DEM Parti’nin Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na sunduğu ve 99 sayfadan oluşan kapsamlı raporun tam metni yayımlandı. Mevcut anayasanın uygulanmasından demokratik entegrasyona, toplumsal sözleşme tartışmalarından hukuki düzenleme önerilerine uzanan geniş bir çerçeve sunan rapor; altı ana bölüm üzerinden çözüm sürecinin, barışın ve demokratik dönüşümün çok boyutlu analizini içeriyor.
Raporun bölümleri sırasıyla şu başlıklardan oluşuyor:
1. “2025’ten Kürt Meselesine Özlü Bakış; Nedir, Ne Değildir?”
2. “Demokratik Çözüm Perspektifi ve Barış Stratejisinde Abdullah Öcalan’ın Rolü”
3. “Çözümün Hukuki Altyapısı: Barış Yasası ve Demokratik Entegrasyon”
4. “Çözümün Hukuki İnşası: Yasal Düzenlemeler, Demokrasi ve Özgürlük Alanlarının Sağlanması”
5. “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Dinlemelerinde Açığa Çıkan Sonuçlar”
6. “DEM Parti Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları; Tespitler, İhtiyaçlar ve Politik Öneriler”
Raporun sonuç bölümünde hem modern Türkiye’nin idari yapılanmasına ilişkin analizler hem de Kürt meselesinin tarihsel seyrine dair tespitler kapsamlı biçimde ele alındı.
Modern Türkiye’nin idari yapısına dair tespitler
Raporun sonuç metninde, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana devlet aygıtının şekillenmesine dair sert değerlendirmelere yer verildi:
“Modern Türkiye, tarihi boyunca darbe kurumlarının yerleşmesi, askeri-sivil bürokratik vesayet, otoriter-katı merkeziyetçi siyasi/idari yapılanma, anti-demokratik yasalar ve uygulayıcı kurumları, yerel idarelerin ve hizmetlerin merkezi vesayet baskısı altına alınması anlayışı üzerine inşa edildi…”
Farklı kimliklerin reddine dayalı inkârcı ve asimilasyoncu politikaların 102 yıllık Cumhuriyet tarihinin temel yönelimlerinden biri olduğu vurgulandı.
“Sorun sınırları aştı”
DEM Parti’nin raporunda Kürt meselesinin ulusal sınırların ötesine geçerek bölgesel bir boyut kazandığına işaret edildi. Sorunun yalnızca Türkiye iç dinamiklerini değil, tüm Ortadoğu’yu etkileyen tarihsel ve sosyolojik bir mesele haline geldiği belirtildi.
5 Ağustos 2025’ten bu yana TBMM bünyesinde yürütülen komisyon çalışmalarının ortaya koyduğu sonuçlar şöyle ifade edildi:
“Kürt meselesi ve çatışmalı sürecin yarattığı tahribatların artık sürdürülemez bir eşiğe geldiği bir kez daha ortaya konmuştur.”
Komisyona sunulan tanıklıklar, uzman görüşleri ve sivil toplum değerlendirmeleri, sorunun güvenlik eksenli dar bir zeminde ele alınamayacak kadar kapsamlı olduğunu gösterdi.
Kalıcı barışın tanımı ve uluslararası örnekler
Rapor, kalıcı barışın yalnızca silahların susması değil, toplumsal bütünleşme ve demokratikleşmenin tesis edilmesi olduğunu belirterek dünya deneyimlerine atıf yaptı:
“Kalıcı barış, hakikat, adalet ve demokratik katılım üzerine kurulmadığı sürece sürdürülemez.”
Güney Afrika, Kolombiya, İrlanda ve Filipinler örnekleri üzerinden, barışın toplumsallaşamamasının süreçleri kırılganlaştırdığına dikkat çekildi.
Paradigma değişimi çağrısı
DEM Parti’nin raporu, çözüm sürecinin başarısı için güvenlik merkezli yaklaşımın terk edilip demokratik toplum eksenli bir anlayışa geçilmesi gerektiğini vurguladı:
“Bu paradigma, çatışmanın değil uzlaşının; düşmanlaştırmanın değil çoğulculuğun, inkârın değil tanımanın dilidir.”
Abdullah Öcalan’ın rolüne dair bölüm
Raporda, Abdullah Öcalan’ın barış sürecindeki konumu “çözümün kilit aktörü” olarak tanımlandı ve şu vurgu yapıldı:
“24 Kasım 2025 tarihinde Komisyon üyeleri İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’ı ziyareti… çözümün muhatabiyetini bir kez daha netleştirmiştir.”
Öcalan’ın düşüncelerini özgürce ifade edebileceği koşulların sağlanması gerektiği savunuldu.
Demokratik entegrasyon ve yasal reform önerileri
Rapor, çözüm sürecinin ilerleyebilmesi için atılması gereken yasal adımları geniş bir çerçevede sıraladı:
-
“Demokratik Entegrasyon Yasası” çıkarılmalı.
-
TMK, TCK, CMK ve İnfaz Kanunu temel özgürlükleri güçlendirecek şekilde değiştirilmeli.
-
Kayyım uygulaması sona ermeli.
-
Anadilinde eğitim ve hizmet hakkı güvenceye alınmalı.
-
AYM ve AİHM kararları eksiksiz uygulanmalı.
-
KHK mağduriyetleri ve Barış Akademisyenleri dosyaları çözüme kavuşturulmalı.
-
TBMM bünyesinde Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu kurulmalı.
-
“Sivil Toplum Yasası” çıkarılarak kamusal katılım güçlendirilmeli.
Demokratik cumhuriyet anlayışı
DEM Parti, çözüm sürecini yalnızca bir diyalog zemininden ibaret görmediğini belirterek “Demokratik Cumhuriyet” perspektifinin inşa edilmesi gerektiğini savundu:
“Anayasal vatandaşlık ilkesine dayanan, farklı kimlik ve inançları eşit kurucu unsurlar olarak tanıyan Demokratik Cumhuriyet perspektifi güçlendirilmelidir.”
Bu bağlamda geçmişle yüzleşme ve hakikat komisyonları kurulması önerildi.
Ekonomik kazanımlar ve bölgesel etkiler
Rapor, barışın Türkiye ekonomisine uzun vadeli refah sağlayacağını vurguladı. Çatışma ortamının yarattığı mali yükün azalmasıyla bölgeler arası eşitsizliklerin giderilebileceği, tarım, turizm ve üretim alanlarında geniş hareket alanı açılacağı aktarıldı.
Barışın sağlanması durumunda Türkiye’nin Ortadoğu’da demokratik bir model ülke haline gelebileceği ifade edildi.
Medyanın dili ve toplumsal sözleşme
DEM Parti, barışın toplumsallaşması için medyanın ve siyasetin dilinin dönüştürülmesi gerektiğini belirterek şu çağrıda bulundu:
“‘Terörsüz Türkiye’ gibi negatif bir söylem çerçevesi geride bırakılarak barış iklimi güçlendirilmelidir.”
Toplumsal sözleşmenin eksik ve asimetrik inşa edildiği, yeni bir ortak yaşam etiğine ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Toplumsal barışın kültürel ve sosyal etkileri
Rapor, barış sürecinin kültürel çoğulculuğu güçlendireceğini, toplumdaki kutuplaşmayı azaltacağını ve farklı kimlikler arasında karşılıklı tanımayı artıracağını belirtti.
Eşit yurttaşlık ilkesinin toplumsal dinamizmi ve yaratıcılığı güçlendireceği ifade edildi.
Türkiye’nin ikinci yüzyılı ve demokratik dönüşüm
DEM Parti, kalıcı barışın Türkiye’nin geleceğini köklü biçimde dönüştürme potansiyeline sahip olduğunu belirterek şu değerlendirmeye yer verdi:
“Bu rapor… bugüne ve geleceğe dair ortak bir irade, demokratik bir sözleşme ve toplumsal barış çağrısıdır.”
Parti, demokratik çözüm ve Demokratik Cumhuriyet hedefi doğrultusunda tüm toplumsal kesimlerle birlikte çalışmaya hazır olduğunu yineledi.
