Kadınlara sorduk: Kendinizi güvende hissediyor musunuz?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

EMEL HALİS

Bu soruya “Hayır hissetmiyorum” diye cevap veriyor Ayşegül ve sebebini şöyle anlatıyor:

Çok sebebi var, hangisini söyleyeyim. Akli dengelerini kaybetmiş insanlar var onlara sahip çıkılmıyor, aileleri onları dışlıyor ve sonra onlar sevgililerine dadanıyor. Bu çok sıcak bir şey olduğu için aklıma geldi.”

Kadın cinayetlerine dair ise şu ifadeleri kullanıyor:

Bu adaletsizlikle ve yönetim şeklimizle alakalı. Bir kadın ölüyorsa o haber olmalı ve o öldüren kişi de hapse girmeli, gerekiyorsa da ölmeli. O kadını nasıl öldürmeyi düşünebiliyorsa. İdama karşıyım ama cezalar caydırıcı olmalı, hak ettiği cezayı alsınlar. Son olaydan sonra ben gerçekten çok korkmaya başladım. 18-19 yaşında çocuk bunu nasıl yapabiliyor, nasıl hastanede yatmıyor, nasıl çıkabiliyor? Kanım dondu, şoktayım. O aile o çocuğun odasındaki resimleri görmüyor mu, nasıl tedavi etmiyorlar çocuğunu?

Sinem ve Defne iki arkadaş. Yolda yürürken rastlaşıyoruz ve “Kendinizi güvende hissediyor musunuz?” diye soruyoruz. “Hayır hissetmiyoruz” diyorlar hep bir ağızdan ve sebebini şöyle açıklıyorlar:

Dışarıda dolaşan ve hapse girmesi gereken insanlar özellikle erkekler. Bu sabah okula gidiyordum, erken vakitte evden çıktım, Tuzla’dan Beşiktaş’a geliyorum ve korka korka dışarı çıktım. Bence gerçekten bir şeyler değişmesi gerekiyor.

Değişmesini istediği şeyi ise şöyle anlatıyor:

Adalet, hak, hukuk en başta. Hala kızlara laf geliyor, niye öyle giyindi, niye o saate dışarıdaydı deniyor. Bunları sorgulamadan önce kesinlikle erkeklerin eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu konuda da birçok anneye büyük sorumluluk düşüyor.

Sinem kadın cinayetlerine ilişkin şunları düşünüyor:

İktidar mı kurmak istiyorlar üzerimizde ama bu zihniyet çok kötü ve birçok erkeğin de kesinlikle kabul etmesi gerekiyor, kadınlar bu toplumda en değerli varlık bana göre. Hep de böyle düşündüm, böyle düşünmeye devam edeceğim. Kadının değeri bu ülkede bilinmiyor ve bilinmesi gerekiyor. İster istesinler ister istemesinler ama bunu kabul etmek zorundalar, başka çareleri yok.

Defne ise şöyle konuşuyor:

Başı boş bazı erkeklerin hapiste olması gerekirken dışarıda dolaşmaları bizim can güvenliğimizi tehlikeye atıyor ve biz sokaklarda can güvenliğiyle yürüyemiyoruz. Biz otobüste tek başımıza kaldığımızda biz neden korkuyoruz, neden biz tek başımıza yürüyemiyoruz ve neden tek başımıza nefes bile alamıyoruz? Bize zarar vereceklermiş korkusundan her kız endişe ediyor. Bir adalet, bir hak, hukuk ve ceza gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Hepsinin özünde birer psikopatlık yatıyor ve hepsinin psikolojik tedaviye ihtiyacı var. Bu kişileri aileleri de düzgün yetiştirmiyor. Çünkü her şey ailede başlar.

Asya başörtülü bir genç kadın. O da kendini güvende hissetmediğini söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:

Adım başı ne olacağı belli değil. Güvende zaten hissetmiyorum. Ve genç, üniversiteye giden biri olarak bunları yaşamak zorunda mıydım, değildim ama maalesef.

Asya “Türkiye’de kadın cinayetleri neden bu kadar fazla” sorusuna ise şu yanıtı veriyor:

Bu hassas bir konu, birçok nedeni olabilir ama bazı noktalardaki ihmalkarlık bazı noktalarda da kişinin kendini bilmemesi kaynaklı bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu aslında psikolojik açıdan olan çöküklük olabilir veya başka durumlar olabilir yani bunu çevrenin yanı sıra kişinin kendisinin de gözetmesi gerektiğini düşünüyorum.

Deniz ile Kadıköy’de karşılaştık. Kendini güvende hissetmediğini açıklıkla söylüyor ve sebebine dair de şu cümleleri kuruyor:

Bu kadar cinayetten dolayı ve ülkemde artık o güven kalmadı. Kadınları daha çok korumalıyız. Kadınlar korunmuyor kültürden dolayı bence, bunun en önemli etkisi de inanç bence.

Deniz çözüm olarak da “Kadınlara daha çok kendini kapatmak yerine, erkekleri kendilerini kontrol etmeyi öğrenmeliyiz, çünkü suç kadınlarda değil tamamen erkeklerde” önerisini yapıyor.

Elif ve Buse ile sahilde bir bankta karşılaşıyoruz. Onlar da güvensiz bir şekilde yaşayan kadınlardan. Sebebini ise “Ülkemizde yaşanan olaylar. Son zamanlarda çoğaldı ve artık önüne de geçilmesi lazım” diye yanıtlıyor.

Elif “nasıl” sorusuna şu yanıtı veriyor:

Devlet büyüklerinin yapması lazım, bizim yapabileceğimiz bir şey yok ancak siyah giyinip çıkabiliyoruz. Yas amaçlı sadece bunu yapabiliyoruz. Çünkü biz okula giderken bile çok zorlanıyoruz. Bunun artık gecesi gündüzü kalmadı, artık gündüz de güvende değiliz.

Ayşe ile kullandığı motosikletinin üzerinde konuşuyoruz. “Güvende değilim ve bunun sebebi de erkekler” diyor net olarak ve sözlerine şöyle devam ediyor:

Erkeklerin bilinçsizce yetiştirilmeleri, çok rahat yetiştirilmeleri ve herhangi bir konuda yardımda bulunmamaları ve babalarının annelerine gösterdiği şiddeti örnek almaları ve ülkemizdeki adalet eksikliği. Bunlardan kaynaklı kendilerine çok güveniyorlar ve çok rahat davranıyorlar. Kadın cinayetlerinin artmasının sebebi de bu. Saplantılı oluşları, duygularını kontrol edemiyor oluşları, gördükleri ya da görmedikleri eğitim. Şimdi okumuş bir insan da aynı performansı sergiliyor okumamış bir insan da. Her şey bir insanın kendini eğitmesiyle başlıyor. Zaten seri katillere falan baktığımızda ilk önce hayvanlara sonra çocuklara falan böyle en masumdan başlayarak gidiyor.

Sibel, “İstanbul anlaşmasından çıkılmasına çok sinirlendim, çünkü kadınları koruyucu bir anlaşmaydı ve bir gece de Cumhurbaşkanı kararıyla çıkıldı” diye başlıyor sözlerine. Ve devam ediyor:

Kadına ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor cinayetler arttı, saldırılar arttı. Erkeklere de saldırılar oluyor. Hayat şartları insanları agresif yaptı bence, bir de kültür seviyemiz düştü maalesef.

Şehnaz da sorumuza “Tabii ki güvende değiliz” diye yanıt veriyor ve sorumuza soruyla yanıt veriyor: Neden olabilir sizce? Sonra devam ediyor:

Kadınlar kesiliyor, atılıyor hiçbir özgürlüğümüz yok. Canileri toparlasınlar, önce. Kadınları, hayvanları ve çocukları koruyan insanların başımıza gelmesini istiyorum. Tek ümidimiz de bu. İnşallah eski günlerimize geri döneceğiz, bundan 25 sene evvel çok daha güvendeydik. Hiçbir kadınımız kesilmiyordu, doğranıp kulelere asılmıyordu. Ama şimdi yapılıyor. 25 sene evvel neden yapılmıyordu da bu gelişmiş modern çağda yapılıyor bunu düşünmek lazım. Nedeni bence çok net ortada ama hapse atılmayalım, değil mi?

Son olarak Zehra’ya yöneltiyoruz sorumuzu. Neredeyse bütün kadınlar gibi onlar da ‘güvende hissetmiyoruz’ diye konuşuyor:

Ülkenin durumu ortada güvende hissetmiyorum. Hiçbir şekilde önlem alınmıyor çünkü önlem alınmadığı için de insanlar korkmuyor. Çünkü herhangi bir cezası yok, bundan dolayı da günden güne artıyor. Cezaların sıkıştırılması gerekiyor. Ülkenin durumu rezalet. Ne kadınlar ne hayvanlar ne doğa hiçbir şey güvende değil şu an ve bunun için hiçbir şey yapılmıyor

İkbal olayından, Ayşenur olayından sonra artık bir şey yapılması lazım ya da eski maddeleri geri getirmeleri lazım yoksa şu an bile ölebilirim bu yolda giderken bile ölebilirim. Şu yoldan geçen bir insan bile psikopat olabilir hani kim bilebilirdi ki o çocuğun öyle psikopat olabileceğini, o kız gitti kimse de bir şey yapamadı.

Erkek hegemonyasının olduğu bir yerde erkeklerin bu kadar hanzo oldukları bir yerde güvencede hissedebilir misin? İstanbul sözleşmesi kaldırıldığından beri tam son boyutunu buldu ama yıllardır vardı, bu kadar yoğun değildi. Son 15 yılda çok arttı. Yasal olarak kanunlar gerçekten caydırıcı olmalı. Öldürülen bir kadın için hemen diyor ki ben namusumu temizledim ve indirim alıyor. Öldürüldüğü halde kadını suçluyor ve kurtuluyor. Bunun için bir indirimli sebep olabilir mi kanun tamamıyla uygulansa kesinlikle hiçbir insan bir insanın canını almaz. Bir de gücünü göstermek isteyen erkek şiddete başvuruyor çünkü zekâsı kadına yetmiyor.

Kadınlara sorduk: Kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA