Prof. Ahmet Özer: Sinan Oğan bağlılık oluşturmuş bir siyasetçi değil, yüzde 5’lik oyu  da hazır kıta değil

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Bundan sonra olabileceklere dair konuştuğumuz sosyoloji uzmanı Prof. Dr. Ahmet Özer; 14 Mayıs seçimleri öncesi toplumun yanlış okunduğunu belirterek, ekonomi üzerinden yapılan okumaların hatalı olduğunu dile getirdi.

“Milliyetçi bir hat güçleniyor”

Ahmet Özer şunları söyledi:

“Millet seçimi tencere tavaya bağladı. Bu büyük bir yanılgıydı. Ben daha önce ekonomik krizin, seçmen davranışlarında birinci derecede belirleyici rol oynamayacağını belirtmiştim. Seçmen davranışında belirleyici rol oynayan başka faktörler var. Mesela parti aidiyeti yüzde 65 oranında etkili, ekonomi yüzde 25 oranında, ideoloji de yüzde 10 oranında. Ki bu seçimde ideolojiler de birbirine karıştığı için çok fazla etkili olamadı, rol oynayan başka birtakım unsurlar oldu. Bunlardan bir tanesi özellikle özgürlükle güvenlik kıskacına sürüklenen seçmenin Erdoğan tarafından güvenliğin öne çıkarılarak onların güvenliği tercih eder hale gelmesi oldu. İkinci önemli nokta da kimlik. Türkiye toplumunun önemli bir kesimi eğitim düzeyi düşük ve dini inanç değerlerine de çok yoğun bir biçimde bağlandılar. Hatta bazı yerlerde bu bağnazlık derecesinde bir bağlılığı ifade ediyor. Dolayısıyla bu etki, muhafazakâr kitlede özellikle İç Anadolu’da ve Karadeniz’de rol oynadı ve bunu da alttan altta işlediler. Diğer bir nokta da bu Millet İttifakı’nın HDP’yle iş birliği, HDP’yi de PKK’yla ilişkilendirerek seçmenin kafasını bir takım yalan yanlış bilgilerle karıştıran propagandaların da milliyetçi kesimi konsolide ettiğini alıyoruz. Zaten bu seçimin sonuçlarını doğru okuduğunuz zaman burada popüler sağın ve milliyetçiliğin öne çıktığını görüyoruz. İYİ Parti, Sinan Oğan, Zafer Partisi, MHP, hatta AKP’yi de eklediğimizde giderek Türkiye’den milliyetçi bir hattın güçlenmekte olduğunu, bu seçimde de öne çıktığını görüyoruz. Erdoğan da kendi stratejisini bu milliyetçilik üzerine kurdu. Ve sonuç itibariyle kanaatime göre bu seçimin kazananı MHP ve AKP oldu.”

“Millet İttifakı partilerinin seçmenleri Kılıçdaroğlu’na oy vermedi”

AKP’nin oy oranındaki düşmeni de “AKP de kaybetti” şeklinde yorumlandığını hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Özer yorumunu şu sözlerle sürdürdü: https://filmizle.movie/kabus-gecesi-1-sonsuz-dehset-izle

“Hayır AKP kaybetmedi. Niye? Yani bu kadar açlığa, yoksulluğa, baskıya, zulme rağmen hala AKP yüzde 35 oy alıyorsa, Erdoğan yüzde 50’ye yakını oy alıyorsa AKP de kaybetti, devlet de şunu yaptı, bunu yaptı dersek biz kendi kendimizi kandırırız. Elbette ki AKP’nin oy kaybettiğini biliyoruz. Ama yani konuştuğumuz insanlar AKP’nin yüzde 20’lerde oy alacağını iddia ediyorlardı CHP’nin yüzde 30’ların üstünde olacağını söylüyordu. HDP 100 milletvekili çıkaracağını söylüyordu. Bunlara baktığınız zaman kim kaybetmiş, kim kazanmış? Yani birtakım yanlışları gene halının altına süpürecekler.

Mesela CHP’nin en büyük yanlış stratejisi dört beş tane partiyi kendi listesine almasıydı. Ve onların kahir ekseriyeti ne CHP’ye oy verdi ne de Kılıçdaroğlu’na oy verdi. Ben Saadet Partisi, Gelecek Partisi’nin varsa bir oyu gidip Kılıçdaroğlu’na oy verdiğini sanmıyorum. Zaten baktığımız zaman temel toplamlarda bir oy da olmadığı belli. Ama ne oldu? 40 civarında milletvekili çıkardılar. Yani İYİ Parti yüzde 11’lerle 40 milletvekili çıkarırken bunlar sıfır oyla 40 milletvekili çıkardı. Bu da yanlış bir stratejiydi.

MHP eğer AKP’yle birlikte seçime girseydi bu kadar oy alamazlardı. Artı CHP’nin bir kesimi de bir anlamda biraz kızgınlık, küskünlük yaşadı ve bunlar da Kılıçdaroğlu’na da oy vermedi. Sonuç itibarıyla bu birliktelik bir sinerji yaratmadı, beraberinde bana göre bir kayıp getirdi.”

“Yeşil Sol Kürdi duruşu olan adayları listelere koymadı”

HDP’nin yani Yeşil Sol Parti’nin oylarındaki düşüşü de yorumlayan Prof. Dr. Ahmet Özer şu tespitleri yapıyor:

“HDP listelerine baktığımızda dikkat gösterilmediği, milletin tanımadığı, karşılığının olmadığı adayların tercih edildiğini görüyoruz. Bunun sonucunda vekil sayısı Adana’da ikiydi bire düştü, Antep alamadı, İstanbul’da kaybedildi. Ne koyarsak koyalım, nasıl yaparsak yapalım, millet oy verir gibi bir rehavete kapıldı. İyi bir çalışma da yapılamadı ve yüzde 15’ler beklenirken, yüzde 8.8’de, 100 milletvekili beklenirken 62’de kalındı.

Tabii burada TİP’e de bir iki şey söylemek lazım. TİP böyle hareket ederek hem HDP’ye kaybettirdi hem de kendisi bir şey elde edemedi. Zaten 4 tane milletvekili vardı, HDP’den de seçilmiş gelmişti. Bu kadar probleme, bu kadar işte oy kaybına rağmen yine çıkardığı 4 tane milletvekili oldu. Başından beri de bu ayrılığın yanlış bir şey olduğu söyleniyordu, seçim sonuçları da bunu ortaya koydu. TİP neyi ispat etti? Yüzde 3’ü de geçemedi. Diyelim ki devlet yardımlarını almak için girdiyse, burada da bir kayıp yaşandı.

Onların ikna edilememesi de bir başarısızlıktır. Biz söyledik olmadı ile olmaz. Siyaset imkân dahilinde oranını mümkün kılma sanatıdır. Bunları yapamamışsanız başarısızsınız.

Sonuçta şu oldu, bu oldu ama işte Erdoğan geldi yine yüzde 49.5  ve ikinci tura işte eli güçlü giriyor. Artı mecliste çoğunluğu elde etti. Şimdi yarın çıkıp meydanlarda diyecek ki meclisi ben aldım, meclisle benim aramda kararnamelerle yasalar arasında bir çelişki çıkmasın deyip oy alacak ve belki de arayı daha da açacaktır. O nedenle işin başında da belli iken bunların hesabı kitabı yapılıp ölçülüp biçilmesi gerekirken ki biz bunları yazdık, çizdik, söyledik.

Yeşil Sol 8.8 aldı, TİP’le birlikte 9.8 ediyor. Bir önceki seçimde bildiğim kadarıyla HDP 10.8 oy almıştı. Yani TİP’i ekleseniz bile yine bir oy kaybı söz konusu. Bu başarısızlığın nedenini partinin kendinde araması lazım seçmende değil. Artı dış etkenler elbette ki her zaman için varittir yani. HDP bu seçimde yüzde 8’lere düşmüşse bunun mutlaka sosyolojik, siyasal, kültürel etnik sebepleri vardır. Demek ki Batı’daki seçmen HDP’den el çekti. Bunun bir nedeni var. Bu neden TİP değil. Devlet şunu yaptı, bunu yaptı da ikna edici değil. Yüzde 13’lere varan oy aldığında da devlet vardı, aynı baskıları yapıyordu. Dolayısıyla bu geçerli bir argüman değil.

Kürdi duruşu olan aday koymuyorlar. Bu talepler oluyor. Evet haklısınız, bu seçimde değiştireceğiz deniliyor. Aynı yanlış yapılıyor. Yani insanlar o nedenle de tercihlerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalıyorlar. Bunların da etkisi var. Tabii buna tek tek adaylar üzerinden değil, topyekûn bakmak lazım. Sosyolojik olarak, siyasal olarak incelemek ve ortaya koymak lazım. Bu dönemin özellikle bu sürecin konumu çok çok önemliydi çünkü bu seçimlerde bir zafer elde edilmesi hem bütün Türkiye’yi hem de HDP’yi önce feraha kavuşturacak ve sonra da beraberinde belki bir refah gelecekti. Ama maalesef ortaya çıkan tablo yine eski tas eski hamamın devam edeceği yönde.”

 

“Oğan’ın seçmenleri ona göbekten bağlı değiller”

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ATA İttifakı adayı Sinan Oğan’ın oylarına dair de yorum yapan Ahmet Özer; Oğan’ın Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi halinde bile, Kılıçdaroğlu’nun kazanmasının kesin olmadığına dikkat çekerek, şunları söylüyor:

“Diyelim ki Sinan Oğan dedi ki ben Kılıçdaroğlu’nu destekliyorum ya da dedi ki ben Erdoğan’ı destekliyorum. Oğan’a verilen 2 buçuk milyon oy da hazır kıta şeklinde Sinan Oğan böyle dedi diye acaba gidip oy mu verecek? Bir kere Sinan Ogan daha dün ortaya piyasaya çıkmış, bir bağlılık oluşturmamış, AKP gibi CHP gibi bir siyasal parti değil. Ona oy verenler de belli saiklerle oy vermişler. Ve dolayısıyla ona da öyle göbekten bağlı değiller bunu hesaba katmak lazım. Yarın Sinan Oğan’la müzakere edenler de bunu bilerek, etmeli.

Yani Kılıçdaroğlu nasıl ki 40 tane milletvekili verdi ki o bir işe de yaramadı, sinerji yaratacak yerde CHP’yi daha da aşağıya çekti, benzer bir durumu da burada yaşamaması lazım. Sanki her şey onun elindeymiş gibi, Sinan Oğan bakanlıklardan bilmem şunlardan bunlardan bahsediyor. Ben bunu doğru bulmuyorum, bu bir. İkincisi, sonuç itibariyle Kılıçdaroğlu’nun ya da bu seçimin ikinci tura kalmasını sağlayan HDP’dir. Kilit parti HDP’dir, daha yeni dün çıkmış Sinan Oğan kilit parti rolünü oynuyor ve üstelik de Türkiye’nin demokratikleşmesi için atılması gereken adımların önünü kesmeyle ilgili MHP’nin veyahut İYİ Parti’nin daha ileri bir rolünü oynayarak ‘bunu yapamazsınız’ diyor.

Sanki HDP, milletvekili mi istiyor, bakanlık mı istiyor, koltuk mu istiyor? HDP diyor ki Türkiye demokratikleşsin. Türkiye’nin demokratikleşmesi Sinan Oğan için de CHP için de hatta AKP’ye oy verenler için de gereklidir. O nedenle siyaset ilkeler üzerinden yapılmalıdır.

O nedenle ben daha çok tabana hitap edilmesi, güven verilmesi, umut verilmesi ve doğru dürüst propagandalar yapılmasını öneriyorum. Toplum eğer Kılıçdaroğlu’na inanırsa, güvenirse o zaman oraya doğru yönelir. Yoksa şimdi bazı CHP’liler şimdiden başladığı gibi Erdoğan’a oy verenleri cahiller vs. gibi şekilde etiketlemeyle, toplumsal sosyolojiyi anlamadan yola çıkmanın kimseye bir faydası olmaz.

Çünkü şunu bilmemiz lazım. AKP’ye oy veren seçmen, yoksul bir seçmendir. CHP’nin seçmenine göre daha eğitimsiz seçmendir. CHP’ye oy veren insanlara baktığımız zaman gelir ve eğitim düzeyi bakımından Türkiye ortalamasının üstünde olan, bölünme ve şeriat endişesi yaşayan ne tam batılı olmuş ne tam doğulu kalmış, kıyı şeridinde birikmiş, orta ve orta üstü kent soylu bir kesim. Bu zaten öldür Allah yüzde 26’yı geçmez. Buradan çıkmak lazım. Aslında Kılıçdaroğlu’nun son atraksiyonları da bunlardan çıkmaya dönüktü ama başarılı olamadı. Çünkü orada da birtakım ulusalcı, milliyetçi damarlar var.

Dolayısıyla burada önemli olan Türkiye’deki sosyolojiyi doğru okumak ve Türkiye’nin ihtiyaçlarını gündeme getirmek. Kazanacaksa, yeni bir Türkiye’nin inşasında rol oynayacaksa, bütün dinamikleri bir araya getirecekse ve bir işe yarayacaksa kazansın. Ben bu bağlamda diyelim ki CHP’nin Saadet’le İYİ Parti’yle birlikte olmasını kıymetli buluyordum. Niye kıymetli buluyordum? Örneğin bir Kürt meselesinin çözümü var. E Kürt sorununun çözümü sadece HDP’yle CHP’yle olacak bir şey değil, içinde milliyetçi de olacak, muhafazakâr da olacak, ulusalcı da olacak, solcu da olacak, komünist de olacak, Türkiye’nin bütün dinamikleri olursa ancak bu sorun çözülebilir.

Dolayısıyla HDP’yi dışlayan, bir çözüm de mümkün değil. Otomatikman böyle yaparsan o zaman HDP’nin 5 milyon verdiği oya ne demeli? En yüksek oyları nerede aldı? Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkâri’de yüzde 75’lere varan bir oy aldı. Türkiye’nin hiçbir yerinde bu oyu alamadı. Peki bu oy verenlerin bir hakkı hukuku yok mu?

Türkiye’nin düzelmesi için bu kafanın değişmesi lazım, kafa değişmediği takdirde, zihniyet değişmediği takdirde bir işe yaramaz. İster Ali gelsin ister Veli gelsin. Bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun burada demokrat durması, samimi durması ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre bir gelecek vaadiyle Türkiye’nin önüne çıkması gerekir. Sinan Oğan diğerleri de bu sürece katkıda bulunurlarsa ne ala?

Yoksa zaten Erdoğan bir biçimde motivasyonu yüksek bir biçimde ikinci tura giriyor, yüzde 49.5 buçuk oy almış, Meclisin çoğunluğunu elde etmiş, topluma da yarın çıkacak, bunu diyecek. Ve ikinci turu da kazanacak gibi görünüyor. Bunu engellemenin yolu nedir? Bunun karşısına gerçekten yeni bir Türkiye’yi inşa ettiği takdirde içinde Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in Arap’ın Türk’ün herkesin kendini bulacağı daha müreffeh, daha iyi bir Türkiye vaadi ve inandırıcı olursa kurallarıyla, kadrolarıyla, kurumlarıyla o zaman kazanabilir. O zaman kazanırsa da bir anlamı olur zaten. “

Sinan Oğan’ın aldığı bütün oyları kanalize etme şansına da sahip olmadığını söyleyen Özer şu vurguları yaptı:

“Sinan Oğan sanki bütün oylar cebindeymiş gibi Kılıçdaroğlu’yla anlaştığında yüzde 5 oyun oraya geleceğini varsayıyor. Ben buna katılmıyorum bu bir. Çünkü İYİ Parti, Saadet, Gelecek Partisi tabanının Kılıçdaroğlu’na oy vermediği ortada. Her birinin yüzde 2-3-5 oyu olduğu ileri sürülüyordu, toplasan CHP’nin yüzde 32 oy alması lazımdı. Hatta Kılıçdaroğlu’nun da kazanıyor olması gerekirdi. Böyle bir olay yok. Diyelim ki Kılıçdaroğlu yarın Sinan Oğan’a dedi ki “sana bir cumhurbaşkanlığı yardımcılığı verdim ve senin hatırın için işte HDP’ye de tavır koydum” ve Oğan da Kılıçdaroğlu’yla hareket etme kararı aldı. Bu durumda o yüzde 5 oraya gelecek mi, gelmez. Sadece yüzde 0,5’i Erdoğan’a kayarsa kazandı gitti demektir. O nedenle bütün meseleyi Sinan Oğan’a bağlamak yanlıştır diyorum ve onunla da sonuç alınamaz. Çünkü ona oy vermiş kişiler hazır kıta olarak bekliyor değiller.”

“Millet patatesi soğanı unuttu, İHA-SİHA iş yaptı”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim taktiklerini de yorumlayan Özer şunlara dikkat çekti:

“Erdoğan birkaç tane varyasyonu etkili oldu. CHP’yle FETÖ arasında, CHP’yle PYD arasında, CHP’yle PKK arasında sanki bir bağ varmış gibi birtakım videoları kendi mitinglerinde gösterdi. Seçmenin bir kısmı buna ram oldu. Yani bu yanlış ve yalan politikaların bir anlamda verimini aldı. Millet patatesi, soğanı unuttu. Ya da işte çıkardı bir tane gemi, bir tane TOGG, bir tane işte doğal gaz ve orada seçmen konsolide oldu. Yani demokrasi, baskı, yalan, dolan, yolsuzluk, açlık, perişanlık bunlar bir tarafta kaldı; öte tarafta SİHA, İHA, gemi şu bu iş gördü.”

Özer son olarak şu önerileri yaptı:

“Kılıçdaroğlu bu seçimi kazanacaksa tabii ki Sinan Oğan’ı da kazansın. Ben ona karşı değilim. Ama bütün yumurtaları aynı küfeye koyarsa gene sonucu değiştiremez.  Erdoğan’ı yenebilmenin bir yolunu bulmalı. O neyse üstünde oturmalı, tartışmalı. Erdoğan artık algı yaratmada ustalaştı. Seçim kazanmada ustalaştı. Düne kadar herkes hiç olmazsa kazanır umuduyla bakıyordu, bugün o umut bir noktada kırıldı. Toplumun genel kesimine baktığımızda, adam bütün bunlara rağmen bu kadar oy aldı diyorlar. Bu algı, bu psikoloji önemlidir. Onun için bu psikolojik yapıyı kırmalı, kendine göre bir kazanmanın psikolojik altyapısını kurmalıdır. Çünkü siyasette bazen algılar, olguların yerine işlev görüyor. Algı başka, olgu başka. Yani realite başka.

Yalan üzerinde politika yapıyor. Yalan doğrunun yerine geçiyor. Yani o yalan algısı doğru olan realitenin yerinde işlev görüyor. Dolayısıyla bütün bunları hesaba katarak buna göre bir program, buna göre bir plan yapması lazım. Aksi takdirde şöyle bir tehlike de var. Kılıçdaroğlu ikinci turda yüzde 40’ın altına düşerse bu hem muhalefet hem CHP hem de gelecek açısından çok daha kötü sonuçlar ortaya çıkarır.”

 

Prof. Ahmet Özer: Sinan Oğan bağlılık oluşturmuş bir siyasetçi değil, yüzde 5’lik oyu  da hazır kıta değil
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA