Beterin fenası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yıllar yılıdır üstümüzde çökük duran kara günler konuşulmasın diye, şimdi de yeni gündem olarak bir Anayasa tartışması sürüp gitsin isteniyor. Oysa gün geçmiyor ki her şey kötünün de kötüsü olmasın, gün geçmiyor ki olgu yerine hep yeni ve yapay algılarla karşılaşmayalım.

Askerlerin yaptı(rdı)ğı ve adına “82 Anayasası” denilen metnin 4’te 3’ten fazlası değişti zaten. Sen mevcuttakine uysan, Türkiye’yi Hollanda gibi bile yönetebilirsin. O kitapçıktaki maddeler kaç defa elinden geçti, o zaman yapamadığın ne kaldı ki yeniden veya yeni bir Anayasa diyorsun? Bu defa da demokrasi yerine cennetroksi mi getireceksin? Ama niyet o değil tabi, özellikle 2010 ve 2017’deki referandumlarla bu mahvedişe alıştın ya, muradın yeniden ve yine aynı…

Esas olay bu ama diğer yandan yeter ki yerel seçimlere kadar her gün, ille de her gün çapsız ve mıymıntı CHP’nin ne olacağı ile sahibinin sesi İYİP’in hamasetleri konuşulsun fakat annesinin çocuğunun okul beslenme çantasına bisküvi bile koyamaması konuşulmasın isteniyor. Zaten CHP ve İYİP’teki işe yaramaz yöneticiler, kör, çıkarcı, hatta son tahlilde işbirlikçi, diğer bir deyişle istikballerini koca bir halktan üstün görüyorlar. CHP hâlâ maval okumaya devam ederken, İYİP de “81 ilde tek başımıza…” falan filan diyor. Mevcut 81 il’in 35’ini CHP, 35’ini de İYİP alsa, kalan 11 il, ilçeler ve beldeler de yine bunlardan yanaymış gibi olanlar arasında dağılsa, bize ne kardeşim, halka ne! Yani bu hımbılların da yardımıyla, özetin özeti olarak ülkenin ve bizlerin sahipleri, toplumun ezici çoğunluğunun açlık ile yoksulluk sınırında yaşamaya mahkûm edildiği konuşulmasın isteniyor…

Yeni numaranın adı, “Aile kurumunu korumak”tı, öyle mi? Bunun için de tam demokrasi, süper demokrasi, mega demokrasi gibi şeyler demek lazım (h)e mi? Sizin demokrasi dediğiniz AİHM’e rağmen hukuk tanımamak, mevcut Anayasa ile yasalara bile hiç uymamak, fikirlerinden dolayı insanların içerde, çete ve uyuşturucu tacirlerinin dışarıda olması demek mi? Gazeteciler olmaz sebeplerle içerdeyken, Gezi tutukluları ve Can Atalay için onanan ceza neden AYM’nin kararı beklenmeden alelacele verildi? Demokrasi öyle mi? Bir zaman bu demokrasinin “ileri” olanı da söyleniyordu. Vay anam vay! Yalnız bizi bu kadar demokrasi bozabilir be yüce “devletlüler”! Elimizde değil zira bu kadar iyi şeye alışık değiliz. Biz o dediğinizi siz buralardayken almayalım, sizden sonra azar azar deneriz belki.

Yine yıllar yılı süre gelen hukuksuzluklar tarihin şahikasına yazılıyorken, önümüze gelecek yasanın adı Ana olsa ne olur, Baba olsa ne olur? O kitapçıkta yazan Anayasa’yı da “BanaYasa” yapın da herkes onun sana yasa olduğunu net bilsin bence.

Mevcut “parti devleti”nin çözülecek hiçbir şifresi yok artık. Muhtemeldir ki 2024 yerel seçimlerinde halkın önüne biri referandum için iki sandık konulmak isteniyor. Hem sonra daha dün kayyum rengine boyanan çok sayıdaki belediyenin başına aynısının gelmeyeceğinin garantisi mi var? Üstelik bütün o kanun tanımazlık, hiçbir mahkeme kararına dayanmadan yapılmadı mı? Peki bu durumda yarın için iyi bir şey mi bekleyelim? Şairin dediği gibi “geç bunları anam babam…” geçelim bunları.

Diyeceklerimin tam netçesi, biz bu kandırmacaya daha kaç kez geleceğiz değil, biz bu pis filmde daha kaç kez figüran olacağız? Bu konuya dair öyle birkaç kamyon dolusu laf etmek yerine kestirmeden diyeceğim şu: Her ne isimle gelirse gelsin, böyle bir referanduma cepheden karşı durmak yurtseverliğin olmazsa olmazıdır, nokta!

Bu ülke Nato aracılığıyla Amerika’nın kucağına oturtulduktan sonra, başta ekonomik olarak hep kötü yönetildi ama böylesi Siyasal İslamcıların yıllar yılı kalacağı tahmin bile edilmemişti. Oysa BOP ve devamı projeler bunu apaçık söylüyordu. Ki yıllar içinde, memlekette para eden bütün kaynaklar bunların eliyle (h)iç edildiği gibi, bir de (iddiaya göre) 13 milyon kadar sığınmacıyla, ülke demografisi hızla değiştirilmeye devam ediliyor. Yetmezmiş gibi, en köklü kurumların yıllardır tarikatlara teslim edildiği, memleketi Talibanlaştırmak istedikleri neden büyük çoğunluk tarafından daha net görülmüyor, anlamıyorum. Anlamadığım gibi, olanlara sosyolojik, psikolojik, tarihsel, bilimsel falan gibi açıklamalar da aramıyorum artık.

Ülkeyi yönetemediklerini veya el yordamıyla yönetir gibi yaptıklarını kendileri de biliyor belki ama karşılarında esasen kimse olmadığından, yani her seferinde tek kale maç yaptıklarından özgüvenleri de yerinde duruyor, iyi mi? Muhalefet dedikleri şey birleştire birleştire kazanamıyor ama onlar ayrıştıra ayrıştıra hegemonyalarına devam ediyor. Ah ki ne ah! Karşılarında karşı duracak kitlesel güç(ler) yokken, ben derdimi başka türlü nasıl söyleyeyim?

Yine de sonuç cümleleri olarak demem şu olsun: Sunacakları yeni sos’un adına ister aile desinler, ister şu veya bu; süsledikleri şeye ne derlerse desinler geçin hepsini! “Yeni bir Anayasa” veya “Anayasa değişikliği” gibi oyunlara yeniden gelip de aynı tuzağa bir daha düşene “yuh olsun” derler bu saatten sonra.

Renksiz ve kokusuz o zehirli sudan bir daha mı içelim yani? “Yetmez ama evet”çileri hatırlamak, öyle kuru yapraklarla örtülmüş bir balçıkta bir daha yürümemek için yeterli değil mi?

Belki de ben, “Kurt kışı geçirir geçirmesine ama yediği ayazı asla unutmaz” teşbihini bu yüzden seviyorumdur.

Beterin azı çoğu olmaz demeyin, olur; olur ki daha fenası bile olur!

Beterin fenası
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA