Dersim İnşa Kongresi ve Dersim 38 Soykırımı Karşıtı Derneği, Dersim’de yapılacak “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” sempozyumuna dair yaptığı açıklamada; hakikatin ters yüz edilmek istendiğini söyledi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu,” yalanla örülen, ancak kadük kalmış bir hikayeyi güncelleyerek, yeniden dolaşıma sokma girişimidir. Munzur Üniversitesi, Tunceli Valiliği, Türk Tarih Kurumu ve Alevi toplumuna yönelik kayyum işlevi gören Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı el ele bu rolü üstlenmiş durumdalar.
Bu sempozyumun, Seyit Rıza ve Dersim ileri gelenlerinin cezalandırılmasına kılıf uydurma amaçlı, 13 Ekim 1937’de ilk celsesi açılan düzmece Elazığ Mahkemesi ile aynı zaman dilimine denk getirilmesinin, tesadüfü olmadığını, belirtmek isteriz. Bu yanıyla özel bir misyon üstlendiğini düşünmekteyiz.
Elazığ mahkemesinin savcısı Hatemi Şahanoğlu, “Bu dava suikaste uğrayan Tuncelinin Dersim aleyhine açtığı davadır,” diyordu. Şahanoğlu’nun temsil ettiği rejimin kurucu zihniyetinin her yönüyle bu sempozyumda zuhur edeceğini, devletin Tunceli zihniyetiyle Dersim’e suikastte ısrar edileceğini görebilmekteyiz.
Bundandır ki hakikat ters yüz edilmekte, tarihsel olarak bir bağı olmadığı halde, Dersim, (Tunceli)” Anadolu’nun Horasan’ı olarak sunulmaktadır. Bu bağlamda ele alınacak konulara bakıldığında bilim ahlakına bağlı kalmaktan ziyade, üstlenilen misyona uygun bir söylem geliştirilmek istendiği açıktır. Böylece Dersim’in Türk olduğu, Aleviliğin bir Türk inancı olduğu yalanı, bir kez daha tekrar edilecektir.
Horasan ve Yesevilik üzerinden Türklük temelli soy miti ve köken söylenceleri oluşturmak, böylece Kürt Alevileri Türk kimliği içinde eritmek, başından beri red ve inkar politikasının temel amacı oldu. Ancak fikir babası, İttihat Terakki’ye bağlı Karakol Cemiyeti’nin kurucusu istihbaratçı Baha Said ve Ardılı Fuat Köprülü olan bu uyduruk ve resmi tarihin yalan tezleri günümüzde çökmüş, geçerliliğini yitirmiştir.
Böyleyken bu yalanlardan medet ummak, bilimsel kisve altında hafıza kırım politikalarını sürdürerek red ve inkar politikalarında ısrar etmek, toplumsal sorunların çözümüne zerre katkı sunmayacaktır.
Diğer yandan sistematik bir devamlılık içinde yürütülen hafıza kırım pratiklerini hafife almanın, bu politikaların hedefindekiler açısından ciddi bir ihmal olacaktır. Biliyoruz ki taşı delen suyun kudreti değil, damlaların sürekliliğidir. Resmi tarih anlatısının ısrarlı sürekliliği ile, kolektif hafızada önemli gedikler açılması hedeflenmektedir.
Bundandır ki inkar rejimi, 1937-38 fiziki soykırımından bu yana Dersim’i ısrarla kültürel soykırım kıskacında tutmaktadır. Yüz yıllık sistematik hafıza, dil, inanç, demografi, doğa ve ekonomik kırım politikaları sonucu olarak Dersim büyük oranda insansızlaştırılarak, anlam kaybına uğratılmıştır.
En büyük sorun ise, ağacın kurdu misali kırım politikalarına içeriden dahil olanlardır. Bunları, özelde Dersim’i, genelde Alevi Toplumunu kimliksizleştirmeyi amaçlayan bu türden çalışmalardan uzak durmaya davet ediyoruz.
Sonuç olarak diyoruz ki: “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu,” nine dedelerimizin uğruna hayatlarını adadıkları, kutsal Kırmanciye topraklarımızı anlam kaybına uğratma ve kültürel fethini daha ileri taşıma amaçlıdır. Buna karşı Alevi toplumunu ve demokratik çevreleri Dersim’e sahip çıkmaya çağırıyoruz.