DEM Parti Ankara eş başkan adayı Gültan Kışanak, ilk seçim konuşmasını mahkeme salonunda yaptı: Aradığımız Simurg biziz, bu mücadele bizim mücadelemiz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kobanî Davasında yargılanan tutuklu siyasetçiler hakkında bugün tutuk incelemesi yapıldı. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Gültan Kışanak, tutuklu bulunduğu Kocaeli Cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Kışanak, şunları söyledi:

Yargılama işkenceye dönüştü

Çok uzun zamandır bu yargılama devam ediyor. Bizler açısından da heyet açısından da artık sağlık sorunları yaratacak kadar bir işkence düzenine döndü. Onun için ben bugün sözümü çok uzatmayacağım. Fakat tabii ki bir seçim sürecindeyiz, Ankara’dan aday oldum. Bu vesileyle de birkaç söz söylemem gerekiyor. Öncelikle salonda bulunan herkesi saygıyla ve sevgiyle kucaklıyorum.

İstanbul Newroz’da sözünü söyledi, şimdi sıra Amed’de 

Dün İstanbul Newrozu vardı. Biz katılamadık ve çok da göremedik. Medya egemenlerin elinde olduğu için dışarıda ne olup bittiğini bir satırla dahi olsa göstermiyorlar. Ama biz İstanbul’daki Newroz’un coşkusunu, sıcaklığını, heyecanını burada yaşadık. İstanbul Newrozu’na katılan herkesi selamlıyorum. Bence İstanbul seçiminde söylenecek söz dün Newroz alanında söylendi. Ayın 21’inde de Amed Newroz’u yapılacak. Şimdiden Amed halkına selamlarımı gönderiyorum. Amed Newroz’u her zaman güçlü bir duruş sergilemiştir. Amed, üç kibrit çöpüyle kutlanan Newrozlara tanıklık ettik ve yeni bir dönemi açtı. 5 No’lu zindandaki zulme son veren direnişin meşalesiydi. Yine Amed’in esmer çocukları, Kürt çocukları araba lastiklerini yakarak Newroz kutladı. O günleri de yaşadık ve Amed buna da tanık. O da başka bir dönemi işaret ediyordu ve yeni bir mücadele sürecinin meşalesiydi. 2012’de yasaklanmaya çalışılan Newroz’a karşı barikatların nasıl yıkıldığına da tanıklı etti Amed ve yeni bir dönemin önünü açtı.

2013 Newroz’u yeni bir sürecin meşalesini yaktı

2013 Newroz’u bu ülkede yepyeni bir sürecin başlamasının meşalesini yaktı. Amed halkı, Kürt halkı, Kürt halkının iradesi 2013 Newrozu’nda sözünü söyledi. Hala da o sözün arkasındayız. Hala da bu ülkede barış için, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek için cezaevlerinde, mahkeme salonlarında, meydanlarda direniyoruz. Hep denir ya, son sözü direnenler söyler diye, Amed halkının bir kez daha sözünü söyleyeceğine inanıyorum. Selamlarımı, saygılarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Newroz pîroz be. Newroz kutlu olsun.

Bayramlarımızı ortaklaştırdığımız gibi acılarımızı ve çözümlerimizi de ortaklaştırabiliriz

Newroz’un Kürtler açısından daha özel anlamı var ama Newroz tüm Ortadoğu halklarının, Kafkas halklarının ortak bayramıdır. Bu anlamda son derece önemlidir. Demek ki bayramlarımızı ortaklaştırabiliyorsak, acılarımızı da çözümlerimizi de ortaklaştırabiliriz. Newroz baharın müjdeleyicisidir; kışın kara soğukluğuna karşı herkesin yüreğine sımsıcak umutlar müjdeleyen bir bayramdır. Ortadoğu’daki, Mezopotamya’daki tüm halklar için bu böyledir. Kafkasya’daki tüm halklar için Newroz baharın ve değişimin müjdeleyicisidir. Newroz mazlumların, ezilenlerin baharı; zalimlerin, despotların kara kışıdır. Yaşamın özünde özgürlük vardır. Yaşam kazanacak, özgürlük kazanacak, Newroz kazanacak. Bir kez daha tüm halklarımızın Newroz Bayramını kutluyorum.

Adaylığımın önünde engel yok ama eşit koşullarda yarışmamı engellediler

Ben Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkanı olarak adaylığımı ilan ettim. Yüksek Seçim Kurulu da bu adaylığı kabul etti. Şu anda resmi olarak bütün adaylarla eşit koşullarda yarışıyor olmam gerekirdi. Ancak maalesef demokrasiye hiç yakışmayan engeller var. Belediye başkanı seçilme haklarına haiz bir insanım ve bu anlamda kampanya yürütebilme imkanına sahip olmalıydım. Bunu engellediler. Öyle gözüküyor ki seçime kadar da böyle sürecek, belki de seçim sonrasında da.

Barışa, demokrasiye ve özgürlüklere inananların yolu açık olsun!

Ama şimdi görüyorum ki Ankara’da kadınlar başta olmak üzere halkımızın her biri benden daha fazla bu kampanyayı sahiplenmiş. Kadın Meclisimiz, kadın arkadaşlarımız, feminist kadınlar, dostların, yoldaşların her biri Gültan Kışanak olmuş, Figen Yüksekdağ olmuş, Ayla Akat olmuş, Alp Altınörs olmuş… İsmini sayamadığım tüm arkadaşlarımızın görevini üstlenip canla başla seçim kampanyası yürütüyorlar. Kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Bütün arkadaşlarımız adına teşekkür ediyorum. Barışa, demokrasiye, özgürlüklere inanan herkese teşekkür ediyorum. Kolay gelsin diyorum. Yolunuz açık olsun, barışa ve özgürlüğe çıksın diyorum.

Aradığımız Simurg biziz, bu mücadele bizim mücadelemiz

Herkesin bildiği bir efsaneden kısacık bahsetmek istiyorum. Zümrüd-ü Anka diye bildiğimiz Simurg’un efsanesi. Kuşlar, aslında bütün kuşların özgürlük arayışına öncülük edecek Simurg kuşunu aramaya koyulurlar. Binbir zorlu sınavdan geçer ve yedi vadiyi aşarlar. Yolda dökülenler de olur ama 30 kuş yola devam eder. Kaf Dağı’na ulaştıklarında Simurg’un kendilerini özgürleştireceğini umut ederler. Fakat Kaf Dağı’na vardıklarında biraz hayal kırıklığına uğrarlar. Çünkü gördükleri şey bir dağın zirvesi ve gökyüzüdür. Bir ayna yüzlerine tutulur. Aynaya baktıklarında Simurg’u görürler. Aslında gördükleri kendileridir. Bu mücadele de böyledir. Bu mücadele bizim mücadelemizdir. Benim değil hepimizin mücadelesidir. Sizler birer Simurg yolcusu olarak özgürlüğünüzü arıyorsunuz. Ve başardığınızda göreceksiniz ki o özgürlük sizsiniz, biziz, hepimiz. Türkler, Aleviler, Sünniler, ezilenler, ötekiler, kadınlar… Herkes bu mücadelenin öznesidir, bu mücadelenin gerçek sahibidir. Bu yolculuğu hep beraber yapacağız, bu badireleri hep beraber aşacağız. O yüzden ben sizlerin Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğan, bütün zulmü ve karanlığı geride bırakan güçlü bir çıkış yapacağınıza inanıyorum.

Seçim sonuçlarını değiştirmek istiyorlar

Arkadaşlarımız burada oy kullanamayacaklarından bahsettiler. Yasa, tutukluların bulunduğu yerlerde oy kullanmalarını söylüyor. Asıl ikametgahınız neredeyse orada ancak oy kullanabilirsiniz diyerek bizlere, tutuklulara oy kullanma hakkını kısıtlıyorlar. Bu tamamen bir keyfiyet, tamamen hukuksuzluk. Hukukla, yasayla hiçbir alakası yok. Bakın birçok il ve ilçemize on binlerce geçici güvenlik görevlisi naklettiler. Seçim sonuçlarını değiştirmek istiyorlar. Bu memlekette hukuk askıya alınmış durumda, yargı siyasallaşmış, hatta siyaset yargının yerine geçmiş durumda. Bunu biliyoruz.

Kazanmak için mücadele ediyoruz

Başından beri çok net şekilde kimseye kazandırmak ya da kaybettirmekle uğraşmadığımızı belirttik. Kendimiz kazanmak için mücadele ediyoruz. Biz halkımızın kazanması için mücadele ediyoruz. Biz demokrasinin kazanması için mücadele ediyoruz. Biz barışın ve özgürlüklerin kazanması için mücadele ediyoruz. Kadınların, emekçilerin, yoksulların, ötekilerin kazanması için mücadele ediyoruz. Biz rantçıların, hırsızların kaybetmesi için mücadele ediyoruz. Savaş dışında sanki bir seçenek yokmuş gibi bu ülkeye dayatılan savaş politikalarına karşı mücadele ediyoruz. Erkekler dışında kimse kentleri yönetemezmiş gibi zannedenlere karşı kadınlar olarak mücadele ediyoruz. Siyasetin gerçek öznelerini; yani halkı, kadınları, yoksulları, emeklileri siyaset sahnesine davet etmek için mücadele ediyoruz. Amacımız gayet açık ve nettir. Kimse bunu çarpıtmaya, sağa sola çekmeye heves etmesin. Ederlerse de halktan cevabını alırlar.

Siyasetin öznesi biziz, sorunlarımız üzerinde birilerinin tepinmesine izin vermeyiz

Her iki taraf da (iki aday) bunu manipüle etmeye çalışıyor. Çünkü ikisinin de işine geliyor. Biri diyor onlarla anlaştı, diğeri diyor diğerleriyle anlaştı. Biz hiç kimseyle anlaşmadık. Siz barış ve çözüm politikaları konusunda net bir tutum sergilemediğiniz sürece; demokrasi ve kadın halkları konusunda net bir tuttum sergilemediğiniz sürece hiçbirinizle anlaşmayacağız. Biz demokrasi kulvarını genişletmek için mücadele edeceğiz. Siyasetin öznesi biziz. Bu sorunlarımız üzerinde birilerinin iktidar için tepinmesine izin vermeyeceğiz. Bu, ülkeye kaybettiriyor. Bu, ülkeye barışı, özgürlükleri kaybettirdi. Halkın temel özgürlükleriyle ilgili talepleri var. Söyleyecek sözlü olmayanlar ise sürekli bu konuyu manipüle ederek ülkeyi bu hale getirdi. Artık kendilerini de konuşamaz, söz söyleyemez hale geldiler. Çünkü her seçim döneminde yeniden Kürtlerin oylarını hatırlıyorlar maalesef. Hatırlamak zorundalar. Çünkü biz kendimizi hatırlatıyoruz. Halk olarak hatırlatıyoruz ve diyoruz ki bu ülkenin sahibi bu halklardır. Bu ülkenin sahibi ceplerini dolduranlar, iktidarlarını sağlamlaştırmak için de her türlü dalavereyi çevirenler değildir. Bunu bildikleri için her seçim dönemi Kürtleri, Alevileri, kadınları hatırlarlar ama seçimden sonra unuturlar. Buna izin vermeyeceğiz. Bizi kimse unutamaz. Unutturamayacakları ve yok sayamayacakları bir noktaya geldik. Hep beraber halk olarak büyük acılar yaşadık, büyük zorluklar çektik, büyük bedeller ödedik. Ancak direndik, mücadele ettik ve özgürlük talebimizden, demokrasi talebimizden vazgeçmedik ve bugünlere geldik.

Kritik eşikleri aşarak bugüne geldik, tekçi zihniyet pratikte aşıldı

Halkın iradesinin önüne darbeciler seçim barajı koymuştu. Halkın iradesi seçim barajını anlamsızlaştırdı. Kürt sorunu konusunda demokratik bir söz söylemeye mecburlar. Çünkü başka bir çıkar yolu yok. Bizim şimdi mücadelemiz, aşılan bu kritik eşikleri daha ileriye taşımaktır ve gerçekten de barışın ve özgürlüklerin kapısını sonuna kadar açmaktır. Başka bir kritik eşik daha aşıldı. O da bu memlekette çokça dayatılan tekçi zihniyet. Bu tekçilik zihniyeti lafta, retorikte kaldı ama pratikte aşıldı. Herkes ağzını açınca Kürtlerden, Alevilerden, kadınlardan, emekçilerden bahsetmek zorunda. Çünkü buradayız. Köleliğin kalkması için mücadele eden siyahilerin çok güzel bir sloganı varmış o dönem: “Beni gör”. İşte biz buradayız, Ankara’dayız; gerekirse mahkeme salonundayız, gerekirse seçim meydanındayız, gerekirse Meclis kürsüsündeyiz. Bizi görmek zorundalar. Ülkenin gerçeği bu. Kimse bu hakikati tersine çeviremez.

Şiddet sarmalını kıracak bir duruş ortaya koyduk

Diyarbakır’dan Ankara’ya, Ankara’dan dört bir yana barış köprülerini kuracağız derken bu hakikate işaret ediyorduk. Kadınlar barış siyasetine de öncülük yapacak ve bu ülkenin sorunlarının çözümü konusunda büyük bir güç açığa çıkaracaktır. Başka bir kritik eşik daha aşıldı. O da şiddet sarmalını kırmak meselesiydi. Maalesef bu ülkede sorunları çözmek istemeyenler sürekli ama sürekli olarak sadece şiddet kullandılar. Biz bu şiddet sarmalını kıracak bir duruşu açığa çıkardık, çıkarmaya devam edeceğiz. Bu da önemli kritik eşiklerden birisidir. Hepimizin, Türkiye’deki başta analar olmak üzere hepimizin yüreğinde acı, kırgınlık ve sitem vardır ama öfke yoktur. Bu bizim tutunacağımız en güçlü damardır. Nefret yoktur, öfke yoktur.

Herkes DEM Parti ile görüşmeye mecbur

Bu topraklar sevginin ve kucaklaşmanın da kadim topraklarıdır. Tarih boyunca defalarca başarmıştır. Bir kez daha başaracaktır. Ve biz sorunlarımızı siyaset yoluyla, diyalog yoluyla, barış yoluyla çözmek için daha güçlü bir irade açığa çıkaracağız. 94’te Demokrasi Partilileri (DEP) tutuklayıp hapishaneye gönderdiklerinde zorlu bir süreçti. Yaklaşık 13 yıl bu mücadelede bazı sorunlar yaşandı, Meclis’e giden yolu açamadık. Fakat 2007’den bu yana kesintisiz olarak bir halk iadesi TBMM’de ortak vatanda demokratik cumhuriyet için kendisini var etmiştir. Kimse bu gerçeği yok sayamaz. Yok sayamayacaklar. İşte aşılan kritik eşiklerden biri de budur. DEM Parti’yi ne kadar kriminalize ederlerse etsinler, hepsi DEM Parti’yle görüşmeye muhtaçtır. CHP’si de muhtaçtır, AKP’si de muhtaçtır. Biz var oldukça, halk bu iradesine sahip çıktıkça mecburlar. Kürt sorunu konusunda demokratik bir söz söylemeye mecburlar. Çünkü başka bir çıkar yolu yok.

Vardık, var olmaya devam edeceğiz

Emekçiler olarak, ezilen halklar olarak, yoksullar olarak, kadınlar olarak, Aleviler olarak, Kürtler olarak, bu ülkenin hakikati olarak varız, var olmaya devam edeceğiz. Ve siyaseti değiştirme gücü işte bu varlığındadır. Değişecekler. Biz “değişimin zamanı” derken sadece kendimizle ilgili bir şeyden bahsetmiyoruz; hakikate karşı duran herkes değişecek. Hakikat böyle bir şey. Onu ne kadar ötelersen ötele, ne kadar örselersen örsele, ne kadar üstünü örtersen ört o yine de gün yüzüne çıkar. Hakikat böyle bir şeydir. Bu ülkenin, bu kadim toprakların hakikati de çoğulculuktur ve yan yana barış içerisinde yaşama hakikatidir. Bu konuda kadın hareketleri gerçekten ön açıcı pozisyondadır. Bundan sonra da bunu yapabilme gücüne ve imkanına sahipler. Çünkü feminist hareket, kadın hareketleri, bütün ötekileştirmelerin ve egemenlik ilişkilerinin birbirlerini güçlendirdiğini görüyor. Onun için bunu sorguluyorlar. Diyorlar ki her türlü ırk ve sınıf ayrımcılığına karşı da cinsiyet ayrımcılığına karşı da ortak bir mücadele yürütmeliyiz. Bunun mücadelesini yürütüyorlar. Bu nedenle feminist hareket, kadın hareketleri bu ülkenin sorunlarının çözümünde öncü bir role sahiptir. Bu rolünü bundan sonra da çok güçlü bir şekilde oynayacaktır.

Barış yolunu biz açacağız

Biz barış konusunda bir yol açacağız. Kimse bize o yolu bahşetmeyecek. O yolu biz açacağız. O yolu, o köprüleri biz inşa edeceğiz. Biz kararlılıkla, dirayetle, sorumluluk duygusuyla Amed’den Ankara’ya, Ankara’dan Türkiye’nin dört bir yanına barış köprüleri inşa etmek için bu seçim sürecinde büyük bir emek veriyoruz, çalışıyoruz. Seçimden sonra bu mücadelemizi daha da büyüterek sonuç alacağımız yere kadar götüreceğiz. Hepinizi bu nedenle de kutluyorum. Başarılar diliyorum.

Kadınların, emekçilerin, gençlerin olduğu bir yönetim

Bir konu daha var adaylık meselemle ilgili, çokça da soruluyor. Gelen bütün röportaj taleplerinde “Nasıl bir yönetim, nasıl bir belediye düşünüyorsunuz?” diye soruluyor. Aslında bu yargılandığım yedi buçuk yıl boyunca her görüşmede anlatmaya çalıştım. Ortada halk adına halkın malına çöken bir yönetim anlayışı var. İşte biz buna itiraz ediyoruz. Yönetimin gerçek sahibi halktır. Halkla birlikte yönetilmelidir. Kadınlar o yönetimin tam merkezindeler. Emekçiler, mahalle meclisleri, sendikalar, dernekler, kentin bütün dinamikleri yönetime ortak olmalı, söz ve karar hakkına sahip olmalıdır. Gerektiğinde de hesap sormalı, geri çağırmalıdır. Bu yapılırsa demokrasi inşa edilir, bu yapılmazsa sıfatlar değişir.

Gençliğin enerjisi ve coşkusuyla sorunları çözeceğiz

Evet, genç yoldaşlar, arkadaşlar; sizler için “umudunu yitirdi”, “karamsar” diyorlar. Ben buna inanmak istemiyorum, inanmıyorum. Hani Newroz’un değiştirici gücünden bahsederiz ya, Newroz’un yolunuzu aydınlatan meşalesinden bahsederiz ya; o meşale, o sıcaklık sizin yüreğinizde var. Gençlik bu enerjisini, bu sıcaklığını, bu heyecanlı coşkusunu daha fazla yüreğinde tutsak bırakmasın. Gençler bu seçimde hem seçim çalışmalarına çok güçlü bir şekilde katılmalı ve iradesini açığa çıkarmalı hem de sandıkta sabahlara kadar halkın oyuna sahip çıkmalıdır. Seçimden sonra da enerjisi ve coşkusuyla bu ülkedeki sorunların çözümü için kadınlarla birlikte öncülük etmelidir.

Bütün genç yoldaşlarımı, genç arkadaşlarımı, genç hemşerilerimi selamlıyorum. Özellikle Ankara’daki gençleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Ankara bir gençlik şehridir. Ankara’yı hatırlamak gerekir, Ankara’nın o değişimden ve devrimcilikten yana olan gençlik günlerini hatırlamak gerekir. Yolunuz açık olsun. Başaracağız.

DEM Parti Ankara eş başkan adayı Gültan Kışanak, ilk seçim konuşmasını mahkeme salonunda yaptı: Aradığımız Simurg biziz, bu mücadele bizim mücadelemiz
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA