NURSEL ŞENGEZER / DERSİM
Uzun bir süredir Dersim halkının tepkisini çeken ve cemevi başkanı Ali Ekber Yurt’un iktidarla olan ilişkileri nedeniyle halkın giderek uzaklaştığı Tunceli Cemevi genel kurulu 28 Ocak’ta yapıldı. Aralarında Kureyşan Ocağı pirlerinden Ali Önal’ın da olduğu bir grup inanç önderi, genel kurulda yönetime aday olduklarını açıkladı. Pirler yaptıkları açıklamada cemevlerinin barış, özgürlük, eşitlik, ibadet, sevgi, ikrar verme, özünü dara çekme, edep erkan öğrenme ve aynı zamanda Hakka ve halka hizmet yerleri olduğunu belirterek; gelinen noktada Tunceli Cemevi’nin bu vasıflarını yitirdiğini ve sadece ‘cenaze kaldırma evi’ konumuna geldiğini vurguladı. Halkın cemevine tepki olarak “hayır yemekleri”ni bile restoranlarda vermeyi tercih ettiğini söyleyen pirler; yönetimin değişmesi gerektiğini söylediler. Ancak bir hayli gergin geçen genel kurul sonrası; eski yönetim bir oy farkla yeniden cemevi yönetimine seçildi ve genel kurul yargıya taşındı.
Tunceli Cemevi’nde yaşanan olaylı genel kurul sonrası, seçimi bir oyla kaybeden Kureyşan Ocağı pirlerinden Ali Önal yaşananları anlattı.
Tunceli Cemevi Genel Kurulu’nu yargıya taşıyan pir Ali Önal:
🗣️ Alevi dedeliği meslek değildir, davamızın takipçisi olacağızhttps://t.co/OjsavI58D3 pic.twitter.com/RRV7uKo5nD
— Dersim Gazetesi (@dersim_gazetesi) February 5, 2024
“Baştan sona usulsüz bir genel kurul yaşadık”
Genel Kurul’dan önce de bir gerilim olduğunu, Ali Ekber Yurt’u siyasi bağlantıları nedeniyle istifaya davet ettiklerini anlatan Önal, şu bilgileri veriyor:
Genel kurul öncesinde biliyorsunuz mevcut Başkan Ali Ekber Yurt, AK Parti’den belediye başkan aday adayı oldu. Bu süreç içerisinde biz Dersim merkezde bulunan pirler olarak kendisinin cemevinden ayrılması gerektiğini, siyasette inancın bir arada yürümeyeceğini, hangi siyasi görüş olursa olsun inancımız bunların üzerinde olduğunu savunduk. Ama maalesef kendisi ayrılırsa güç kaybedeceğini söyleyerek ayrılmadı görevinden. Hatta, “artık siyasete girdim, aday olmayacağım” diye söz verdi. Biz de istifa etmesi gerektiği konusunda net tavrımızı koyarak, kendisine bir süre tanıdık.
Tüzüğümüze göre ocak ayının ikinci pazar günü, genel kurulun yapılması gerekiyordu. Bunların hiçbirini yapmayınca tabii bizden sesler daha fazla yükseldi ve daha net bir şekilde tepki göstermeye başladık. Tepki görünce 27 kişiyi usulsüz olarak cem evine üye yaptı. Sorduğumuzda ise “böyle bir talep vardı” şeklinde konuştu. Bunu kesinlikle kabul etmeyeceğimizi söylememize rağmen, bu üyeleri ısrarla Derbis sistemine yani dernekler sistemine kaydetti. Yönetimi topladık ama o kararları maalesef iptal ettiremedik. Akabinde Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak bu üyeliklerin iptali ve Ali Ekber Yurt’un siyasi kimliğinin dernek tüzüğümüze aykırı olduğunu belirterek şikayetçi olduk. Şikâyetimiz halen devam ediyor, yani savcılık inceliyor.
“Bizlere üye listesini vermedi”
Yurt’un aday adaylık sürecinin akabinde, verdiği sözleri tutmayarak yeniden cemevi genel kuruluna hazırlandığını hatırlatan Önal sonrasında yaşananları ise şöyle anlatıyor:
Bu arada Ali Ekber Yurt’un aday adaylığı süreci bitti ve belediye başkanı aday yapılmadığı ortaya çıktı. Ardından yeniden cemevi başkanlığına aday oldu, bu arada kaçak dövüştü bizlere dernek üye listelerini kesinlikle vermedi. Mesela bizim sonradan aldığımız listede hiçbir üyenin iletişim numaraları yoktu.
Bir kişinin 20 sene bir cem evinde başkanlık yapması hiçbir şekilde kabul edilemez. Yani ister herhangi bir siyasi partide olsun ister olmasın. Çünkü dernek başkanlığı bir meslek değildir ki ahlaki de değildir.
Ali Önal, Tunceli Cemevi’nin Diyanet İşleri Başkanı ve politik liderlere ilişkin yanlış tutumlarıyla ilgili de şu yorumu yapıyor:
Bir önceki yönetimden ben bir yıl dolmadan istifa dilekçesini verip çıktım. Yani ocakta genel kurul oldu. Ben haziranda istifa ettim ama dilekçemi işleme koyup beni yönetimden düşürmemiş. Şunu belirtmek isterim ki, ben yönetimde asla söz sahibi olacak bir pozisyona gelmedim. Yani ne Başkan Yardımcısı oldum ne ikinci başkan oldum ne sayman oldum ne denetmen oldum. Sadece pasif üye konumundaydım. Diyanet işleri Başkanı, Cumhurbaşkanı geldiğinde hiçbirinde yoktum. Kendimi temize çıkarıyorum sanılmasın. Burada bir parantez açmak zorundayım, Alevi inancını sapkınlık olarak görenler değil ama devleti temsil eden bir bürokrat geldiğinde, halka açık bir şekilde Alevilerin taleplerini dile getirmek için bir fırsata çevrilebileceğini de düşünüyorum. Ama bunu yaparken, bireysel ranta çevirmeden bunu yapmak gerekir. Ben Ali Ekber Yurt’a da bunu söyledim, Diyanet İşleri Başkanı birincide gelmiş karşılamışsın, ama ikinci kez geldiğinde sana samimi davranmamışsa bunu cem evine alamazsın dedim. Ama kendisi memur olduğu için maalesef bürokrasi karşısında siyasetçiler karşısında pasif kalıyor, söylemleri dile getiremiyor, mücadele edemiyor.
“Dava açtık takipçisi olacağız”
Önal; genel kurulda yaşanan gerilim ve polis çağırmasına varılan olaylar karşısında da üzüntü duyduğunu belirterek şunları söylüyor:
Ben Alevi kamuoyundan, tüm canlarımızdan kendi adıma o görüntüler nedeniyle özür dilerim. Biz herhangi bir taraftar ya da başka bir siyasi derneğin başkanlığını seçmiyorduk. Bizim cem evimizin genel kuruluydu orası. Cem evimizin genel kuruluna yakışır bir şekilde bir süreç yürütmek istedik ama maalesef insan gönlü geniş olmayınca eleştiriye de açık olmuyor. Eleştiriye açık olmayınca da olaylar bu seviyeye geliyor. Ben yapılan 27 usulsüz üyeliğe rağmen 49 oy aldım. Hadi bu 27 üyenin içerisinden 3 kişi, 5 kişi de bana oy vermiş olsun. Öyle düşünelim, iyi niyetli gidelim. Yine kendisi 30 oyda kalıyor. Ben yine de başkanım demedim. Maalesef böyle bir süreç yaşadık. Ben bu genel kuruldaki yaşanan bu olumsuzlukların hepsini belirledim. Hangi tüzükte, hangi maddede denk geliyorsa bunların hepsini yazdım. Avukatımızı tuttuk, davamızı açtık.
Önal; Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı’na ilişkin de görüşlerini paylaşıyor ve Alevi dedelerinin memurlaştırılmasına kesinlikle karşı olduğunu, bunun inancın özüyle çeliştiğini belirterek şöyle konuşuyor:
İnancımızı tanımayan hiçbir oluşumun çatısı altında bulunmayız, bulunmamalıyız. Dedeyi maaşa bağlayıp ben Alevilere hak tanıdım demekle bu hak tanınmaz. Alevi dedelerinin devlet memuru gibi maaş alması taraftarı değilim. Bizim bu yol, bu inanç, bu itikat için canını veren, serini veren, bedel olarak çocuklarını bu yolda kurban veren cetlerimizi, dedelerimizi, annelerimizi göz önüne alarak bazı şeyleri düşünmemiz gerekiyor. Günlük ranta, kişisel menfaate bakmamamız gerekiyor.
“Alevi pirliği bir meslek değildir”
Alevi dedeliğinin, pirliğinin talip lokmalarıyla yürütülmesi gerektiğini dile getiren Önal; “Bizim maaşa ihtiyacımız yok, kendi cemevimizi kendimiz temizleriz” diye konuşarak, sözlerini şöyle sürdürüyor:
İnanın binlerce yıldır bu talipler, pirlerinin her türlü ihtiyacını görmüşler. Bu talipler o pirlerin çocuklarına, eşlerine, torunlarına bakmışlar. Ben inanıyorum ki bu talepler yine bu pirlerine sahip çıkarlar. Onların bütün ihtiyaçlarını giderirler. Biz asla ama asla haram lokma yemeyeceğiz, yemememiz gerekiyor. Alevi pirliği bir yol önderliğidir, bir meslek değildir. Bir para kazanma sistematiği yoktur. Siz yola hizmet edersiniz, Hak için, Hızır için Kızılbaş Alevi yoluna hizmet edersin. Elbette talipleriniz size lokma verirse buna söyleyince hiçbir söz yok. Biz o talip lokmasıyla büyüdük.
Biz köylerde yaşarken bir problemimiz yoktu. Açık söyleyeyim, kendi kendimize kendi yağımızda tuzunuza kavrulup gidiyorduk. Şimdi köylerden kentlere göçle Alevi inancı bazen zarar görmüş gibi görünse de aslında Alevilere şöyle de bir faydası oldu, Aleviler örgütlendi, örgütlenerek bir güç hâline geldi. Eğer devlet bugün bizimle oturup Alevi sorununu çözmek istiyorsa bizim örgütlü yapılarımız var, bu işi kurumlarımızla çözecek. Öyle 3 kişiyle, 5 kişiyle, 10 kişiyle ben işte 20 dede aldım, böyle bir şey olmaz. Böyle bir şeyi kimse kabul etmeyiz zaten o sağlıklı bir sistem de olmaz, uzun ömürlü de olmaz.
Biz cemevimizi kendimiz temizleriz, kendimiz süpürürüz, kendimiz yaparız, birliğimizi de kendimiz yaparız. Talibin lokması bize yeter. Yani devletin vereceği baldansa, talibin getirdiği o kuru ekmekle çökeleğin başımızın üstünde yeri var.
“Dersim’in sorunlarıyla da ilgileneceğiz”
Yargı süreci sonunda yönetime gelirlerse inanç mensuplarıyla ve Dersim halkıyla birebir ilişki kuracaklarını dile getiren Önal, kentin sorunlarına da eğileceklerini kaydediyor:
Gönül hanesi yıkılmış bir sürü küsen canımız var. Bu canlarımıza pirlerimizle birlikte gideceğiz, evlerinde ziyaret edeceğiz, şikayetlerini alacağız. Bütün şikayetlerin hepsini çözmek şartıyla birlerden taliplere kadar herkesi bu cemeviyle barıştıracağız. Yapmamız gereken ama şu ana kadar yapılmayan belirli aralıklarla üye toplantıları yapacağız. Sadece Alevilikle değil, kentin diğer sorularıyla ilgili söz sahibi olacağız. Fikir beyan edeceğiz, çözümü noktasında da üzerimize düşen her şeyi severek gönüllü bir şekilde yapacağız.
Bugün geldiğimiz noktada duamızda Hızır’ın davarları dediğimiz dağ keçilerimiz avlanmakta, oysaki Alevi inancı avcılığa karşıdır. Suyumuz talan edilmekte, suyumuzun üzerinde bir sürü projeler dönmekte. Bunca zamandır bu projelere karşı Tunceli Cemevi sesini çıkarmadı. Günlerce ormanlarımız yandı. Biz orada canla başla mücadele eden ormanların söndürmek için kendi hayatını tehlikeye atan bir cana bir damla su götürmedik cemevi olarak. Tunceli özelinde profesörler tarafından yapılan binlerce çağrı var, deprem geliyor. Bugün cemevi yönetiminde bulunsaydım ya orada insanların sığınabileceği ya da bir deprem anında onlara bir sıcak çorba vereceğimiz bir hazırlık içerisine girecektim. Şimdi bu saatte bir deprem olsa hangi dükkânı bulacaksın açacaksın, hangi battaniyeciyi bulacaksın ya da insanlara bu hizmeti nasıl vereceksin? Hazırlığın var mı, yok. İşte bizim inanç merkezlerimizin hem insani hem de sosyal olarak insanların bu sorunlarına çare bulması gerekir.
Pirler Meclisi projesi
Ali Önal; cemevi bünyesinde de oluşturmak istedikleri projelerden bahsediyor ve özellikle inancın yazılı hale getirilmesiyle ilgili birtakım fikirler oluşturduklarını söylüyor:
Ayrıca Dersim merkez cemevi olarak bünyesinin altında kurulacak bir pirler meclisi düşünüyoruz. Dersim’de bulunan bütün ocakları temsilen kâmil pirlerimiz olsun hem yolu erkanı anlatsınlar hem bir eğitim dairemiz olsun. Cemevini bir eğitim merkezine çevirip orada dedelerimizin, cetlerimizin bize bıraktığı mirası yazılı hale getirip hem kendimiz yaşayacağız, öğreneceğiz hem de bizden sonraki kuşaklara aktarmış olacağız.