Dersim’de toplumsal sorunlar ve yerel yönetimler üzerine

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Prof. Dr. Gülnaz KARATAY 

“Son zamanlarda meydana gelen olaylar göz önünde bulundurularak, kentte ivedi bir biçimde bağımlılık ve göç çalıştayları düzenlenmelidir.”

Toplumlar da yaşayan organizmalar gibidir; doğar, büyür, gelişir, geliştikçe biçim değiştirir ve özünü koruyarak varoluşsal “yeni” biçimler kazanabilir. Özünü koruyamayanlardan bazıları yıkılır, yok olur gider. Diyalektik perspektiften değişim kaçınılmazdır ve Epistekus’un da söylediği gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Yine toplumların ortak kederleri olur, yazı olur, güzü olur… çoğunlukla gülerken, bazen de ağlar, normaldir…

Oysa bu toplumun yüzü bir türlü gülmüyor! Neyin sınavı, neyin bedeli bu!

Bu toplum doğurmayarak, yer değiştirerek giderek kendi kendini imha mı ediyor? Neyin bedeli bu?

Sabah gözümü açar açmaz sarsıcı bir haberle yine tepetaklak oldum. Yine bir gencimiz yıldız olup kaymıştı aramızdan.

Gençlerimiz bağımlılık batağında, birbirine ölümcül darbeler indiriyorlar, son derece acımasızca… Adli suçlar kentte her geçen gün artıyor, şaşkınlıkla izliyoruz, gün yüzü görmemiş yeni suçlar duyar olduk…

Gençlerimiz göç ediyor; onları bekleyen çarkların yağlanmış iyi birer dişlisi olamayacaklarını bile bile… Dil yok, yetenekler sınırlı.
Göçmen dayanışma platformlarında ilanlar görüyorum, bedeni ve yeteneği satışa çıkarır türden adeta…
21. yüzyıldaki insan pazarları içimi kavuruyor…

Aileler göçüyor, aileler; arkalarında sevdiklerini bırakarak, çoğunlukla gelecek uğruna ama bir bilinmezliğe doğru. Bu yolculuk ‘iyi ki’ye evrilesiye kadar verilen onca güçlük, onca mücadele… “İyi ki”leriniz çok olsun sevgili Dersimliler… Şu anda ne yerelde ne de genelde ilgi görmüyor olsa da tarih, ayak izlerinden hafıza oluşturmayı sürdürüyor.

Bir de çocuk yaşta göç eden öğrencilerimiz var. İyi bir lise eğitimi almak için bu topraklardan gitmek zorunda kalanlar ve bir daha dönmeyenler…
13-14 yaşında, henüz ana kucağı/sıcaklığı en temel ihtiyaçları iken. Peki neden? Kentteki liselerin durumunu sorgulayan var mı? Zamanından önce üstlenilmiş her zorluk/her sorumluluk, mutlak olgunlaşma getiriyor mu? Varın nedenlerini de sonuçlarını da siz tahmin edin.

…Ve daha neler, neler…

Bütün bunlar olurken; hiçbirimiz masum değiliz.

Bir çoğumuz statükonun sağlamış olduğu konfor alanını, özgürlüklerimize tercih ettik mesela… Sessizlik kültürü ile özgürlük korkusunu bastırdık.

Kayıtsız seyircilere dönüştük adeta. Hatta sahnede olup bitenlere ilgi bile duymuyoruz artık. Ne de olsa “değişmiyor” hiçbir şey. Değişmiyor mu gerçekten? Çok şey değişiyor oysa. Oturup bir gün dolusu dertleşsek, bitiremeyeceğimiz nicelikte değişimler oluyor çevremizde. Kentin nüfus yapısı değişiyor, esnafı değişiyor, yöneticilerle birlikte yönetme vizyonu değişiyor, trafikteki plakalar değişiyor, değişiyor da değişiyor…

Soru şu; değişim her zaman iyi midir? İyi değilse yönetilebilir mi? Örneğin kayıtsız seyircilere dönüşmek toplum için iyi bir şeyse, makbul olan “uysal vatandaşlık” ise, toplumda denetim işlevini kim yürütecek?  Oysa topluma ses vermek; talep iletmektir, hizmeti iyileştirmektir, asli rollerine döndürmektir, emek harcamaya zorlamaktır…

Bu aralar kentte yerel seçim gündeminden daha önemli bir mesele yoktur sanırım. Bugüne kadar çok sayıda aday adayının kamuoyu deklarasyonunu dinledik… Bazıları henüz dün bile diyemeyeceğimiz yakınlıktaki icraatlarına dahi bakmadan, ne kadar Dersimli olduğunu, yerele/kültüre/ inanca ne kadar önem verdiği üzerinden kendine alan açmaya çalışırken; bazıları adaylığının arka planını “hak edilmişlik” gururuyla süslüyordu. Oysa yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır ön kabulünden hareketle bu toplum için; ‘Neler başardık? Kaç bekliyoruz?’ gibi bazı sorular sorasım gelir.

Liselerde çocuklarımız özel derslere zorlanırken sessiz kaldık mesela.

Bağımlılık almış başını gidiyor, sessiz kaldık, yerelde çokça fırsatımız varken aksiyon alamadık.

Kent işsizlikten yıkılıyorken, istihdam alternatifleri yaratılamamasına sessiz kaldık

Kent bürokrasisinde yerel temsil yok denecek kadar az iken, varlığımızı gurur vesilesi yaparak sosyal medya duvarlarına astık.

Sorumluluğunuz alanındaki toplumda kadın/çocuk istismarı bu toplumu derinden yaralıyorken, yine sessizdik, “çıt”ımız çıkmadı.

Dil/kültür/doğa yok olma yolunda ilerliyorken, “aktif inşa ediciler” olarak yeni roller kapma koşuşturmacası içindeydik.

YETER ARTIK YETER! BİR DURUN VE AZ DÜŞÜNÜN!

Aramızda yıldızlar gibi kayıp giden gençlerin vebalini üstüne almayan/şapkasını önüne koymayan, nerede yanlış yapıyoruz diye sormayan, kendi iktidarına giden yolları “toplumsalcılık” retoriğiyle süsleyen adaylara sesleniyorum.

Ağır travmaları olan Dersim toplumunu, üzerinde tepinilecek mikro bir iktidar alanı olarak görmek birçok riski içermektedir, yapmayın. İntiharları da bağımlılığı da bireylerin ötesinde bakmamak/bakamamak, tedbir almamak/alamamak, toplumsal kaynakları kişisel amaçlarınız için kullanırken, gençlere alan açmamak/önleyici tedbir almamak bu topluma haksızlıktır, yapmayın. Şımartılmış bir toplum değiliz, aşırı beklentileri yok yönetenlerinden…

Dolayısıyla özü yakan sorunlarla ilgili önemli projelerimiz olacaksa, gemimizi yürütürken arkanıza akıl ve bilim rüzgarını alacaksak, belediyeleri üç kalem işten ibaret görmeyip toplumsal dönüşümün önemli araçları olan kültür sanat alanında önemli çalışmalarımız olacaksa; engelliye/yaşlıya/yoksula sahip çıkabilecekseniz; halkı, kaç yıl daha süreceği belli olmayan deprem korkusundan çıkaracak icraatlarınız olacaksa yola mihman olun. Aksi halde, şairin de vurguladığı gibi “KURSAK” diye bir yer var ve hayalleriniz oradan takılı kalabilir.

Topluma çağrımdır; son zamanlarda meydana gelen olaylar göz önünde bulundurularak, kentte ivedi bir biçimde bağımlılık ve göç çalıştayları düzenlenmelidir.

Dersim toplumuna saygılarımla…

Bu yazı ilk olarak Evrensel gazetesinde yayınlanmıştır

Dersim’de toplumsal sorunlar ve yerel yönetimler üzerine
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA