Kamuoyunda “10. Yargı Paketi” olarak bilinen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, dün (1 Haziran) TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bugün Yargı Paketi’ne ilişkin sunduğu muhalefet şerhinde, teklifin hukukun üstünlüğüne, infazda eşitlik ilkesine ve toplumsal barışa hizmet etmekten uzak olduğunu belirtti.
Pakette, özellikle siyasi mahpuslara yönelik ayrımcı düzenlemelerin sürdüğünü vurgulayan DEM Parti, paketin mevcut adaletsizlikleri kurumsallaştırdığına dikkat çekti.
DEM Parti milletvekilleri Dilan Kunt Ayan, Onur Düşünmez ve Zülküf Uçar’ın imzasının yer aldığı şerhte, “hukukun üstünlüğü” ilkesinin ihlâl edildiği; özellikle Kobanî ve Gezi davaları gibi örneklerde AİHM ve AYM kararlarının uygulanmadığını hatırlatıldı.
Hasta ve yaşlı mahpuslar
Siyasi mahpusların tahliyesinin toplumsal barış ve demokratikleşme açısından zorunlu olduğuna dikkat çeken milletvekilleri, siyasi kimliği nedeniyle cezaevinde tutulan hasta ve yaşlı mahpusların insan onuruna aykırı biçimde cezalandırıldığını vurguladı.
Muhalefet şerhinde ayrıca çocuk adalet sisteminde kapalı cezaevi uygulamalarının artırılmasının çocuk hakları açısından geriye gidiş olduğu belirtildi. Çocukların eğitimevleri yerine kapalı cezaevlerine gönderilmesinin, iyi hâl değerlendirmesi gibi keyfi mekanizmaların çocuklar üzerinde baskı kurduğuna dikkat çekildi.
Toplantı ve gösteri özgürlüğünü zedeleyecek biçimde ses ve gaz fişeklerinin ateşli silah kapsamına alınmasına yönelik hükümlerin ise barışçıl protestoları kriminalize edeceği uyarısı yapıldı.
Başlıklar
Şerhte yer alan başlıklar şöyle:
- Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ışığında demokratikleşme sürecinin zorlukları,
- Kapsayıcı düzenlemeler barış ruhunun gereğidir,
- Barışın teminatı en geniş toplumsal uzlaşıdır,
- Siyasi mahpusların demokratik toplum inşasının önemli bir gücü olabilirler,
- Barışa dair hükümetin sorumluluğu kararlı adımlar atmaktır,
- Yargı paketi, toplumsal beklentiyi karşılamaktan uzaktır,
- COVID-19 düzenlemesinin yokluğu: adli mahpuslara eşitsizlik, siyasi mahpuslara ayrımcılık,
- Koşullu salıverme yasağı, Terörle Mücadele Kanunu’nda halen devam ediyor,
- Devletin ve toplumun ahlaki eşiği: yaşlı mahpuslara konutta infazda siyasi mahpuslara ayrımcılık,
- İnfazda adaletin kara deliği: ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimi,
- Hasta mahpusların tahliyesinde aşılamayan kriter: toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike,
- Çocuk adalet sisteminde geriye düşüş,
- Hâkimler ve savcılar kurulu üyelerinin yüksek mahkemelere geçişi: Liyakatsizlik,
- Toplanma ve ifade özgürlüğüne yönelik tehlike: Ses ve gaz fişeklerinin ateşli silah sayılması,
- Geniş ve soyut ifadelerle demokratik haklara müdahale,
- Cezaların artırılması değil, adaletin tesisi esas olmalıdır; adalet krizini ceza artışıyla örtbas edemezsiniz.
Sonuç
Şerhin “Sonuç Yerine” kısmında ise şöyle dendi:
2/3147 Esas No’lu Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; hukuk devleti ilkesi, infazda eşitlik ve toplumsal barışın tesisi açısından önemli eksiklikler taşımaktadır. Teklif, yargı sistemindeki yapısal sorunları çözmek, adalet duygusunu güçlendirmek ve barış sürecine katkı sağlamak yerine; mevcut ayrımcı ve eşitsiz uygulamaları derinleştiren bir yaklaşımı benimsemektedir. Özellikle siyasi mahpuslara yönelik istisnai ve dışlayıcı düzenlemeler, eşitlik ilkesine aykırı olup; toplumsal uzlaşı ve barış arayışlarını destekleme yeteneğinden yoksundur. Teklif; salt cezalandırma eğiliminden, ayrımcı infaz rejimine; çocuk adalet sisteminden, liyakat sorunlarına kadar birçok bakımdan yetersizlikler içermektedir.
Toplumsal ihtiyaçlarla uyumlu bir hukuk anlayışı yalnızca cezalandırma mantığına dayanmamalı; aksine, suçun kök nedenlerini ortadan kaldırmayı, ahlaki ve politik dönüşümü esas almayı ve toplumsal katılımı merkeze almayı hedeflemelidir. Sürecin gerektirdiği hukuk, hapishanelerde sorunların yoğunlaştığı hasta ve yaşlı mahpusların tabi olduğu infaz rejimini; adalet ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda aşmaya yönelmelidir. Oysa teklife, geçmiş dönemlerin baskıcı ve ayrımcı izleri hâkimdir. Teklifte, yurttaşı ceza tehdidiyle, caydırma ve korku ile disipline etmeyi amaçlayan bir iktidar anlayışının yansımaları görülmektedir. Ancak bu sürecin yol alması; her şeyden önce, geçmiş iktidar ve hâkimiyet pratikleriyle hesaplaşma ve kronik sorunların temel nedeni olan inkârcı iktidar yapıları ile ayrımcı infaz rejimlerinin aşılmasına bağlıdır.
İfade etmek gerekmektedir ki teklif, Türkiye’de tarihî bir dönüm noktasını ifade eden mevcut sürecin gereklerine cevap verememektedir. Barış ve demokratikleşme süreci; kapsayıcı, eşitlikçi ve adil bir hukuk anlayışına dayanmak zorundadır. Buna karşın, kanun teklifinin mevcut hâli, Türkiye’nin tarihsel ve toplumsal dinamiklerine ve bu dinamiklerden doğan beklentilere uygun bir barış iradesini desteklemekten yoksundur. Türkiye halklarının en acil ihtiyacı, kararlı ve cesur bir barış iradesidir. Dönemin gerektirdiği siyasî ve hukukî ölçüyü tayin edecek olan da bu iradedir. Tüm bu nedenlerle, demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerekirken daraltılmasına yol açacak olan bu düzenlemeye tarafımızca muhalefet şerhi düşülmüştür.