Yıllardır dinlediğimiz ‘‘Oy Fadîkê’’ şarkısının hikayesini ve bestecisini yakın zamanda Nuray Canerik’ten öğrendik. Şarkının hikayesi de sözleri kadar dokunaklı ve yürek paralayıcı. Dersimli ozan Ahmet Sarıgül, gerçek bir hikayeden yola çıkarak, küçük yaşta evlendirilen yani ‘çocuk gelin’ Fadîk üzerine güçlü sosyal mesajlar veriyor. Bilindiği gibi halen dünyanın önemli bir bölümünde, özellikle Asya ve Afrika ülkelerinde birçok ülkede çocuk gelin dramı yaşanmaktadır. BM verilerine göre, dünya genelinde her 5 kız çocuğundan biri 18 yaşına gelmeden evlendiriliyor.Nuray Canerik, Ozan Ahmet Sarıgül ile 2008 yılının Ağustos ayında, Pülümür ilçesine bağlı Aşkîrek’te; yani ozanın köyünde yaptığı görüntülü röportajın video kaydını 20 Nisan 2013 tarihinde Youtube’a yüklemiş. 36.48 dakikalık bu videoda Ahmet Sarıgül Fadîkê’den çok kısa bahsediyor ve Ovacık’ta bir düğünde seslendirdiğini belirterek “onu (şarkıyı) orada arakladılar” diye sitem ediyor.
Nuray Canerik’in 12 Aralık 2021 tarihinde yüklediği kaset kaydında Fadîkê’yi Ozan Sargül’ün kendi sesinden dinlemek gerçekten heyecan verici. Ahmet Sarıgül’ün hayat hikayesi de bu kayıtta yazılı olarak anlatılmış.
‘‘Fadîkê’’ şarkısının Türkçe karşılığını burada yazmayacağım ama hikayeyi özetlemekte fayda var. Çocuk gelin Fadîk gelinlik diye üzerine giydirilen kıyafetin içinde kaybolmuş ve evliliğin ne olduğunu bilmiyor. Evleneceği erkek yaşça ondan çok büyük. Onun ise gönlü arkadaşlarıyla oyun oynamaktan yana. Ama gel gör ki hayat başka şekilde ona kötülük yapmakla meşgul olmakta.
Ahmet Sarıgül, yani şarkının sahibi aslında kendi dramını başkasının üzerinden anlatıyor. Çünkü kendisi de zamanında çocuk bir gelin ile evlenmiştir. Her iki gelinin adı da Fadime’dir ama kızların çocuk yaşta olması ve sevecenlik ifadesi olarak Fadî-Fadîkê olarak çağırılırlar. Sözlerini yazıp bestelediği bu eserini, kızlar çocukken evlendirilmesin, ibret olsun diye yaptığını söyler Ozan Sarıgül.
Nuray Canerik, Youtube kanalında Fadîkê’nin hikayesini şöyle anlatıyor:
“Sultan adında bir kızı sever, kız da onu. Köyden bir genç Sultan’ı kaçırır. Buna öfkelenen Sarıgül gidip sevdiğini o kişiden kaçırmak ister fakat babası engel olur; biz akrabayız, ayıptır, olmaz diyerek ikna eder.
İkna olsa da öfkesi dinmemiştir, gider çocuk yaştaki başka bir kızla, yani Fadime ile nişanlanır. Nişanlısı henüz on üç yaşında, kendisi ise yirmi. Askere gidip geldikten sonra, yani üç yıl sonrası evlenmeyi planlayarak her zamanki gibi bağlamasını alır başka şehirlere gider, gezer, düğünlerde ezgilerini söyler. Babasından sonra kendilerine sahip çıkan amcası İsmail’de yeğenini evlenmeye zorlar ki, köyde yanında kalsın.”
Ozan Sarıgül İstanbul’dayken haber gönderirler; “Kardeşlerinin sünneti var, gel” diye. Köye gelir. Mazrakoy’den, Aşgirek Köyü’ne doğru davul-zurnanın gittiğini görür. Annesine sorduğunda ise, halasını getirmeye gittiklerini söylemiştir. Aradan iki saat geçer. Düğün alayı köye dönüyor; davul-zurna eşliğinde bir at, gelin atın üzerinde. Mısaybının atı önden çektiğini görünce durumu anlar ve ağlamaya başlar. Gelinin adı Fadime’dir. Gelin almaya gidildiğinde, Fadime kaçıp saklanmıştır ancak buluyorlar ve zorla getirip gelin ediyorlar.
Kardeşlerinin sünnet düğünüyle birlikte Aşık Ahmet Sarıgül’ün düğünü de yapılır. Fadime gelin olmuştur ama daha çocuk olduğu için sokakta çocuklarla beştaş oynar, misket oynar, ip atlar. Evliliği, aşkı bilmez. Kaçıp, kaçıp babasının evine gider, eşi Ahmet gidip getirse de, her fırsatta kaçmaya devam eder. Sarıgül’e, İstanbul’a taşınmak tek çare olur. 1986 yılında yine aynı köyde Fadîkê adında başka bir kızı yine çocuk yaşta gelin ediyorlar. Aşık Sarıgül, çocuğa acır, üzülür. Eşinin de çocuk yaşta gelin olduğunu hatırlar, ‘Ax Fadike’ der vurur sazının tellerine. Sözlerini yazıp bestelediği bu eserini, kızlar çocukken evlendirilmesin, ibret olsun diye yaptığını söyler Ozan Sarıgül.
Aşık Ahmet Sarıgül, Ovacık’ta bir düğüne gider, ‘Ax Fadîkê’ eserini burada da okur ve eser çalınır. Kısa sürede yayılır, herkesin diline düşer ama sadece köyünde bu eserin Aşık Ahmet Sarıgül’e ait olduğunu, eşi Fadime üzerine yazıp bestelediği bilinir çünkü ç-alıp okuyanlar hiçbir yerde bu isme yer vermemiştir. Yüz elliyi aşkın bestesi olan Aşık Ahmet Sarıgül’ün en çok bilinen ama başkalarının sahiplendiği eserlerinden sadece bir tanesidir Ax Fadîkê (Değiştirilen ismi ‘Oy Fadike’).
Eserlerini daha çok düğünlerde, davetlerde seslendirdiğinden “Ax Fadîkê” de olduğu gibi, başka bestelerinden de duyanlar almış, ufak değişikliklerle kendilerine mal etmişlerdir. Okumalarına karşı değildi, para derdi de yoktu ancak değiştirilmesi ve adının geçmemesi onu her zaman üzmüştür. Ve tabii ki bu eserleri okuyanların bazıları bilerek ismini yazmadı, söylemedi, bazıları da kasetlerde gördüğünü kaynak gösterdi. Yerel müzisyenler bir yana, ‘Ax Fadîkê’/‘Oy Fadike’yi kimler okumadı ki; Kardeş Türküler, Dersimli Mesut, Ali Baran, Sasa Serap, Selda Bağcan, Ozan Serdar, Hasret Gültekin, Yılmaz Çelik, Ali Haydar Güçlü, Beşir Kaya, Dıjwar, Nilüfer Akbal, Halil Gümüş, Rıza Akkoç, Gülistan Perwer. İnternetten görebildiklerimden bazıları. Bilmeyen, duymayan yok diyebilirim!
İzzet Altınmeşe de Türkçe söz yazmış, Müzik için ‘anonim’ demiş. Zehra Eke, sadece müziğini kullanmış. Kimileri, Söz-müzik ‘gelêrî’ yazmış, kimileri ‘anonim’. Ve Yılmaz Çelik albümünde ise; Söz: Hıdır Akgül, Müzik: Yılmaz Çelik olarak belirtmiştir. Söz yazarları kendi hikayesini, yaşanmışı, başına geleni vs. anlatınca, kendi isimleriyle yazar, söylerler ama o eseri okuyan da orada kendi adını söyler. ‘Ax Fadîkê’de de; ‘Vazê Hemedê mi vazê’ yerine; Vazê Xidirê mi vaze, Vazê Yılmazê mi vazê’ şeklinde değiştirilmiştir, ancak bu demek değildir ki onların eseridir. Bundan böyle iyi bilinsin ki, yukarıda belirttiğim gibi bu eser Dersim, Pülümür-Kocatepe Köyü’nden, halk ozanı Aşık Ahmet Sarıgül’e aittir, eşinin üzerine yazmış, bestelemiştir. Rahmet ve Saygıyla anıyorum…”
Fadikê, otantik müzik alanında bir hayli zengin olan Dersim’in kültür hazinesinde parlayan bir mücevher gibidir. Ozan Ahmet Sarıgül’ün bizlere ve tüm insanlığa armağan ettiği çok değerli bir eserdir. Gerçek hüzün, yüreğin tam ortasına saplanan bir hançer gibidir. Ağıtlar, acılı şarkılar, şiirler; yani sanat işte bu hançeri söküp çıkarmak için sanatçının kendisine yaptığı, cerrahının yine kendisi olduğu kalp ameliyatıdır, yaşama tutunmasına vesile olur. Dünya işte bu değerlerin yüzü suyu hürmetine döner.
Dersim’in ozanı çoktur, tıpkı acıları gibi. Ahmet Sarıgül’ü geç tanımak bir şanssızlık olsa da varlığından haberdar olmak, sazını sesini dinlemek ile çok ama çok bahtiyarız.
AX FADÎKÊ
Çarsefe eşta serî
Wertede belî nêbena
Mi şer kerd kî hawa,
Hurdî hurdî bervena
Ax Fadîkê Fadîkê
Newe bîya veyvike
Waştîyê xo dustra nîyo
Guneka na çeneke
Zewez çiko nêzonena
Domano de kaykena
Ti ke çîye vana
Nîsenaro bervena
Nêzonon çaê bervena
Ez vajî zera xo çîna
Guna naye ver mekuyê
Roze mara pers bena
Sonde hewnê xo nîno
Vana maa mi bêro
Maa xo ke amê
Ez çêna xo tey
Vazê Hemedê mi
Nîqedîno derdê mi
Sarê xo bijer şeri
Nîverdano pîyê mi
Ozan Ahmet SARIGÜL (Aşkirek Köyü, Pülümür-Dersim)
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.youtube.com/watch?v=ffsvw_LzB1s
https://www.youtube.com/watch?v=ShXHqtkKWAk
(Nuray Canerik, Yotube kanalı)
https://dersimzaza.wordpress.com/2011/10/06/dersim%E2%80%99in-kesfedilmemis-bir-hazinesi-ahmet-sarigul/
(Cemal Taş: Ahmet Sarıgül ile Yapılan Söyleşi)