Hasan Saltık ile 1994 yılında tanıştım. Dersim’de köyler yakılmış, köylüler yerinden edilmişti. Mağdur edilmiş köylülere yardım için iş insanlarını dolaşıyorduk. Derdimiz evi barkı yıkılmış, hayatı alt üst edilmiş hemşerilerimizle dayanışmak, yalnız olmadıklarını kendilerine hissettirmekti. Bu çabamıza destek vermesi için Selman Yeşilgöz ile birlikte ofisine gitmiştik. Biz amacımızı anlatırken sanki bizimle alay ediyor hissine kapılmış ve oldukça bozulmuştum. Kızgınlığım yüzüme yansıyınca daha da üstümüze gelmişti. Tahammül edemedim ve tepki gösterdim. Oradan ayrılırken tatlı bir tebessümle “Üzerime düşen neyse, elbette yerine getireceğim merak etmeyin.” demişti. Bu söz bende kaldı ve sonraları ona yakınlaşmamın adeta anahtarı oldu.
Mikail Aslan’a verdiğim bir eserin izin belgesini imzalamak üzere ofisine tekrar gidince, onu daha yakından tanıma fırsatım oldu. Aramızdaki dostluk köprüsü direga zerre mı isimli klamımın vesilesi ile gelişti. Hasan, Hozat’ın Sarı Saltık köyünde doğmuştu. Çocukluğu Dersim merkezde geçmişti. 1938 soykırımına yaklaşan yıllarda Tunç-eli ili kurulurken askerlerin ve atların barınması için kurulan ilk binalardan biri olan kışla binası 1950’lilerden sonra memurlar ve daha sonra yoksul halkın barındığı alan olmuştu. Hasan Saltık’ın çocukluğu bu binada ve Munzur kıyısında haylazlık yaparak geçmişti. Fakat bu bina ile etrafının hatıralarını ve geçmişin izlerini yürek sofrasında biriktirdiğine tanıklık ettim. Çocukluk hatıraları silinmemiş, benliğini oluşturmuştu. Dersim’in bilinen o kara yazgılı tarih anlatısı herkeste olduğu gibi onunda yüreğinde onulmaz hatıralar bırakmıştı. Bunca hengâmeli yaşamın içinde o hatıra hep saklı kalacaktı. Ta ki Kalan müzik ofisindeki sohbetlerimizde o hatırasını konu edinceye dek. İşte Hasan Saltık’ı ben böyle tanıdım.
O görünürde Dersim konusunda ketumdu. Ticari konuları daha önde tutardı ama onun Dersim derdi hep vardı. Konuşmadan ziyade icraat isterdi. Onun için arşivlere yöneldi ve birçok belgenin bulunmasını sağladı. Öyle ki, gün yüzüne çıkarılan katliam fotoğrafları ile tarihin o karanlık sayfası yeniden sorgulanır oldu. Onur Öymen’in “Dersim’de analar ağlamadı mı” sözü üzerine medya da başlayan yoğun tartışmalar döneminde, Kalan müzik medyanın uğrak yeri haline gelmişti. Araştırmacıların, akademisyenlerin, belgeselcilerin Kalan Müzik’ten destek istediğine şahidim. Hasan bu belgeleri mülkünde tutacağına paylaşmaya seçti. Bunu Dersim gerçeğinin açığa çıkması için yaptı. Kanımca hepimiz ona borçlu kaldık. Bu alanda üretilmiş eserlerin çoğu onun elindeki arşivle içerik buldu ve şekil aldı. Keza kurumların kültürel çalışmalarına olan desteği tartışılmaz düzeydeydi. Ona dair ne anlatsan hep bir eksik kalır.
Kimileri onun bu çabasını hep ticari hesaplar üzerinden yorumladı ve öyle değerlendirdi. Oysa Hasan’ın yüreğinde şekillenen sol değerler ve geçmişin izleri olmasaydı hangi duyarlılıkla kayıp kültürleri kendisine dert edinirdi. Evet, itibar denilecek, şöhret denilecek vesaire. Ancak bu tek başına o duyarlılığı izah etmeye yetmez. Çünkü yasaklı yılların cenderesinde Hasret Gültekin’in Newroz, Ahmet Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim albümleri, grup yorumun popüler dönemi tek başına ticari ilişkilerle karşılık bulmaz. Sonrasında birçok Dersimli sanatçı Kalan Müzik üzerinden kitlelerle buluştu ve yasaklı dilin bir nevi adresi oldu. Deniler bilinir ki, Hasan Saltık’ın ilişkileri karmaşıktı, hatta devletle ilişkileri sıcaktı diyenler azımsanmayacak düzeyde, biliyorum. Ancak Hasan bunları duyan ve gülüp geçendi. Zira o bunlara takılma yerine müzik piyasasındaki başarısı ve müziğin kalitesi konuşulsun istiyordu.
Müzik marketlerde Kalan Müzik standı hep ayrıcalıklıydı. Ünü uluslararası alana yayılan bu adam ne kadar anlaşıldı derseniz, sanırım cevabı Kalan’ın başarısında saklı. Son dönem de yapılan itamlar haksız bir algıya yol açmış ve onu üzmüştü. “Hiçbir değer bir anda hiç edilmemeli” derdi. Haklıydı hele de bu ülkede sanata ve sanatçıya bakış açısı orta yerde duruyorken. Bunun ne demek olduğunu en iyi Alevi ozanları bilir. Zira onlar dert ve tasalarını beyitler diliyle anlata geldiler. Sırlarını ince telin namesine dökerek tarihe köprü oldular. Bir gelenektir süre gelen, hükmetmiyorsan bari itibarsızlaştır. Bırakalım Kalan hayatımızda kalsın. Bırakalım sanatın renkli tınıları bu coğrafyada hasretimiz olan barış köprülerini inşaya vesile olsun. Hasan Saltık bu barış köprülerini ustalıkla örendi.
Kolay değildi Dersim’in Hozat ilçesinden yola çıkıp kurtlar sofrasında büyük başarılara imza atmak. Unkapanı piyasasında ötekilerin sesi olmak ve bunu kabullendirmek, evet kolay değildi. Öyle ki, o tekçi bir zihniyet kodlarını sanatın renkli gücüyle aşmayı bilen yaratıcı bir yapımcıydı. Bunlar bilinmeden Hasan Saltık anlaşılmaz. Bu güzel insanı unutmayacağız. Hep ışıkla ve Xızır’ın yoldaşlığıyla kalmasını dilerim.