Gidenler anlatıyor: Güzel olan ne varsa yok edildiği için, ülkeden gittim

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dersim’de iki yıldır gittikçe artan insan göçüne dair konuşmaya devam ediyoruz. Bu bölümde göç eden bir genç ve kent sakinleri ile göçün sebepleri ve çözümleri üzerine konuştuk. Herkesin rahatsız olduğu ama aynı zamanda haklı bir sebep bulduğu göçün etkileri görünenden çok daha kalıcı olacak gibi gözüküyor.

 “İnsanlar saf bir kötülük içinde”

Bu bölümümüzde siyasi ve ekonomik sebeplerle Almanya’ya ilticada bulunan Şiyar Munzur ise gitme sebeplerini ve yeni koşullarını konuştuk. Şiyar gitme nedenlerini sorduğumuzda söze şöyle başlıyor:

“Bunun birden fazla sebebi var. Öncelikle hayatım boyunca Kürt ve Alevi kimliğimden dolayı gördüğüm ayrım ve baskı ilkidir. Sadece kendi hayatımla geleceğimle ilgilenen bir birey olmama rağmen kimliğimden, Dersimli olduğumdan ve ailemin siyasi bir aile olmasından dolayı kendi mezun olduğum bölüm öğretmen olarak atanmama izin vermeyecekleri bildiğim için… Sonra ülkenin ekonomik durumundan dolayı geçim sıkıntı yaşamam ve bir gelecek görmemem ve bu durumun daha çok daha kötü olacağını gördüğüm için. Ve en büyük sorunun ülkede yaşayan insanların saygıdan ve sevgiden yoksun olmaları. İnsanların bilgisiz ve eğitimsiz olmalarından kaynaklı saf bir kötülük içinde olmaları. Güzel olan ne varsa yok etmeleri.”

Şiyar Munzur, göç etmeyi uzun yıllardır düşündüğünü belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Yıllardır düşünüyordum fakat ailem izin vermiyordu. Son zamanlarda ülkenin ekonomik ve siyasal olarak kötü bir durumda olduğundan ve yaşadıklarımdan dolayı kötü bir durumdaydım ve gitmenin en doğru karar olduğunu biliyordum. Ailemde bu fikrin doğru olduğunu gördü ve destekleriyle ülkeden ayrıldım.”

Gidişinin ve şimdiki koşullarının maddi yetersizlikten kaynaklı olduğunu belirten Şiyar, “Oturum hakkı konusundaki belirsizliğin verdiği psikolojik bir yük var üzerimde” diyor ve ekliyor:

“Ama her şeye rağmen buraya adapte olmaya çalışıyorum ve kendime yeni bir hayat, yeni bir düzen kurmaya başlıyorum. Yeni bir dünyaya kimsesiz, tek başına, dil bilmeden gelmemin çok zorlukları var fakat bu zorlu süreci atlattıktan sonra her şeyin çok daha güzel olacağına inandığımdan dolayı kararlılıkla inandığım bu yolda yürüyorum.”

“Ait olduğum dağları Dersim’i özlesem de asla dönmeyeceğim”

Şiyar’a sosyal, ekonomik ve kültürel olarak gözlemlediği farkları sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor:

“Büyük bir fark var. Ekonomik olarak, insan hakları olarak, yaşam koşulları olarak her şey çok farklı. Buradaki insanların hayatını gördükçe Türkiye cehenneminde yitip giden yıllarıma, gençliğime üzülüyorum.  Asla dönmeyi düşünmüyorum. İçim kan ağlasa da, ait olduğum dağları ve Dersim’i özlesem de asla dönmeyeceğim. Oturum konusunda başaramazsam bile başka ülkeleri deneyeceğim ve ne olursa olsun burada tutunacağım. Çünkü Türkiye’deki kötülüğün her geçen gün arttığını görüyorum ve o cehenneme dönmek istemiyorum. Cehennem diyorum çünkü buraya gelip gördükten sonra nasıl bir kötülüğün içinde büyüdüğünü, yıllarının yitip gittiğini daha iyi anlıyorsun.”

 

“Göçler yeni göçleri tetikliyor”

Çarşı merkezde işletme sahibi Uygar Gültekin ile konuşuyoruz şimdi de. Bir işletmeci olarak göçün sebeplerini sorduğumuz Gültekin, sorumlunun mevcut rejim olduğunu söylüyor:

“Göç kültürel, ekonomik, sosyolojik olarak ciddi bir kayıptır. İnsanlar kendilerine Dersim’de yaşama alanı yaratamıyorlar, çalışamıyorlar. Ayrıca duygusal, psikolojik olarak etkileniyor gençler bu göçlerden. Göçlerden kaynaklı da yoğun bir göç oluyor. Gidenler burada duranları göç konusunda da artık ikna etmeye başlamışlar haklı olarak; çünkü burada insanlar çaresiz. Bu çaresizlik haliyle insanları göçe zorluyor.”

Göçü durdurmak için neler yapılabilir, yetkililer ne yapmalı sorumuza ise şu yanıtı veriyor:

“İstihdam yaratmak lazım. Sosyal kültürel alanların çoğaltılması lazım. Belki de bu bir proje olarak da değerlendirebilir. İnsanlar buradan bir şekilde göç etmeye başlamışlar ve buna dur da denmiyor. Neden dur denmiyor? Çünkü giden insanlar muhalif kesimler. Bu muhalif kesimlerin burada olmamaları onların işine gelir. Çevremde çok fazla giden var. Ki özellikle Kanada’ya gidenler. Bunlar benim çoğunlukla çocukluk arkadaşlarım. Yaşları 40’a gelmiş. Evli çoğunluğu, çocukları var. Çocuklarının gelecek kaygısını düşünerek gidiyorlar bunlar. ‘Biz burada ne yapacağız? Tamam iş bulduk, çalıştık, çalıştığımızın iş bizi idare edecek ama çocuklarımız ne yapacak?’ diyorlar. Yirmi yıl sonrası için umutsuz bu insanlar. Bunun için gidiyorlar.”

“Yaşadığım bu topraklara dair dertlerim var, gitmeyi düşünmüyorum”

Yakın zamanda İstanbul’dan Dersim’e geri dönen ve grafik tasarımı işi yapan Doğan Can Sarıateş ise görüştüğümüz çoğu kişinin aksine gitmeyi düşünmüyor.

      Doğan Can Sarıateş

Doğancan, “ Doğduğum, büyüdüğüm ve halen yaşadığım ülkede gerek ekonomik gerekse de kültürel olarak geleceğimin olduğunu düşünmüyorum.” diyor.

İnsanca bir yaşam değil de, sistem içerisinde karakteri aşınmış, robotlaşmış bir birey olmak istemediğini vurgulayarak geleceği için kaygılı olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor:

“Geleceğe dair kaygılarımın var olması bir plan kurmam için engel teşkil ediyor. Kaygıları olan bir birey, nasıl bir plan kurabilir? Bir şeylerin düzelmesi lazım. İnsanlar genellikle ekonomisi iyi olan, iş imkanı fazla olan ülkelere göç ediyor. Yaşadıkları topraklardan bir çırpıda vazgeçebiliyorlar. Bunu doğru bulmuyorum. Yaşadığım bu topraklara dair dertlerim ve umutlarım var. Bu topraklarda bir şeyleri düzeltmek ya da bu topraklarda bir şeylerin mücadelesini vermek benim için daha önemli. Zorunlu olmadıkça yaşadığım ülkeyi, bu toprakları terk etmeyi de düşünmüyorum. Birçok arkadaşım yurt dışına göç etti. Yaşadığım şehirdeki birçok genç insan da göç etti.”

Gidenler anlatıyor: Güzel olan ne varsa yok edildiği için, ülkeden gittim
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA