”Salt Dersim, Aleviler ile ilgili ‘kısa’ bile olsa geriye baktığımızda gördüğümüz olayları ve gelişmeleri ele alıp bir ‘Panaroma’ çıkartırken sahifeler dolusu bir arşivle karşılaşıyoruz. Görünen o ki, önceki yıllarda neler olup-bitti ise 2020’de de farklı olmamış.. Tek farkı artarak devam eden dayanılmaz baskılara, kuşatmaya karşın bir o kadar da artarak direnen bir sürecin söz konusu olduğu..”
Demokrasi güçleri, demokratik siyaset, emekçilerin, kadınların, halkların demokrasi ve hak talepleri için verdikleri mücadele ile geçen 2020 yılı aynı zamanda bu haklı ve meşru mücadeleyi yok sayma, görmeme ve baskılar ile karşı karşıya kaldığı şiddetli bir yıl olurken salgın, zam, işsizlik, yoksulluk, intiharlar ve tüm engellemelerine rağmen ise direniş devam etti.
Kuşkusuz 2020 yılın da en çok konuşulan ve en önemli gelişmesi bütün dünyayı etkisi altına alan ve hala değişik mutasyonlara uğradığı belirtilen koronavirüsün (Covid-19) salgını ile mücadele oldu.
Toplumun dinamik kesimlerinden olan Kürter , Aleviler ve Dersim açısından 2021’e girmeye hazırlandığımız günlerde bu dinamik kesimlere yönelik asimilasyon, baskı ve ayrımcılığın geçen yıllarda olduğu gibi 2020 yılın da da devam ettiğine şahit olduk.
İnsanların helikopterden atılması, köpekli işkence, tecavüz vakaları ve çıplak arama dayatmasının yanı sıra özgür basın üzerindeki baskılar ve özellikle ‘havuz medyası’nın bütün bu baskılar üzerindeki rolü yada gerçekleri çarptırması, insanları ve demokratik kurumları adeta hedef haline getirmesi olanca hızı ile devam etti.
Elbette Edirne’den Kars’a ve Samsun’dan Adana’ya her yerde, insan hak ve ihlalleri yaşandı.
Ancak bu yazı da konumuz bir kaç başlık altında daha çok Aleviler ve kimliği, inancı, çok kültürlü, ekolojik, kutsalları ve demokrafik yapısı ile sürekli hedef alınan Dersim..
ALEVİLER;
Özerk, özgün Alevilik her zaman hedef haline getirildi
Tek tanrılı (Kitablı) dinlerin çıkmasıyla birlikte Alevilik ve Aleviler üzerindeki baskılar, katliamlar, asimilasyon vb politikalar, gerek Hristanlık ve gerekse Osmanlı’dan Cumhuriyete Anadolu-Mezopotamya da günümüze kadar süre geldi.
Irkçı, tek’çi, gerici ve siyasal-dinci kesimler Alevilerin, kendi özgün inancı, özerk yaşamını kabul etmedi, bu özgün ve özerk yaşamı bin yıllardan bu yana yaşamaya çalışan toplumu geleneksel İnkar ve red yaklaşımları ile bir siyaset tarzı ile ‘biat’ etmeye zorladı.
İnanç ve yaşamsal olarak her türlü özgün kurumlaşmasını, kendi iç işleyişi (Ocax-Dergah-Talib, Pir-Mürşid vd) ile özerkliğe büründüren hak yolunun takipçileri (Raya(Rêya) Heqî) Aleviler katledildi, soykırımdalardan geçirildi, sürgünlere gönderildi, çok büyük bedeller ödedi, çok acılarçekti, göz yaşı döktü.
Cemevleri zaten ‘yasak’ statüsünde olan Alevilerin, iyi-kötü var olan ibadet ve inanç merkezleri de şu veya bu şekilde Şii ve siyasal İslam (diyanet) kuşatması altına alınmaya çalışılarak ya biat etme yada yok olma ile karşı karşıya bırakılarak ‘zorunlu din dersleri’ ile hala Aleviler ‘biat’ etmeye zorlanmaktadır. Yine Alevi köy ve yerleşim alanlarına Cami yapma projeleri hayata geçirilmiştir.
Kamu da, okul vb yerlerde farklı uygulamalarla sürekli olarak karşılaşan Alevilere yönelik nefret söylemleri, nefret suçları, evlerinin işaretlenmesi, hedef haline getirilmesi, aynı zamanda kutsal mekanları, ziyaretleri ve mezarlarının tahrip edildiğini daha önceki yıllarda olduğu üzere 2020 yılında da yaşadık, gördük.
Maraş’ın, Sivas’ın vd katliamların suçluları, failleri hala cezalandırılmadığı gibi kruma altına alındı. ‘Zaman aşımı’ vs denilerek bir anlamda üstü örtüldü..
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bulunan Ahmet Turan Kılıç’ın cezasını kaldırdı. Bilindiği üzere Turan, 33 kişinin katledildiği Madımak Katliamı’ndan ceza almıştı.
Bu arada şunuda belirtmekte yarar var;
Geçmişteki katliam ve soykırımların hesabı verilmiyor veya yüzleşilmiyor ise bu durum, ‘yenilerinin’ olacağı kuşkusunu da arttırmaktadır.
Pirler sürgünlerde hakka yürüdü. Alevi sanatçı ve siyasetçiler, milletvekilleri hakkında gözaltı, tutuklama vb uygulamalar bu yılda devam etti.
Kütürel, stk vb kurumlar kapatıldı, yönetici ve üyeleri gözaltına alındı.
TBMM’ne getirilen ve Alevilerin mağdur olduğu uygulamalar hakkındaki soru önergeleri ya kabul görmedi, red edildi yada mevcut iktidar tarafından yok sayıldı.
Alevilik inancı bir başka ülke de’resmi olarak tanındı’ güvence altına alınmasına rağmen kendi coğrafyası ve ülkesinde hala tanınmadı. Yetmiyormuş gibi yukarda bahsedilen uygulamalara mağruz kaldı.
Mevcut iktidarın Aleviler üzerindeki negatif ayrımcılığı ve Cemevleri başta olmak üzere Aleviliğin resmen tanınmaması, bu inancı tamamen islaın içinde ele alması gibi yaklaşımlarının yanı sıra ne yazıkki Alevilerin yıllardır destekleye geldiği ‘sözde laik partiler-kesimler’ ise Alevilerin ve Aleviliğin içinde bulunduğu sorunlara, taleplerine kulak tıkamışlardır.
Bir başka deyişle Aleviler, hiç lmazsa 2021 yılında adı da kalmamış, ve hiç te laik olmamış cumhuriyet hayalinden ziyade biraz daha dost ve düşmanını iyi görebilmelidirler.
Aksi halde Alevileri bekleyen tehlike giderek artacaktır.
- * * *
‘‘KAMİLEN İTLAFI GEREKEN BİR SİYASİ HAŞERE SÜRÜSÜDÜR‘‘
Demokratik Kürt siyasetine tahamülsüzlük 2020’de artarak devam etti
Demokratik Kürt siyaseti açısından da yine 2020 yılında karşı karşıya kaldığı baskılar, ötekileştirme, şeytanlaştırma ve kutuplaştırma üzerinden yürütülmeye çalışılan siyaset! damga vurdu denilebilir.
Seçilmiş Belediye Başkanlarının yerlerine kayyımlar atanması, milletvekilleri hakkında fezlekeler hazırlanması, vekilliklerinin düşürülmesi, göz altı, tutuklama vb uygulamaların ısrarla sürüdürülmesi, Kürt halkının ve demokratik siyasetin her türlü ve en ufak bir demokratik hak talebinin ‘terörize’ edilmesi çabaları mevcut sorunları içnden daha da çıkılmaza doğru sürüklendiğinin bir göstergesi olarak orta yerde artarak duruyor.
Siyasetin ‘ayrıştırıcı-sivri dili’de eklenince çok daha karmaşık ve sonu belli olmayan bir yöne doğru ülke olarak savrulmaktayız.
Mevcut durumun fotoğrafını çenek, evrensel ve objektif haber anlayışı olup-biteni ‘kamu yararına’ topluma ulaştıran yada ulaştırmaya çalışan gazeticiler göz altına alındı, tutuklandı, tv ve radyolar, tiyatrolar vs yasaklandı.
Bir ‘devlet siyaseti’ olarak sorunun çözümsüzlüğünün ‘çözüm’ olarak algılanması sonucu ekonomik çöküş ve bununla birlikte toplumsal, siyasal vd bütün sorunların çözümününde bu sorunun çöümüne başla olarak katmer katmer arttığı 2020 yılında da malesef görülmüştür.
Ancak başta adalet olmak üzere, ekonomi ve siyasette ‘reform’ sözcüklerinin sarf edildiği günlerde tutuklama, ötekileştirmenin ve kutuplaştırmanın neredeyse tavan yaptığı görülmektedir.
Sürekli olarak bir linç kampanyası ile karşı karşıya olan HDP için şimdide ‘kapatılsın’ çağrıları yüksek telden çalmaya başladı ve ‘’HDP (Kürtler) kamilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsüdür” denildi.
Diğer AİHM kararları eksenli gelişmeler de 2021 yılında bazı sürpriz(!)lerin yaşanacağını gösteriyor.
Bu anlamda öyle görünüyorki 2021’de mevcut iktidarın demokratikleşme, adalet, reform, şeffaflık vb konularda adım atmaya ne mecali ne de böyle bir programı-derdi (laf dışında) görünmüyor.
* * *
Harde Dewreş coğrafyası ve Raya (Rêya) Heqî inancı kuşatma altında
2020 yılı içindeki gelişmelere bakıldığında devletin, Dersim’e yaklaşımının önceki yıllardan çokta farklı olmadığı gözlendi.
Dersim’de yaşananlar 2020 yılının tamamında neredeyse İnkar, asimilasyon, İnanç (Rêya Heq) kuşatması, kadın’a yönelik saldırılar, sosyo-ekonomik politikalar, gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra yoksullaştırma ve Dersim toplumu içinde bazı tartışma yaratan yaklaşımlar içinde geçti.
Yoksullaştıra öyle bir hal aldı ki diaspora da yaşayan Dersimliler ve kurumları öncülüğünde ‘Loqmalarıızı Kardeş Aileler ile Pay Edelim’ kampanyası başlatarak sürece destek olmaya çalıştı.
Artarak devam eden baskılar her yerde olduğu gibi kuşkusuz Dersim’de ve Dersim’le (Harde Dewreş) ilgili olup-bitenler etnik, Dersim’ii Raya(Rêya) Heqî inancına yönelik kuşatma, kadına yönelik tecavüz saldırıları, Gülistan Doku’nun akibeti, ekolojik-doğal karliamlar, ekonomik, siyasal-toplumsal oldukça dikkat çekici, her açıdan önemli ve kayda değer gelişmelerdi.
Yasaklar
Dersim halkının duyarlılığı, ülkenin neresinde olursa olsun her türlü anti-demokratik uygulamalara karşı Dersim’de, sıkça yapılan protestolar, basın açıklamaları nedeniyle Tunceli Valiliği arada bir ‘Dersim’de 15 günlük yasak’ adı altında bazı İlçelere, Köy ve Mezralara, Kom’lara giriş-çıkışlara yasakların sıkça getirdiği gözlendi.
Yasaklar yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını gerekçesiyle de ‘kent genelinde eylem ve etkinlikler 15 gün süreyle yasaklandı’ denilerek duyuruldu.
Ayrıca Pandemi gerekçe gösterilerek Munzur Festivali de korona nedeniyle düzenlenemedi.
DERSİM ve İşte DERSİM’de yaşananlardan sadece bazıları;
Gülistan Doku olayı
Bir yıldır kendisinden haber alınamayan Gülistan gencecik bir kadın olup Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünde okuyan bir öğrenci iken 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana kayboldu, kaybedildi..
Dersim’in sıcaklığına, samimiyetine, yüreğine sığınarak Dersim’e gelen Gülistan’ın son görüldüğü yer, nerelere ve kimlerle gittiğini gösteren bilgi-belgeler, telefon görüşmeleri ile baş ‘zanlı’sı (Zainal Abarakov) vs hepsi orta yerde iken nasıl olduysa hala bulunamadı! Gülistan’ın nasıl ve kim(ler) tarafından kaybedildiğinin bulunamaması bir yana Gülistan Doku’nun annesi Bedriye Doku ve ablası Aygül Doku’nun gözaltı ve para cezalarına çarptırılması başka bir trajedi idi.
Bakanlık, Dersim’de Dağ Keçilerini Avlatmak Için Ihale Açmış!
Tarım ve Orman Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü’nün, Dersim’de kutsiyet atfedilen ve “Hızır’ın davarı” olarak kabul edilen dağ keçilerini avlatmak için ihale açtığı ve Avcılık adı altında Dersim’de kutsal olarak bilinen ve ‘Xızır’ın davarı’ denilen dağ keçilerinin katledilmesine yönelik ‘vur’ izin belegeleri (emirleri ) önemli bir yer tuttu.
“Dersim’de Avcılık Yasaklansın” imza kampanyası bir dizi etkinlikler, ‘Avcılık spor değil cinayettir’ sloganı vb bir bütün olarak Dersimliler bu katliama karşı durarak geri adım attırdı.
Ancak bu durum (avcılık) yine de gündemden düşmedi ve zaman zaman ‘Xızır’ın davarı’ diye bilinen Dersim’in kutsallarına yönelik saldırılar ‘izin’ adı altında zaman, zaman hala devam ediyor.
Munzur Baba Gözeleri’nde Peyzaj (Rant) Projesi ve maden işletmeleri
Alevi – Kızılbaş inancı için kutsal bir mekan olan Munzur Baba Gözerleri’nde yapılmak istenen peyzaj projesine ve maden işletmeleri karşı Dersim halkı sert tepkiler gösterdi. İş makinalarının önüne geçti, İnsan zincirleri oluşturdu ancak her defasında güvenlik güçlerinin müdahalesi ile karşılaştı.
Dersimli kurumlar, gerek peyzaj projesi ve gerekse Dersim’de maden işletmeye açılan yada açılmak istenen sahaları için ayağa kalkarak, “Dersim halkına, asimilasyon politikalarıyla diz çöktüremeyenler bugün kutsal doğa’mızı katliamı yapmak istiyor, bizleriçin kutsal olan ve niyaz ettiğimiz Munzur Baba Gözeleri’nin ve kutsal dağlarımızın rant uğruna değişip-dönüşmesine izin vermeyeceğiz’ diyerek protesto etti, karşı çıktılar.
Diğer yandan Dersim’in kutsal mekanlarından Halvori Gözeleri’nde otel yapımı olacağı duyuruldu. Duruma tepki gösteren Dersimliler, Halvori Gözeleri’ne otel projesi: Hukuksuzluktur, vicdana aykırıdır, doğamıza ve kültürel mirasımıza ticarileştirmeye karşı sahip çıkacağımızı belirtmek istiyoruz” diyerek karşı çıktı.
Halvori’de ki kayalıklara Dersimliler ‘38 kayalıkları’ diyorlar.
Çünkü 38’de Dersim soykırımının şahitliğini yapan Halvori, askerlerin kurşun harcamamak için Dersimlileri birbirine bağlayıp attıkları kayalıklar…
Ve Kadınların tecavüze uğramamak için kendilerini Munzur’a attıkları kayalıklar…
‘Munzur ve Pülümür Çayı üzerinde yaklaşık 20 baraj projesini gündeme getirdiler. İnsanları göçe zorlamak istiyorlar’
Nazmiye tarafında ciddi bir orman kesimi olduğunu görüldü.
Dersim’de 145 yeni madden ruhsatı verildiği söyleniyor. Bunlar hayata geçerse Dersim bir köstebek yuvasına dönecek, o güzelim doğa yok olacak. Devlet sanki pusuda bekliyor, en ufak bir fırsatta Dersim’i bozmak, boğmak ve yıkmak için adım atıyor.
2021 yılında da cumhuriyetten bu yana Dersimliler ‘’Dersim halkının kutsallarına saldırılar ne zaman son bulacak?’’ diye hem sormaya ve hemde direnmeye devam edecek..
Dersim Tertelesi’nin bir devamı olarak tecavüzler
2020’ye damgasını vuran diğer bir gelişme ise genel olarak üke çapında ve özel olarak ta bölgede ve Dersim’de birçok tecavüz saldırısı gerçekleştirildi. Deyim yerindeyse bölge de Dersim’de devlet eliyle tecavüz saldırılarının yapılması için bir çeteleşme oluşturulduğu da söyleniyor.
Dersim son dönemde taciz, tecavüz, kadın cinayeti ve çocuk istismarı haberleri ile de gündeme geldi. Kentte yaşanan istismar ve kaybedilme vakaları, iktidarların yıllardır uyguladığı özel savaş politikası olarak yorumlanıyor. Gülistan Doku’dan hala bir haber alınmazken, Pertek’te çocuklara yönelik cinsel saldırı olayı ise hala güncelliğini koruyor.
Bilindiği üzere Dersim’de son 5 ayda 4 çocuğa yönelik tecavüz açığa çıkmıştı. Son olarak Atatürk Mahallesi’nde bulunan bir işletmede bulaşıkçı olarak çalışan H.K., aynı işletmede usta olarak çalışan Hüseyin Polat’ın tacizine uğradı.
Dersim Kadın Platformu; Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz
‘Tacize, tecavüze ve şiddete karşı asla geri adım atmayacağız. Biz mücadele ettikçe bu tür olaylar gerçekleşmeyecektir’
Dersim Kadın Platformu vd duyarlı kurumlar ile temsilcileri, kentte yaşanan taciz, tecavüz, kadın cinayeti ve çocuk istismarı ile ilgili sık sık alanlara çıkarak, basın açıklamaları yaparak, “Kadınlar birlikte güçlü, Desim’de taciz ve tecavüzleri istemiyoruz, Saldırganlar korunmasın, Yargılansın’ vb sloganlar eşliğinde kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı.
Diğer yandan İstanbul sözleşmesine de atıflarda bulunarak, ‘Haklarımızdan ve hayatlarımızdan, mücadelemizden asla vazgeçmiyoruz’ diyen Dersim Kadın Platformu’nun da sürekli olarak baskı altında olduğunu, göz altı ve tutuklamalar ile karşı karşıya gözlendi.
2020 yılı boyunca Dersim Kadın Platformu, ‘’Direniyoruz, tarih yazıyoruz, Krize, katliamlara ve şiddete karşı yaşam için direnişi, eşitlik için mücadeleyi büyütelim” diye haykırdı..
Yine başta Alican Önlü olmak üzere, Ali Kenanoğlu ve Zeynel Özen gibi HDP’li Milletvekilleri Dersim’de yaşananları bir çok kez TBMM’ne getirerek soru önergeleri verdiyse de mevcut iktidar bu sorulara ne cevap verdi ne de gündemine almadı..
‘Dert’ olan bir diğer konu; Dersim Raya(Rêya) Heqî inancı
Bilindiği üzere Dersim’de inanç ve kutsal mekanlara yönelik saldırılar, hiçleştirme, Raya(Rêya) Heqî inancı da egemen güçlere, siyasi-islam çevrelerine sürekli olarak bir ‘dert’ ola geldi.
Harde Dewreş’in, kültürel bakış açısına göre; dinleşmiş inançlar ile devlet dinine dönüşen dinlerden çok farklı olan –hakikat yolunun takipçileri-Raya(Rêya) Heqî inacı, ‘tanrıyı insan da görme, tanrı mükemmel bir insandır, insan ise eksik bir tanrı’ biçiminde ‘insan doğanın sahibi değil, parçasıdır’ anlayışı ile diğer kitaplı dinlerden çok farklı olduğu bilinmektedir.
Salt bu açıdan (ve elbette diğer önemli başlıklar) ötürü diğer dinci-şeriatçı ve şiacı akımların hedefinde olan Harde Dewreş Alevi (Raya(Rêya) Heqî) inancı ve kutsal mekanları, inanç merkezleri, doğası, dağları ve akar suları ile bir kuşatmaya, saldırılara magruz kaldı.
72,5 milleti bir türlü 73 yap(a)mayan bir Cemevi
Diyanet ve başkanı başta olmak üzere, ellerinde Alevilerin ve mazlumların kanı olanların alındığı, hediyeler verildiği Cemevi ve bazı yöneticilerinin ise; Her ne olursa olsun hakka yürümüş, ten’i ölmüş, cansız bedenlerin son yolculuğunda Cemevi’ne alın(a)mayan yada alınmak istenmeyen cenaze erkanlarının yapıl(a)madığı ise değerlerimize bir saldırı ve aynı zaman da bir başka utanç verici gelişmelerdi.
Cemevinin salt bu yaklaşımından ötürü ise bazı çok kişi ve kurumlar, hakka yürüyen cansız bedenleri cemevi yerine mezar başlarında yapmış olduğu erkanlar eşiliğinde toprağa sırladı, sırlamak zorunda kaldı..
Dersim tarihsel direniş, TunçEli teslimiyettir
Diğer yandan kimileri yazılı olarak, kimileri aydın(!), kimileri de (sözde) dede-baba, kurum ve cemevi vb isimler altında faaliyetler içinde oldu ve belli bir merkezden yönlendirildikleri yada dolaylı olarak Dersim-Raya(Rêya) Heqî inacı’nı hedef alan kesimlerin değirmenlerine su taşıdıkları, bir önceki yıllarda olduğu üzere 2020 yılında da görüldü.
Öyleki bu kesimler hızını alamayıp, Dersim’in, Koçqiri’nin ve Harde Dewreş’in değerleri olan Seyd Rıza, Dr Nuri Dersim’i gibi kişilkleri de hedef aldılar.
Seyd Rıza’nın Dersim Seyd Rıza Meydanı’n da dikilen heykeline karşı çirkin saldırılar içinde olan ‘ulu-sol’cular, ulusalcılar, nasyonalist ve hatta bazı gerici-ırkçı kesimler ile aynı telden, aynı dilden eşlik ettiler.
Yani, ‘itibarsızlaştır ve sifonu çek’ yaklaşımı ile ‘çamur att izi kalsın’ diyerek faaliyetlerine devam ettiler. Bu kesimlerin açıklamaları ve icraatları yakından irdelendiğinde görülecektir ki 2021 yılında da boş durmayıp, sulandırmaya, bulandırmaya devam edeceklerdir.
Bazı çevrelerin Dersim ve coğrafyası üzerinden kimlik, dil, inanç, kültür, ekoloji ve tarihsel olarak dejenere eden, hiçleştirme çabalarına ilişkin ise Dersimliler, bu faliyetler Dersim’e değil, devletin Tunceli’si ne hizmet eder yaklaşımı içinde, ‘Dersim tarihsel direniş, TunçEli teslimiyettir’ dediler..
Kutsal mekanlara saldırılar
Diğer yandan Dersim’de, kutsal mekanlara, geçmişte olduğu gibi zaman zaman fiziki saldırıların olduğu 2020 yılı içinde bir kez daha görüldü.
Dersim’de ziyaretler sadece ağaçlardan oluşmuyor. Bazen bir pınar, bir kaya, bir mekan da ziyaret olabiliyor. Aleviler doğada nerede bir güzellik görmüş ise onu kutsamış ve ziyaret haline getirmiştir. Bu kültür halen tüm canlılığıyla Dersim’de vardır.
Bu saldırıların yeni olmadığı, tam tersine ‘Şark Islahat Planı ve TC’nin Asimilasyon Politikaları’ ile başlayan, 35-37-38 Dersim Soykırımı’ ve sonrasında günümüze kadar sürdürülegelen ‘özgün’ bir politika bir yaklaşımın sonucu olduğu ise Dersimliler açısından su götürmez bir gerçeklik idi.
Örneğin, 8 Ağustos 1938’de Zini Gediği’nde topluca kurşuna dizilen 100’e yakın Dersimlinin anıldığı yer adına yapılan ‘Zini Gediği Anma Mekanı’nın tahrip edilerek içindeki kemikler yeniden ortaya dağıtıldı.
Diğer bir saldırı ise Kutsal Düzgün Baba Ziyaretgâhı’nda, kayalığa “üç hilal ve MHP” yazılama saldırısı idi.
Gerçekleşen bu saldırılara ilişkin TBMM Meclise Başkanlığı’na soru önergesi veren HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen, Zini Gediği Anma Mekanı’nın tahrip edilmesini İçişleri Bakanı Soylu’ya sordu.
Dersim ismini yasaklayan, kabul etmeyen, ret edenler diğer yandan Dersimlilerin dilini (Kırmancki ve Kurmanci) konuşamaz hale getiren sistemi ve onun yerine kendi dilini tahkim etme uğraşını verdi, veriyor.
Bu arada Bava Duzgin Cemevi bahçesine dikilen ve sonradan kaldırılan Hasret Gültekin’in heykeli üzerinden Dersimliler arasında (belkide gereksiz) yürütülen tartışmalar yaşandı..
‘Oysa Duzgin Bava yalnız bir dağ değildir. O hem de kutsal bir mekandır. Nasıl ki Yunan tanrılarının oturduğu Olymps varsa, biz Dersimlilerin de Duzgin Bava‘sı var.’
Diğer yandan Alevi toplumunun kutsalı olan Munzur Gözeleri’ne bir saldırı olarak değerlendirilen, bölge halkına, STK’lere danışılmadan hazırlanan ve tepkiyle karşılanan peyzaj projesi faaliyetleri devam ederken, yetkililer toplumun “bu projeyi durdurun” çağrısına kulaklarını kapatmış durumda.
Dersimliler ve Aleviler, Munzur Baba Gözeleri’ne yapılmak istenen, peyzaj (rant) projesinin kutsallarımıza bir saldırı olduğunu, ‘Munzur Gözeleri’nde toplumsal yapı çökertilmek isteniyor’ diyerek, ‘Başka inançların kutsalına saldırı nasıl isyan gerekçesi oluyorsa; Dersim Alevi inancının kutsallarına saldırı da isyan gerekçesidir.’ Açıklamasında bulundu.
Dersim’de arkeolojik SİT alanına taş ocağı ruhsatına tepki
Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Dırban ve Peri Beldesi’ne bağlı Sorek, Koderiç, Lemk köyleri arasında Xırêbe(İndere) bölgesi, Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1. derece arkeolojik SİT alanı ilan edilmesine rağmen iptal edilen taş ocakları tekrar faaliyete geçirilmek istendi.
Köylüler ise taş ocağının yapılmaması için hukuki yollara tekrar başvuru yapacaklarını belirterek yetkililere çağrı yaptı.
Sılo Qız’ (Ape Sıleman)ın da köyü olan Milli Köyü’ndeki taş ocağına karşı ise başlatılan kampanyaya, ‘’Milli köylüleri yalnız değildir. Milli köyündeki taş ocağı kapatılsın” denilerek karşı çıkıldı.
Dersim’deki yeni tehlike: Araziler şirketlere tahsis ediliyor
Ovacık’ta köylülerin yıllardır kullandığı araziler, meralar; satış ve tahsis yoluyla özel şirketlere verildi. Arazilerinin satılmasına tepki gösteren köylüler, tahsisin iptal edilmesi için imza kampanyası başlatarak, toprakların ellerinden alınmasını kabul etmeyeceklerini bildirdi.
Dersim adı, Alevi dua ve beyitlerini kaydetmek milli birliğe aykırıymış!
Dersim Tarih Kültür Vakfı’nın kuruluşu için yapılan başvuru ise Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi. Mahkeme gerekçe olarak, ‘Dersim’ isminin resmi olarak kabul edilmediğini ve Alevi ritüelleri, dualar ve beyitlerin kayıt altına alınacağı, Dersim ve Alevi tarihi ile ilgili araştırma çalışmalarının desteklenmesinin ‘milli birliğe aykırı olacağını öne sürdü.
Dersimliler ise, “Dersim’in adı, Dersim’in duaları ve beyitleri yasaklanamaz! Dersim bu toprakların adıdır, kültürüdür, tarihidir! Dersim Sözlü Tarihini, Alevi dua ve beyitlerini kaydetmek haktır” diyerek Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına tepki gösterdi .
Dersimliler ve kurumları her yıl olduğu gibi 2020’de de, gerek 4 Mayıs Tertele Dersim ve gerekse 15 Kasım Seyid Rıza ve yoldaşlarının İdam edilişlerinin yıl dönümlerinde ‘Soykırım ve katliamlarla yüzleşilsin, hesap verilsin, ‘Seyidlerimizin mezar yerleri açıklansın, Dersim arşivleri açılsın, Dersim ismi iade edilsin, Dersim kent merkezinde ve coğrafyasında katliamcıların adları değil, Dersim’in kutsalları ve değerlerimizin isimleri verilsin’ vb taleplerini yineleyerek anmalarını gerçekleştirip, lokma ve niyazlarını pay ettiler.
‘Tarikatların Dersim Çıkartması’
DAM’dan araştırma: Dersim’de tarikat örgütlenmesi ciddi boyutlarda!
Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) Dersim’de tarikatların örgütlenmesine dair yapmış olduğu saha çalışmasını ‘kamuoyuna’ açıkladı. Buna göre tarikatların Dersim’i adeta bir kuşatma altına aldığı ve Dersim’de çeşitli ve faaliyetler yürüttüğü ortaya çıktı.
Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM) 23 Kasım 2020 tarihinde kamuoyuna duyurduğu, ‘’Dersim’de tarikat örgütlenmesinin detaylarını açıklıyoruz’’ açıklamasın da “Munzur Eğitim ve Kültüre Hizmet Derneği (Süleymancıların), Ehlibeyt Sevenler Eğitim Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (Menzil tarikatı), Ensar Vakfı Tunceli Şubesi, Birlik Vakfı Tunceli şubesi, İlim Yayma Cemiyeti Tunceli Şubesi, Tügva Tunceli Temsilciliği ve Milli Beka Hareketi Derneği gibi (sosyal medya üzerinden faaliyet sürdürüyor) çok sayıda dini cemaat farklı isim altında faaliyet sürdürüyor. Ayrıca, Atatürk Mahallesinde bu tarikatlara paralel ticari işletmeler açılıyor ve bunlar günbegün çoğalmaktadırlar” denildi.
Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM), Dersim’deki tarikat yapılanması ile ilgili açıklamaları kamuoyunda büyük bir ilgi gördü.
Dersimlilerin, Dersimli kurumların, Alevilerin ve STK, İHD, Akademisyen vb duyarlı dost çevrelerin ‘Tarikatların Dersim Çıkartması’na ilişkin yaklaşımları genelde olumlu ve olayın derin, ciddi ve bir o kadar da korkunç olduğunu ortaya çıkardı.
Ayrıca sosyal medyada büyük bir ilgi gören Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM) bu çalışması Dersim’de 2020 yılının en önemli araştırması-gelişmesi olarak yorumlandı. Dolayısıyla tarikatların Dersim çıkarması ciddiye alınmalı ve sıradan bir gelişme olarak görülmemelidir. Tez elden kurumlarımız halkı uyarmalı ve tarikatlara karşı bilgilendirme çalışmaları yapmalıdırlar.
Dersim Alevi Kızılbaş -Raya(Rêya) Heqî- inancının yeni bir tarife ihtiyacı yoktur.
Dahası iktidar ve tarikatlar eliyle tarif edilecek bir Alevilik de bizim Aleviliğimiz -Raya(Rêya) Heqî- değildir ve olmamalıdır.
Dersim’de 2020 yılının son günlerindeki bir başka diğer gelişme ise Tunceli askeri kışlasının ‘Tunceli Müzesi’ adıyla açılması oldu.
Dersim merkezde 35-37 soykırım yıllarında kışla ve karar merkezi olarak inşa edilen ve 1949 yılına kadar kışla, sonra lojman ve yerleşim yeri olan bina Tunceli Müzesi için 2015’te restorasyona alınıp geçtiğimiz günlerde ise ‘Tunceli Müzesi’ olarak açılmasına sosyal medyadan tepkiler yağdı.
Görüldüğü üzere coğrafyamızda 2020 yılının başından sonuna değin bir çok merkezde olumsuz gelişmelerin yaşandığına tanık olduk..
Kaldıki en son ‘Derneklere ve vakıflara kayyım atanması’ nın önünü açan kanun teklifi de yasallaştı. Bununda hedefi yine yurtsever, özgür ve özgün, inanç ve kültür kurumları hedef alınacaktır kuşkusuz.
Anlaşılan o ki ‘Dersimli okşanarak kazanılmaz’ ile ‘Dersimli okşanarak kazanılır’ arasında gidip gelen devlet yöneticileri Dersim’de eski bir uygulamayı yeniden keşfetmiş görünüyor.
Her ne kadar coğrafyamıza yönelik mevcut politikalar devam etse de bu arada ‘Dersimlilerin onurlu ve tarihsel direnişi’de yine aynı kesimlerce bilindiğinin de altını çizmek gerekiyor.!
Sonuç olarak, Dersim’i yok etme politikasına karşı çıkmak her Dersimlinin görevidir..
Bu arada 2020 yılı içinde diaspora da yada Harde Dewreş Dersim’de hakka yürüyen ve toprağa sırlanan tüm canlarımızın devirleri daim olsun.
2020 kan-revan, baskı, acı, gözyaşı, pandemi, ekonomilerin çöküşü vb bir çok olumsuzluklarla dolu geçti.
Kürtler, Ermeniler, Ezidiler, Aleviler vd sürekli hep ‘öteki’ olarak algılanıp bu farklılar üzerinden düşmanlık yaratıldı.
Demokratikleşme, barış ve kardeşlik uğruna mücadele eden, emek veren, sanat yapan Dersimli bir çok sanatçı, şair, yazar, siyasetçi ve aktivist ülkelerini, memleketlerini terk ederek diaspora’ya, sürgüne çıkmak zorunda bırakıldılar.
Umarız 2021 yılında bu yanlışlardan dönülür, hasretlikler, özlemler sona erer ve hak yerini bulur.
Bu karamsar tabloda kendimizi yine de çok yalnız yada güçsüz görmeyelim.
Cemal Süreya, ‘Umut belki de gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı’ demesi gibi..
Kitabı kapatmayıp ve her şeye inat, 2021’e umutla girelim.
Ülkeyi ve toplumu daha da zor durumlara götürecek bu vb yaklaşımların önüne ise ancak savaşlara, ırkçılığa, kutuplaştırmaya, gericiliğe, tüm baskılara karşı mazlumlar cephesini genişleterek, içinde yer alarak karşı durabiliriz..
2021 yılı dünya’ya, ülkemize, bölgemize sağlık, barış, kardeşlik ile halklarımıza ve inançlarımıza özgürlük getirsin.