedir. Bu iki bölge inançları arasındaki benzerlikler sadece ziyaret olgusu ile sınırlı değil; neredeyseinancın tamamı ve hemen hemen her parçası için de geçerlidir.Birkaç örnek vermek gerekirse: Pir- Rayber-talip hiyerarşisi, cem evlerinde sema dönme,cheraguyandırma, kutsal perşembe akşamı,kırklar dünyası, pirin önünde dara durma ve daha bir çok ritüel ve kavram, birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki bu iki bölge inancının büyük ölçüde örtüştüğünü ve belki de aynı oluğunu gösteriyor.

Pamir/Badakshan’da yüzlerce, hatta binlerce ziyaret yeri bulunmakta ve çok ilginçtir ki yukarıda Dersim bölgesi için yaptığımız sınıflandırmayı buradaki ziyaretler için de yapabilmekteyiz:

1-Qadim Gah’lar yani Ehl-i Beyt üyelerinin bıraktığı izler

2-Mazar lar yani pirler dervişlere ait türbe halindeki yerler

3-Astan’lar yani ağaç,çeşme, kaya, göldağ gibi doğal yapılar ve Hızır ziyaretleri

Qadimgah’lardan en önemlisi Hz. Ali’ye ait olduğuna inanılan Şah-ı Merdan türbesidir. Tacikistan’ın Badakshan bölgesinin Namatgut köyünde bulunan bu ziyaret Şah-ı Merdan, Şah-ı Velayet ve Şah-ı Evliya unvanları ile bilinen Ali İbn Talip’e ait.Yüksek bir duvarla çevrilmiş türbenin bahçesinde bulunan ağaçların kırılıp yere düşmüş dalları, ‘Khudai’ ismi verilen lokmaların pişirilmesi dışında başka bir amaç için yakılması/kullanılması yasaktır. Türbe dikdörtgen şeklinde küçük bir yapı olup, giriş kapısının üzerine Hz. Ali’yi temsil eden bir resim bulunmaktadır. Yapının ortasında masa seklinde dikdörtgen bir bölüm yer alır ve bu bölümün üstünde 5 taş ve ibeks keçisi boynuzları bulunmaktadır. İnanışa göre Hz. Ali bu taşlarla kâfir kral QahQah i yok etmiştir. Ziyarete gelen insanlar parmak uçlarını öper ve bu öptükleri el ile bu yükseltiye dokunurlar.

Efsaneye göre bu bölgede QahQah isimli bir putperest kralın hüküm sürdüğü dönemde Hz. Ali bu bölgeye gelir ve krala karşı gücünü ispatlama girişiminde bulunur. Kâfir kral ile karşılıklı gelişen bu güç gösterimlerinin birinde Hz. Ali silah olarak büyük bir taş kullanır ve Ali tarafından ortaya fırlatılan bu büyük taş, kâfir kralın askerlerinin hepsinin ölmesine ve ordusunun yok olmasına sebep olur.

Qahqah isimli kral ile Hz. Ali ve  Ehl-i Beyt ailesinin diğer üyeleri arasında geçen mücadelenin değişik anlatımları da vardır. Bunlardan birinde Fatima önemli bir rol oynamaktadır. Vahan bölgesinin Tughos köyünün kuzeyinde‘Bibi Fatima’adı verilen sıcak suların aktığı bir çeşmeyer alır. Bugün bir kaplıca haline getirilmiş olan bu sıcak su kaynağı bölgenin önemli bir ziyaret yeridir. Efsaneye göre Fatima burada bulunan Qahqah’ in kardeşi Zangibar’a ait kalenin kapısına gelir ve kapıda duran askerlere efendilerini çağırmalarını ister. Ancak kaledeki asker Fatima’yı önemsemeyip kendisine bir ok fırlatır; Fatima atılan bu oku havada yakalayıp askere geri atar ve askeri yaralar. Daha sonra Hz. Ali Zülfikar isimli kılıcını kuşanır ve atı Düldülün sırtında kaleye girer. Çıkan mücadelede Zangibar yenilerek at üstünde Afganistan’a doğru kaçar ve yolda kafasını bir meyve ağacı dalına çarparak ölür. O günden beri o ağacın meyveleri olgunlaşmıyor. Ali kanlı kılıcını temizlemeye çalışırken Fatima ona ilerde duran kayayı gösterir ve bunun üzerine kayadan sıcak su akmaya başlar, Ali kılıcını bu suda temizler. Günümüzde halk arasında suyun çıktığı bu kayalara Fatima’ nın  (elbise) kolları deniliyor. Ayrıca akan kaplıca suyun dolduğu yuvarlak bir yapı ana rahimine benzetilmektedir. Çocuğu olmayan kadınların bu yapının içine girdiklerinde çocuk sahibi olacaklarına ve kaplıca suyunun biriktiği yerin zemininden alınan taşların ise uğur getirdiğine inanılmaktadır.

Aynı bölgedeki bir başka ziyaret yeri ise; Ghund köyünde bulunan, türbe tipi bir yapı olarak görülebilecek olan ve İmam Muhammed Al Bakır’a ait olduğu düşünülen bir mekândır. Bu türbe yapının giriş kapısının üstünde günümüzde İsmailî topluluğun en önemli otoritesi İmam Aga Khan’a ait iki resmi bulunur. Yapının içine girildiğinde sol tarafta ilginç şekilleriyle bir takım taşlar göze çarpar.Yapının ortasında,ziyaretçilerin üzerlik (starkhm) ve mum (tsirovak) yakabilecekleri masa şeklinde bir yükselti bulunur. İçerde Aga Khan, Hz. Ali ve İmam Sultan Muhammed Şah’ın resimleri asılı bulunur. Ayrıca türbenin içerisinde ziyaretçilerin para bırakmaları için bir çekmece de vardır. Ziyaretin arka tarafında bir çeşme bulunur ve efsaneye göre buradaki suyun kaynağı, İmam Al Bakır’ın girip kaybolduğu, sır olduğu bir mağaradır. Yöredeki insanlar her perşembe akşamları yüksek duvarlarla çevrili bu ziyaretin bahçesinde dua etmek amacıyla toplanırlar. Bu bir araya gelmeye jumanomaz deniliyor.

Yine bu ziyaretin kerameti hakkında da farklı efsaneler vardır. Bunlardan birine göre; İmam Bakır’ın asıl mekânı köyün kuzeyinde bulunan Lamlon Dağıdır(kuhi Lamlon).Abbasilerin iktidara geçişini sağlayan Ebu Müslim burada İmam Bakır’ı ziyaret eder. İmamın hayır duasını alan Ebu Müslüm yanına aldığı adamlarıyla birlikte daha sonra Emevilerle giriştiği mücadeleden galip çıkar. Efsanenin devamı ilginçtir: Ghund köylüleri dağın içerisindeki mağarada yaşayan kutsal adama güvenmez. Kutsal adam köylülere ne zaman dara düşerlerse ezan okuyarak bunu bildirmelerini ve kendisinin yardım çağrısına geleceğini söyler. Kutsal adamı denemek isteyen köylüler ortada yardım istenecek bir durum olmadığı halde ezan okuyarak yardım çağırırlar ve kutsal adam bu çağrı üzerine çıkıp gelir. Ancak kendisinin sebepsiz yere çağrıldığını gören kutsal adam, bunun birkaç defa tekrarlanması üzerine köylülere beddua ederek mağaranın içine girip kaybolur, sırlara karışır. Köylülere göre kalbi kırılan bu kutsal adam İmam Bakır’dan başkası değildir.

İmam Bakır’ın önemli bir rol oynadığı bir diğer efsane ise Khorog kentine yakın Tem ismiyle bilinen bölgede geçer ve İmam Zeynel Abidin ziyareti ile ilgilidir. Efsaneye göre bir çatışma sonunda İmam Zeynel Abidin,oğlu İmam Bakır ve Muhallib Arabistan’dan kaçmak zorunda kalırlar. Muhallib çevrelerini saran ve İmam Bakır’ı arayan düşman askerlerine, imamı kurtarmak için kendi oğlunu teslim eder. Düşman askerlerinin Muhallib’in oğlunu öldürmeye çalışmak için kullandıkları hiçbir silah etkili olmaz. Silahlar işe yaramayınca çocuğu yakarak öldürmeyi denerler, bunda da sonuç alamayınca ona taşlarla saldırırlar ancak tek bir taş bile ona dokunmaz. Çocuğu öldürmeyeceklerini anlayan kâfirler meydanı terk ederler ve çocuk sağ salim evine döner. Günümüzde Tem’de bulunan ve Zeynel Abidin’e atfedilen bu ziyaret yerinde Zeynel Abidin’in don değiştirdiğine (xo jomai yedand lakchud) inanılır. Zeynel Abidin’in oğlu İmam Bakir oradan Ghund’a göç eder.

Pamir Badakshan İsmailîlerin inanç dünyasında birçok pir,derviş ve buzurgan dedikleri kuvvetli ve yuce insan yer alır.Bunlarınbelki de en önemlisiNâsır-ı Hüsrev’dir (1004-1077) Badakshan piri veya Baba Seyyidna olarak da bilinen Nâsır-ı Hüsrev,Fatımi devletinin İsmailî İmamı tarafından dai olarak önce Horasan’a gönderilir. Burada Sünni baskılara dayanamayan Hüsrev can güvenliği için Pamir dağlarına sığınmak zorunda kalır.

Nâsır-ı Hüsrev İsmailî inancının Pamir/Badakshan bölgesinde yayılmasını sağlayankişi olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden bölgedeNâsır-ı Hüsrev’in birçok keramet gösterdiği ve onun adıyla anılan çok sayıda ziyaret yeri bulunmaktadır ve bu kutsal yerler arasında en çok bilineni Shugnan’ın Porshev köyünde yer alır. EfsaneyegöreNâsır-ı Hüsrev bu bölgeden geçerken elinde su dolu bir testi taşıyan bir kadın ile karşılaşır. Susamış bulunan Nâsır-ı Hüsrev kadından su ister ancak kadınNâsır-ı Hüsrev’e su vermez. Bunun üzerine Nâsır-ı Hüsrev asasını yere saplar ve asayı sapladığı yer çeşme olur. Pamir/Badakshan bölgesinde yaşayan İsmailîler bu suyun ilahi bir güce sahip olduğuna inanırlar. Nâsır-ı Hüsrev ile ilgili birçok efsane ve bu efsanelerin değişik yorumları vardır. Bunlardan birine göre Nâsır-ı Hüsrev Derushon bölgesine gider ve köylülerin orada onun için inşa ettikleri çile hanede 40 gün geçirir. Bir diğer yoruma göre de Nâsır-ı Hüsrev bölgeye bir grup evliya ile birlikte gelir.Bir başka efsanede ise Nâsır-ı Hüsrev önüne konulan yemeği taşa çevirir. Nâsır-ı Hüsrev’ın bu kerameti gerçekleştirdiğine inanılan bu taşlar bugün önemli bir ziyaret yeridir. Bunların dışında bölgede yer alan birçok çeşme, ağaç ve mekân Nâsır-ı Hüsrev’in kerametini gösterdiği ziyaret yerleri olarak kabul edilir.

Shugan, Rushan ve Vahan’da İran’dan geldikleri düşünülen ve bir grup halinde hareket eden erenlerin gösterdiklerikerametlerle ilgilibirçok ziyaret bulunmaktadır. Buralarda geçen efsanelerde erenler; kardeş veyayoldaş olarak anılır. Shugnada’ki bazı ziyaretler ile ilgili efsaneler İran’ın Horosan bölgesinin Shabzbahar yerleşim yerinden bu bölgeye gelmiş olan dörtderviş (char darvish)  hakkındadır. Shugnan’da bu dört derviş şu isimler ile bilinir: Şah Malang, Şah Kamush, Şah Kasan ve Şah Burhan. Shugnan’in güneyindeki Vahan’da geçen  benzer efsanelerin başrolünde Horasan’dan gelen başka dervişlerde vardır: Şah Qamberi Aftab, Şah Isamiddin, Şah Burhan ve Şah Mubarek i Mardi. Rushan’daki dört derviş efsanesi biraz farklıdır. Bu farklı yoruma göre 4 dervişNâsır-ı Hüsrevile birlikte gelir. Bunlar Şah Talip Sarmast, Said Jalal Bukharai ve Hasani Yakdasta’dir. Başka yorumlarda ise bu 4 kişi ile birlikte 2 kişiden daha söz edilir; bunlar Sayyid Suhrab i Wali ve Baba Umar i Yumgi’dir. Bugün bazı pir aileleri kendi soylarını bu dervişlere bağlamaktadırlar.

Vahan ’da Horasan’dan buraya gelen Şah Qamber i Aftab, Şah Isameddin, Şah Mubareki Wali ve Şah Burhan hakkında değişik efsanelerden biri şu şekildedir:

Bir zamanlar bölgede egemen olan kralın karısı bu 4 erene karşı saygısız davrandığından onların bedduasına uğrayarak boyun felci geçirip sakatlanır. Kral 4 erenden özür diler, onlarda bedduayı geri çevirerek kadının felçli boynunu iyileştirirler. Kral oğlu Qizi’ i eşlik etmesi için 4 erene teslim eder. Grup Qizilrabot denilen Karlıdağ geçidinde, çetin iklim koşullarında yol alırken, Qizi donarak ölmek üzeredir, bunun üzerine erenler buzu ateşe çevirerek onun donmaktan kurtarırlar. Efsaneye göre bu olayın geçtiği dağ,erenler tarafından gösterilen kerametten sonra kırmızı ateş rengini alır.Bu Dört eren daha birçok keramet gösterir. Bunlardan bir tanesinde bir kralın sakat kızını iyileştirirler ve kral kızını Qizil ile evlendirir.

Dört eren ve Qizil ile ilgili efsanenin bitiş bölümü oldukça ilginçtir:

Şah Isameddin “ölüyor” fakat bu ölümün bilinen son bulma olmayıp, Anadolu’da görüldüğü haliyle onun aslında don değiştirdiğine ve devir geçirdiğine inanılır. Yerel dilde bu don değiştirmeye jama ivazmikunad denilir. Don değiştiren Şah Isameddin yolda Qizil ile karşılaşır ve Qizila herkesin onun öldüğünü sandığını, kimsenin onun don değiştirdiğini bilmediğini, bunu yalnızca şu an kendisinin öğrendiğini ve bu sırrı saklayarak kimseye söylememesini tembihler.Mezar yerine gelen Qizil insanlarınçaresizlikiçinde yas tutup ağladıklarını görür. Bu duruma dayanamayan Qizil orada bulunanlara Şah İsameddin‘in ölmeyip sadece don değiştirdiğini, başka bir varlığa dönüşerek devir geçirdiğini söyler. Bu iddia üzerine açılan mezarda ölü olmadığı görülür. Qizilın sırrını tutamadığını öğrenen Isameddin, onu cezalandırır, beddua ederek soyunun genç yasta ölmesine neden olur. Efsanede geçen dağgeçidi Qizilrabot, Şah Isameddinin ziyareti ve diğer 3 ermiş ile özdeştirilen mekânlar ilahi güce sahip olduklarına inanılan ziyaret yerleri olarak kabul edilirler.

Pamir/Badakshan’ın başka bir bölgesi olan Rushan’da 3 ermişin Nâsır-ı Hüsrev’in arkadaşları olduğu anlatılır. Efsaneye göre 3 ermiş Vamar’da kalırken, Nâsır-ı Hüsrevyolculuğuna devam eder. Bu 3 ermiş anlatıldığı efsanelerden biri şöyledir:

Bin yıl evvel Şah Nâsır-ı Hüsrev beraberinde Şah Talip, Seyyid Celal, Hasan-i Yekdast ve diğer kalender dervişlerle birlikte bu bölgeye gelir. İlerleyen kafile yol üzerinde büyük yılanlar (azdaho) ile karşılaşır. ŞahNâsır-ı Hüsrev bu yılanları taşa çevirerek onları zararsız hale getirir. Bu yılanların izi olduğuna inanılan ve damga halinde görülebilen bir takım şekiller nehrin karşısındaki kayalıkta hala belirgin olarak ayırt edilebilir. ŞahNâsır-ı Hüsrev ve beraberindekiler Vamar’daki bu yere gelerek bir süre dinlenip yemek yerler. Nâsır-ı Hüsrev daha sonra Ishkashime doğru yoluna devam eder. Şah Talip, Seyid Jelal ve Hasan Vamar’da kalırlar. Shah Talib’in ziyareti (astan) önünde duran çam ağaçları onların bir zamanlar diktikleri asalarıdır, bu asalar daha sonra yeşerip büyük bir orman olmuşlardır. Şah Talip’inbu ormanda don değiştirdiğine inanılır (jomaye yindi lachud). Onun mezarı kutsal bir yerdir. Seyid Jelal buradan bir kadın ile evlenir ve bugün bazı pirler soylarını bu evliliğe dayandırırlar. Bu ziyarette çıralıklar (mali serkar) toplanarak İmamın dergâhına (Pirkhane)  gönderilirdi. Bu ziyaretten sorumlu olan pirlere ait bir soy şeceresi (nasabnoma mashand) de bulunmaktadır.

Rushan’ın bir başka köyünde bulunan Chiltan (kırklar) ziyaretleri ile ilgili bir başka efsanede Abbasi halifesi tarafından derisi yüzülerek öldürülen Hallaç Mansur (858-922) ile bağlantı kurulmaktadır. Efsaneye göre Hallaç Mansur öldürüldükten sonra yakılır ve külleri Dicle nehrine atılır. Bu küller akıntı ile birlikte sürüklenerek başka bir kralın havuzuna akarak burada bir köpük tabakası oluştururlar. Göldeki bu garip köpük tabakasını fark eden kralın kızı ile 39 hizmetçisi merakla bu garip köpük tabakasına dokunur ve bu kutsal köpüğün kerameti ile hepsi hamile kalır. Bu duruma çok sinirlenen kral kızının başına bir bekçi diker. Bir süre sonra kralın kızı ile hizmetçilerden doğan tüm çocukların yüzlerinin güneş ve ay gibi parladığı görülür. Kral bebekleri öper. İşte Chiltan (kırklar) ziyaretleri bu 40 erkek çocuğun Qadimgahi yanız bıraktıkları yerdir.

Yukarıda sadece bir kaç ziyaret örneklenmiştir, bunların dışında Rushan Shugnan ve Vahan’da daha pek çok ziyaret bulunmaktadır. Bu ziyaretlerle ilgili anlatılan kerametlerin geneli; köylülerin su ihtiyacınıkarşılamakiçin yerden su çıkmasını sağlayan erenlerle ilgilidir. Vahan’ın Shetkhav köyündeki Şah Mübarek Wali ziyareti, Ishkashimin Bashor köyünde bulunan Khaja Rajab ziyareti ile Shambidan köyünde bulunan Şah Burhan ziyareti, Shugnan in Porshinev köyünde bulunan Pir Şah Nâsır-ı Hüsrev ziyareti ve yine Rushanin Barzud köyündeki Pir ŞahNâsır-ı Hüsrev ziyaretleri ile ilgili keramet anlatımlarının tamamı; su çıkarma motifi etrafında şekillenmiştir.

Efsanelerden bazı hayat dersleri de çıkarmak mümkün: Erenlerden daha fazla su isteyen köylüler; bu açgözlülüklerinden dolayı toprak kayması ya da diğer doğal afetlere uğratılarak cezalandırılırlar.

Bir grup ziyaret anlatımı ise erenlerin hastalıklarla veya insanları rahatsız eden kötücül güçlere karşı verdikleri mücadelelerle ilgilidir. Garmchasma köyündeki Puri Şah ziyareti, Ishkashimin Kuhi Lal köyünde bulunan Shekhbek (Shekhbeki balagardan) ziyareti ile aynı bölgede bulunan Tughi İmam Hasan ile İmam Hüseyin ziyaret anlatımları bu tür konular etrafında şekillenir.

Bir diğer ziyarete dayanan efsane anlatımları;yaşlı ve fakir bir adam kılığında köylüleri ziyaret eden ermiş karakterlerle ilgilidir. Bu tür efsanelerin birinde; köylüler kendilerine misafir gelen kutsal adamı kötü karşıladıkları için bütün köy, içinde yaşayanlarla birlikte doğal afet gibi nedenlerle yok edilerek cezalandırılır. Bartangin Ghudara köyünde bulunan Piri Sarob ziyareti bu çeşit bir ziyarete örnektir.

İnsanların ilahi bir güç tarafından taş, toprak, kaya veya ağaç gibi doğal objelere dönüştürülerek efsaneleştirildiği ziyaret yerleri de vardır. Iskashimin Sineb köyünde bulunan Bibi Nekzan ziyareti ile Yakshchwol köyü yakınlarındaki Abkhar dağında bulunan dağ geçidi bu çeşit ziyaretlerdir.

Bir çok ziyaret hakkında ise hiç bir efsane anlatımı yoktur veya bazı ziyaretlere bir ad verilmemiştir ve sadece astan olarak bilinirler.

Kutsal ziyaret yerlerine karşı kötü veya saygısızca davranan,  onlara zarar veren insanların ilahi bir güç tarafından bu yaptıkları yüzünden kısa sürede hastalanıp ölme, yakınlarından birçok kişinin ölümü, sağır kalma veya boyunlarının felce uğraması gibi hastalıklarla veya felaketlerle cezalandırıldıklarına inanılmaktadır.

Pamir/Badakshan İsmailîleri kutsal kabul edilen ziyaret yerlerine bireysel veya ailece giderler. Kişisel olarak çoğunlukla Cuma günleri ziyaretlere gidilir ve buralarda murat denilen dileklerde bulunulur ve hakka yürümüş yakınlar için dualar edilir. Bu ritüeller esnasında pirin yardımcısı Khalifa (Dersim aleviliginde Rayber rolündeki kişi) dualar eder ve Kuran’dan ayetler okur. Toplu halde Khudai denilen ve Anadolu Aleviliğinde lokma olarak bilinen yemekler hazırlanır ve bu yemekler gelenlere dağıtılır. Ziyaretlerde üzerlik (strakhm) ve mum (stirovak) yakılır.

İnsanlar kutsal bu mekânlarda sağlık sorunları dışında, çektikleri diğer sıkıntılar için de muratlarda bulunurlar. Yapılan murad aracılığıyla;amansız hastalıkların tedavisi, çocuk sahibi olamayanların bu sorunlarının çözümü gibi güç yettirilemeyen, yardıma muhtaç duyulan konular hakkında dualar edilir. Ziyaretlerde yapılan murad yalnızca kişisel problemler için değil başkaları için de yapılır. Bu yüzden yapılan bu muradların bencil duygulardan uzak, kollektif bir toplum bilinciyle yapıldığı değerlendirmesi rahatlıkla yapılabilir.

Ziyaretlerden yardım gördüğünü söyleyen insanlar olduğu gibi; umduğu yardımı bulamadığını söyleyenler de vardır. Shugnandan Shadmon isimli bir kişi kendi yaşadığı tecrübeyi şöyle aktarıyor:

“Eskiden daha fazla insan,çocukları için ziyaretlerden yardım istiyordu ve ziyaretler dışında başvurulacak başka makam yoktu. Arif isimli bir adam vardı ve çok hastaydı. Onun annesinin ismi Dunyo idi ve o bizim komşumuzdu. O ziyarete gitti ve ziyaretten geriye kalan ömrünün oğluna verilmesini diledi. Sonra Arif iyileşti ve annesi vefat etti. Ben çok hastalanınca köyümüzdeki Khalifa (Rayber) anneme beni ziyarete götürmesini söylemiş. Ben ziyarette bulunan İmam Sultan Muhammad Şah’in resmine elimi sürmüşüm ve sonra iyileşmişim.”

Shahdara vadisinden Mehriniso isimli kadın ziyaretler ile olan tecrübesini şöyle anlatıyor:

“Nenem bize anlattığına göre kendisi çocuk sahibi olamıyormuş bundan dolayı ziyarete kurban adamış. Nenem pişirdiği ekmek ile sütü alıp ziyarete gitmiş. Nenem ziyaretten biraz toprak almış ve eve dönerken aldığı toprağın içinde 3 tane yaprak olduğunu görmüş. Kısa süre sonra nenem hamile kalmış ve toplam 3 çocuk doğurmuş. Ama ziyaretler her dileği karşılamıyor. Benim torunum hastaydı onu ziyarete götürdüm, iyileşmedi kısa bir sure sonra vefat etti.”

Ziyaretlerin yanından geçen veya bilinçli olarak onları ziyaret edenler buralara yaklaşırken belli davranış kalıpları geliştirmişler. Ziyaretin yanından geçenler,  durur parmak uçlarını öper alınlarına değdirir ve daha sonra ziyarete dokunurlar. Ziyaretin içindeyken seslerini yükseltmemeye dikkat eden insanlar, ayrılırken yüzleri ziyarete doğru geri geri yürüyerek çıkarlar. Eskiden at sırtında yolculuk yapanlar ziyarete yaklaştıklarında atlarından inip yürüyerek ziyaretin yanından geçerlermiş ve bir müddet uzaklaştıktan sonra tekrar atlarına binip yollarına devam ederlermiş.

Ziyaretlerin kendilerine karşı saygısız onlara zarar veren veya mekânlarını kirletenleri cezalandırıldıklarına dair hikâyelerden birini Bartang vadisinden Alixon aktarıyor:

“Khojai Nasriddin ziyareti tahrip edildi ve cisirleri Siponaj köyune götürüldü. Shodi bölge komitesinin sorumlusuydu. Bu ziyaret onun emri ile tahrip edildi cisirleri (Dersim’de bunlara cheran deniliyor)  başka köye götürüldü. Ziyareti tahrip edenlerin ömrü kısa sürdü. Shodi ortadan kayboldu. Cisirler Siponj köy okulu inşaatında kullanıldı. Bundan başka; iki tane de çam ağacı vardı, bunlar ziyaretti. Okul müdürü bu iki ağacın kesilmesi emrini verdi ama kimse bunu yapmak istemedi. Sonunda Kholiqnazar ile Mavjut isminde iki adam bu ağaçları kesmeyi kabul ettiler. Sonra bir akşam kurtlar onların tüm koyun sürülerini öldürdü. Ağaçların kesim emrini veren okul müdürü de oğlunun askerde öldürülmesi ile çok büyük acı yaşadı ve aklını kaybetti. Buzurgwar’lar (kutsal adamlar, büyük olanlar, yüce olanlar) onu cezalandırmıştı.”

Ziyaretlerin cezalandırma gücü hakkında anlatılan bir diğer öykü de şöyledir:

“Sumbi Duldul isimli bir ziyaret ve orada bulunan bir suyolu vardı. Bir işçi bu su yolunu dinamit kullanarak genişletmek istemiş, dinamit patlatılınca bir taş gelip bu işçinin kafasını yaralamış ve işçi aldığı bu yara sonucunda daha sonra hastanede hayatını kaybetmiş.”

Birçok ziyarette Tugh ismi verilen bayraklar tutuluyor. Özellikle salgın hastalık durumunda bu bayraklar çıkarılıp köy köy dolaştırılıyor. Bu thug’lar ucunda bir el şekli bulunan direklere asılı bayraklar olarak tarif ediliyor. Vahan’ da bir ziyarette görevli olarak çalışan bir kişi bu bayraklar hakkında şu bilgiyi verdi:

“Biz onlara tughi İmam diyoruz. Köyler salgın hastalıktan etkilenince bu bayraklar çıkarılıyordu. Bir keresinde birçok çocuğun ölümüne neden olan salgın bir hastalık baş gösterdi. Bunun üzerine ziyaretteki thug çıkarıldı ve salgın sona erdi. Thug’lar bayrağa benziyor. İmamın bayrağı da deniliyor. Bayrak köy köy yaptığı yolculuktan sonra ziyarete döndüğünde insanlar ziyaretin yanında koyun ve boğa kurban ediyorlardı ve daha sonra maddo (beyitler) eşliğinde toplu halde yemekler yeniliyordu.”

Aynı kişinin verdiği bilgiye göre bu bayraklar köyün kuzeyinde bulunan dağda muhafaza ediliyor ve görevlidışında herhangi birinin bu bayraklara dokunması yasaklanmıştır. Bu bayrakların Aşure döneminde ziyaret edildikleri ve charag uyandırıldığı da verilen başka bir bilgi. Bir inanca göre bu thug’lar Kerbela’da şehit edilen Hz. Hüseyin’in bayraklarıdır. Bu bayraklardan Ishkashimin Baghush köyünde bulunan İmam Hasan ve İmamHüseyin ziyaretinde de var. İnanışa göre bu bayraklar Shah Mahdi Balagardan tarafından Afganistan’ın Sikimol köyünden buraya bir salgın hastalık nedeniyle getirilmiş ve bu bayraklar soylarını Shah Mahdi Balagaran’a bağlayan kişiler tarafından korunuyor.

Eski anlatımlara göre tüm büyük ziyaretlerde bu bayraklardan var ve özellikle salgın hastalıklar ortaya çıktığında dışarı bunlar çıkarılıyor. Bu bayrakların olduğu bazı ziyaretler şöyledir: Vamar da Şah Talip ziyareti, Khorog a yakin İmam Zain Al Abidin ziyareti, Suchan da Şah i Velayet ziyareti, Ghund da İmam MUhammed al Bakir ziyareti ve daha başka ziyaretler.

Bazı ziyaretler ise belli problemlere özgüdür. Örneğin Yamchun’da bulunan Bibi Fatima al Zahra ziyareti ile Vahanin Baju köyünde bulunan Khaja Nekzan ziyaretleri özellikle kısırlık sorununa şifa bulmak isteyenler tarafından ziyaret edilir.

Bu kutsal mekânları ziyaret eden kişilerin samimiyeti, saflığı, dürüstlüğü ve alçak gönüllüğü onların dileklerinin karşılanmasında önemli rol oynar. Temiz kalp ve samimi duygulara sahibi olmak, Murad’ın yerine gelebilmesi için önemli şartlardır.

60 yaşındaki Nazarbek başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor:

“Ben ortaokuldayken kardeşim feci şekilde hastalandı(dardi shukufa).O dönemde araba yolu yoktu ki onu Khorog’da bulunan hastaneye götürelim. Ölmek üzereydi. Cuma akşamı babam yıkandı ve sonra yalın ayak köyümüzdeki ziyarete gitti. Babam tüm geceyi ziyarette geçirdi ve sabah ziyaretten biraz toprak ile birlikte eve döndü. Babam daha sonra bu toprağı kardeşimin vücuduna sürdü ve kardeşim 2 gün sonra iyileşti. Benim kronik baş ağrılarım vardı ve bu ağrılardan kurtulmak için ziyarete gittim. Ziyareti bekleyen kişi sesimi yükseltmemi söyledi. Ziyarete bazı yiyecekler bıraktım. Daha sonra uykuya daldım ve bağırtılar ile silah sesleri duyduğum ilginç bir rüya gördüm. Ziyareti bekleyen kişiye rüyamı anlattığımda dileğimin yerine geleceğini söyledi ve o günden sonra baş ağrılarım kalmadı.”

Birçok kişi ziyaretlerden tabruki (Dersim’de buna teverik/teberik deniliyor) ismi verilen toprak alıyorlar. Nusayr isminde bir kişi tabrukinin kardeşinin asıl kurtardığını şöyle dile getiriyor:

“İnsanlar bugün eskisi kadar gitmiyor ziyaretlere. Eskiden bu yerlere duyulan inanç daha büyüktü. Kardeşim askere gitti ve beraberinde köyümüzün ziyaretinden biraz toprak da götürdü. Askerliğini Rusya’nın Chita kentinde yaptı. Kardeşim askerdeyken ağır bir şekilde hastalandı ve doktorlar onu kurtaramayacaklarını söylemişler, ancak o iyileşip köye geri döndü. Kardeşim hastalandığında köyümüzün ziyaretinden alarak yanında götürdüğü topraktan yediğini ve bu toprak sayesinde iyileştiğini söyledi.”

Pamir/Badakshan İsmailîlerinin hastalıkların tedavisi için başvurdukları diğer bir ziyaret çeşidi ise demir dövülen ve Kargah ismi verilen küçük işyerleridir. Uzun süreli hastalık durumunda insanlar bu Kargah’lari  ziyaret ediyor ve orda bulunan örsün (sandan) üstüne ya el yapımı çorap, pahalı bir elbise veya para bırakıyorlar. Bazı insanlar örsün üzerine döktükleri suyu başka bir şişede toplayıp şifa vermesi için içiyorlar. Pamir/Badakshan İsmailîileri kargah’ları çok çalışkan olduğuna inandıkları Davud (yerel dilde Dowud) peygamber ile özdeşleştiriyorlar.

Bazı taşlar ve büyük kayalardaki avuçiçi ve at nalıizleri erenlere veya bu erenlere ait atlara mal ediliyor. Nal izleri genellikle Hz. Ali’nin atıDüldülle ilişkilendiriliyor.Üzerinde nal izi bulunan taşların bulunduğu ziyaretlere sumbi Dul-dul (sumb nal Düldül ise Hz. Ali’nin atının ismidir) deniliyor. Ziyaret sayılan taşlar,üzerinde yakılan mumlardan dolayı yağ ile kaplıdır.  Bölgeyi 20. yüzyılın başlarında ziyaret eden Rus etnograf Andreev taştan oluşan ziyaretleri ruh göçüne bağlıyor. Khuf vadisinde konuştuğu yerliler Andreev’e ölümden sonra iyi olan insanın ruhunun başka insana geçtiğini, kötü insana ait ruhun ise hayvan veya doğal objelere geçtiğini söylemişler.

Bazı taşların eskiden insan olduklarına ve erenler tarafından taşa çevrildiğine inanılmaktadır. Örneğin Ishkashimin Dashti Andarob köyünde kaydedilen bir anlatım Bibi Nekzan ziyareti hakkındadır: Bibi Nekzan isimli kadın kucağında bebeği ile kâfirlerden kurtulmak için kaçarken yakalanacağını anlamış ve Haq’a bizi taşa çevir diye dua etmiş. Haqkâfirlerin eline geçmesin diye bu kadını ve bebeğini taşa çevirmiş.

Ravid köyünde bulunan bir ziyaret hakkındaki bir anlatımda, bu ziyaretin irade sahibi olduğu ve belli karakteristik özellikler gösterdiği anlatılır:

“Köyümün yukarısında bir ziyaret var. Bir gün bu ziyaret insanlara kızdı ve köye indi. Sonra insanlar kurbanlar sundular ve Khudia isimli toplu yemek düzenlediler ve ziyareti köyümüzün yukarısında bir çeşmenin olduğu asıl yerine geri götürüp bıraktılar. Bu ziyaret bir taştır ve dikkatlice bakıldığında insan yüzüne benzediği açıkça görülebilir. Güneş doğduğunda bu taş yüzünü güneşe doğru çeviriyor. Bazı insanlar bu ziyarete gitmeden önce temizleniyorlar. Anlatıldığına göre bu taş Khoja Nureddin ile Safdaron’un kardeşidir (Bu iki ziyaret Bartang vadisinde bulunuyor).”

Rushanin Shujand köyünde bulunan Khaja Abdal ziyareti hakkında benzer bir efsane vardır: Khaja Abdal ziyareti kız kardeşi Kabud Kamal’a ait ziyaret ile yer değiştirmiş.

Doğal objelerden çam ağaçları başta olmak üzere birçok ağaç kutsal ziyaret sayılıyor. Bartang’ın Roshorv köyünde bir çam ağacı ziyaret olarak saygı görüyor. Köydeki yaşlılar eskiden hayvanları yaylalara çıkarmadan önce bu ağaçların altında kurban kestiklerini ve Khudai verdiklerini anlatıyorlar.

Ishashim’in Yakshwol köyünde bulunan Piri Parvazi ziyareti benzer bir efsaneye sahiptir. Burada geçen hikâyeye göre Piri Parvazi kız kardeşi ile birlikte Yakshwol köyünün yukarısındaki Abkhar isimli dağ geçidinde yaşıyordu. Piri Parvazi buradan birçok kez Şahdara vadisindeki Barwaz köyüne gidip geliyordu. Bazı insanlar onun uçtuğuna inanıyor ve bu uçma yeteneğinden dolayı isminin Parvazi (uçabilenkişi) olduğunu anlatılıyor. Başkaları onun aslında Barwaz köyünden olduğunu ve asıl isminin Barwazi olduğunu iddia ediyor.  Bir gün Piri Parvazi Barwaz köyüne gidiyor ve geri dönmüyor. Kız kardeşi onu bekliyor,ancak onun geri dönmemesi üzerine kız kardeşi kendisini çam ağacına dönüştürüyor. Burada yaşayan insanlara göre bu çam ağacı hala aynı yerde duruyor. Bir süre sonra Piri Parvaz geri dönüyor ve görüyor ki kız kardeşi çam ağacına dönüşmüş. Bunun üzerine kendisi de bir çam ağacına dönüşüyor. Bu iki çam ağacı halen Akbar dağ geçidinde duruyor ve insanlar tarafından yaylaya çıkılmadan önce ziyaret ediliyor. Eskiden köylüler yaylaya çıkmadan önce bu ziyaretlere gider, kurbanlar sunar ve Khudai yaparlardı.

Doğal oluşum şeklinde bölgede ziyaret olarak kabul edilen birçok çeşme de vardır. Çeşmeler konusundaki efsanelerde genellikle kuraklığa maruz kalan insanların yardımına yetişen bir erenden bahsedilir. Eren keramette bulunur ve yerden su çıkartır.

Örneğin Ishkashimin Bashor köyünde bulunan Khaja Rajab ziyareti böyle bir efsaneye sahip çeşme ziyaretidir. Eskiden Bashor köyünde kuraklık ortaya çıkar, bunun üzerine Khaja Bashir oğlu Khaja Rajap’a elindeki asayı teslim ederek köyün yukarısına gönderir. Babası Rajab’aasayı nereye dikeceğini söyledikten sonra, oğluna arkasına bakmadan geri gelmesini tembihler.Köylüler Khaja Rajab’a sayesinde edinilen bu suyun iyi olduğunu ancak kendilerine daha fazla su gerektiğini söylerler. Açgözlü köylüleri cezalandırmak isteyen Khaja rajab, aynı yere bir asa daha diker ve oradan o kadar çok su akmaya başlar ki bütün köy sele kapılıp gider.

Bugün bu bölgede yaşayan İsmailîler çeşme, ağaç, dağ, nehir ve göl gibi doğal ziyaretlere büyük önem veriyor ve onların kirletilmesine karşı büyük hassasiyet gösteriyorlar.

Sonuç

Anadolu aleviligi ile Pamir/Badakhshan ismaililiği arasında bir çok benzerliğin bulunduğunu görüyoruz bu benzerliklerin başında bu iki bölgedeki inanca sekil vermiş olan Horasan erenleri geliyor. Birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki bu iki ayrı bölgeye göç eden erenler aynı kerametlerde bulunduklarını görüyoruz. Kerametleri ile iz bıraktıkları yerler ziyaret olarak hala birçok insan tarafından yardım bulmak amacıyla ziyaret ediliyor. Her iki bölgede ilahi otorite sahibi ocaklar soylarını Horasandan gelen bu erenlere dayandırıyor. Örneğin Dersim pirlerinin atası sayılan Kureyş hakkında anlatılan bir efsaneye göre Kureyş Baba, Horasan’da bir dergâhta eğitim görür ve öğrenciliği sırasında keramet sahibi olması nedeniyle hocası tarafından Anadolu’nun Dersim bölgesine gönderilir. Önümüzde Alevilik ile İsmâilîlik arasındaki bağlantı noktalarını ortaya koyacak daha fazla araştırma ve çalışmaların yapılması gerekliliği duruyor. Zira İsmâilî inanç sisteminin anlaşılması Türkiye’deki Alevi araştırmalarına ve tartışmalarına önemli katkılar sağlayacaktır.

Yararlanan kaynak:

PLACES, MEMORIES AND RELIGIOUS IDENTITY: MUSLIM PLACES OF WORSHIP IN BADAKHSHAN REGION OF TAJIKISTAN

SHARAF OSHURBEKOV

A DISSERTATION SUBMITTED TO  THE FACULTY OF GRADUATE STUDIES  IN PARTIAL FULFILMENT OF THE REQUIREMENTS  FOR THE DEGREE OF  DOCTOR OF PHILOSOPHY

GRADUATE PROGRAM IN SOCIAL ANTHROPOLOGY,  YORK UNIVERSITY TORONTO, ONTARIO

July 2014

Aleviligin iki ucu: Dersim-Pamir/Badakhshan
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA