Dersim bağlamında Hak Yol-Alevilere ait bazı yazılı kroniklerde yer alan “Kürt ve Kürdistan” tanımları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Kürtler ve Aleviler ekseninde, yıllardır alanda yürüttüğüm sözlü tarih araştırmalarım ve tarih okumalarımda 3 ana başlık tespit ettim. Bunları, kısaca şöyle sıralayabilirim.

 

1- Kürtler ve Alevilere ait Tarihi yok sayanlar, görmezden gelenler, üstünü örtenler. Bu yöntem, genellikle Akademi çalışmalar yapanlarda sıkça göze çarpar. Bir nevi kuruluş ve işleyiş amacı olan bu yöntem; bazı “Türk Akademisyenleri” bilinçli bir şekilde bu metodu hep kullanagelmişlerdir. Bu cenahın içinde bilerek-bilmeyerek  maalesef kimliklerini de inkar eden bazı “Kürt Akademisyenler” de yer almaktadır.

2- Tarihi kendine yontanlar. Tarihi ters-yüz edenler. Bu alanda çalışma yürütenler, tarihi masal diliyle ele alıp, halkı-toplumu çocuk gibi yeniden şekillendirirler. Bunun en iyi örneğini Cumhuriyetin kuruluşunda Kemalistler yapmıştır. Ki bu yol; halen açık ve üniversiteler, eğitim sistemi bu istikamette aynen devam etmektedir. Yani toplum mühendisliği daha çok bu çalışmalarla yürütülmektedir.

3- Tarihinden utananlar, Tarihine burun bükenler, tarihinden kaçarak masallarla-hurafalarla kendini aldatanlar. Ki en tehlikelisi de zaten bu 3. şıkta yer almaktadır. Çünkü bunlar, ağacın kurdudur! Kendi tarihlerini araştırmadıkları gibi kendilerine ait olan gerçekliklerini de asla kabullenmezler. Bunların temelde özgüven sorunu vardır. Bu paradoks bakış açısı, içten içe çürümenin-yozlaşmanın da başlangıcıdır. Yeni alternatif okumalara da kapalı olan bu cenah; kendilerini ve ait oldukları toplumu hakim toplumların içerisinde eriterek ele alır ve onların geçmişini-hafızalarını hep silmekle meşguldürler. Maalesef bazıları bunu, kişisel kariyer ve küçük çıkarları için kullanırlar. Ve fakat güneş balçıkla sıvanmaz!

Oysa biz; tarihimizi, tufanların yaşandığı kutsal topraklarımızda arıyoruz! Aramaya da devam edeceğiz. Bu kısaltılmış çalışmamda; Dersim bağlamında, Réya/Raa Heqi  (Hak yol Alevilik) Ocaklarına ait yazılı belgelerde geçen “Kürt ve Kürdistan” tanımlarına kısaca temas edeceğim.

Ebul Vefa-i Kurdi’nin Menakıpnamesi

Kendisinin de bir Kürt olması hasebiyle Tacü’l Arifin Es-Seyyidi Ebu’l Vefa-i Kurdi’nin (925- 1017/18) hakkında bir çok eser yazılmıştır fakat, günümüze ulaşan  ve 1371-76 yılında kaleme alınmış menakıbnamesinde sıkça “Kürt” tabiri kullanılmaktadır. Örneğin eserin muhtelif yerlerinde; Kürtçe aksanlı Arapçasıyla alay eden ve Kürt olduğu için Semah döndüğünü, hakir gören karşıtlarına Ebul Vefa; “Akşam Kürt uyuduğunu, sabah Arap uyandığını“ dile getirmiştir.  Bu durumu çevresine; Muhammed’in kendi tükürüğünden, ağzına sürdüğü için Arapça konuşmaya başladığını belirtmiştir  (Gümüşoğlu, 2006: 42, 168, 197, 198; Eflaki, 1987: 23). Yine bir keresinde de “Eb’l-Vefâ’nın öğrencileri Semâ’ya kalkarlar. Her taraftan devran etmeye başladılar. Meğer bunların içinde bir cahil biri; “Bu dönmek nedir bundan ne hasıl olur. Biz “Kürd gençleri” değiliz ki durmadan döneriz!“ (Gümüşoğlu, 2006: 42, 168, 197, 198; Eflaki, 1987: 23; Seyyid Kekil, 133) der.

Réya/Raa Heqi Ocakları ve Kurd-i Kurdistan

Zeynel Abidin/ Ebul Vefa Ocağına Ait Belge

Dersim Réya/Raa Heqi İnancında yer alan erken dönem (-10. ve 11.yy) ocaklarının banilerinin çoğunun yol/ soy silsilesi; öğrencileri, batıni  daileri oldukları Kutb‘ul Şeyhleri; Sultan’ul Tâcü’l-Ârifîn Ebü’l-Vefâ-i Kurdi’dir (925-1017).  Kürt klanları/ aşiretlerinin inanç merkezleri konumunda olan bu erken dönem ocaklarının Piri Piranları, Réberleri, Ebü’l-Vefâ-i Kurdi’nin Bağdat Kalmina’da kurduğu okulda (medrese, tekke, zaviye, dergah, ocak) eğitimlerini tamamladıktan sonra, batıni-dailik çalışmalarını yürütmek için, yine kendi bölgelerine geri dönmüş, Réya/Raa Heqi mensupları arasında faaliyetler yürütmüşlerdir.

Ebul Vefa-i Kurdi’nin Bağdat, Kalmina’daki  dergahında eğitim gören, Dersim ve yakın çevresine Dai’lik faaliyetinde bulunması için gönderilen bazı Yol Erenlerinin ( Réber) birlikte getirdikleri ve sonrasında da ardıllarına bıraktıkları İçlas belgelerinde (-tahta çıkartma, diploma, görevlendirme) Kürt aşiretleri ve Kürdistan adı zikredilmiştir. Bunlardan elimize ulaşanlar arasında periyodik olarak ilklere tekabül edenlerden bir belge; Malatya ilinin Arguvan ilçesine bağlı Mineyik (Kuyudere) köyünde mekan tutan ve daha sonra  Zeynel Abidin ocağı,  Ebul Vefa ocağı adlarıyla da ünlenen bu ocağın belgesidir.

Zeynel Abidin/ Ebul Vefa ocağının pirlerinden olan Av. Muharrem Naci Orhon (1927-2010) 1988’de elindeki bütün belgeleri, ilgili mahkemeler kanalıyla tescil ettirmiştir. Bilahare, ilgili bilirkişi raporlarıyla birlikte hukuken Ebu’l Vefâ-i Kurdi’nin hakka yürüdüğü tarihi; h 408-1017/ 18; olduğu, İstanbul 11. Asliye hukuk mahkemesi tarafından resmen kabul edilmiştir. İlgili şecerelerin tercüme ve bilirkişi onayıyla birlikte, mahkeme kararlarının asıl belgeleri, Kureşanlı Seyyid Kekil (d.1936) tarafından yayınlanmıştır (Seyit Kekil, tarihsiz: 177-208). Zeynel Abidin/ Ebü’l Vefâ ocağı pirlerinden Seyit Mahmut, Malatya’nın Arguvan ilçesine bağlı Mineyik köyünden kalkıp, Irak/ Kerbela’ya gider. Elinde  Hicri 984/m. 1576 yılına ait yazılı bir belgeyi, şahitleriyle birlikte oradaki ilgili Nakibü‘l Eşraf yetkilisine onaylatır. Onaylanan belgedeki bazı dua ve konumuz dışında akseden bölümleri çıkartarak, kısaca bir özeti aynen şöyledir.

“Bundan sonra bu yazılı belgenin düzenlenmesine sebep şudur: 984, m 1576  yılının rebiyülevvel ayında Dergah ve Kapuma cin ve insin peygamberin torununun kabrine bakan ve kendisinin Seyit Ganim bin seyit kalender, bin Seyit Mahmud olduğunu iddia eden bir şahıs geldi. Elinde eski, çürümüş bozulmuş ve 408-7/1018 tarihlerini taşıyan bir belge vardı.(…) kapuma gelen  şahsın dedesi Seyit  Ebü’l Vefa’nın neslinden geldiğini kaydetmektedir.(…) Bu belgeyi Seyyid  Ebü’l Vefa hakkında bazı özlü bilgiler zikrederek bitirelim: Seyyid Ebul Vefa, Emevi halifelerinin muasırıdır (asırdaşı, çağdaşı). Emeviler, Al-i Beyt’e düşman idiler (…) Seyyid Ebul Vefa’nın Meymune isimli annesi  de, mübarek oğlu ile beraber Kuzey’de dağlık bir bölge bulunan Biladi Kürdistan’a (Kürdistan Ülkesi)  gelmiştir (…) kendisine Annesi, “Bakis”, yani çoban diyordu. (…) Yukarıda muhtevası zikredilen yazılı belgenin yenileme tarihi, belgenin başında zikredilmiştir. Eski tarih h.408 dir. Belgenin yenileme tarihi  hicri 984’dür. Seyyid Ebü’l Vefa’nın vefat tarihi ise Hicri  5 Cuma-sefer 408 (M.S. 1018)‘dir. Bu belgedeki bilgileri eski belgeden eksiksiz nakleden İbrahim bin Sultan bin İdris el-Hüseyini nakib-ün nükebâ (Mühür)“ (Seyyid Kekil, 190, 192a) .

 Şıx Delil-i Berxécan Ocağı

Dersim ocaklarında erken döneme denk gelen ve tarihsel açıdan ilkleri teşkil eden bir belge; h.400, m. 1010 yılında, yine Ebul Vefa-i Kurdi’nin okulunda eğitim aldıktan sonra Şıx Dilo Belincan‘ın adına yazılan ve ondan da Pilvankan aşireti içindeki ardıllarına bıraktığı  belgedir. Sözü edilen bu belgede, Şıx Delil-i Berxécan Ocağına ait olup, toplamda 43 tane Kürt cemaatin (aşiret) adları zikredilmiştir. Bu cemaatlerin coğunun, antik çağlardan günümüze değin modern yada aynı orjin adlarıyla  ulaşmışlardır. Bu belgede, toplamda 6 ayrı yerde tekil ve çoğul olarak “Ekrâdi/ Kürt/ Kürtler” adı geçmektedir. 3 metrelik uzunluğunda olan bu belgenin muhtelif yerlerinde Kürtlerle ilgili olan satırlar aynen şöyledir: “..Şeyh İmaduddin, Şeyh Dilo Belincân’ı Kürt topluluklarına (Cemaat) vekil tayin etmiştir… Kürt topluluklarının Şeyh Dilo Belincân’ın sözünü dinlemeleri ve ona itaat etmeleri gerekir! O Allah ki, Kürt topluluklarını iyi bilmektedir! Ve Onu, Kürt topluluklarına vekil kıldım! Süleymânî topluluğunda bin ev olan Kürtlere onu vekil kıldım! Bu, Kürt topluluğuna benim vasiyetimdir…!“ benzeri  belirlemeler yer almaktadır (Yalgın, 2013: 433; Yar & Yalgın, 2014; Yalgın, 2015: 152, 153).

Cemal Abdal Ocağı

Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı Delikan (Üçbudak) köyünde kabr-i makanı bulunan Cemal Abdal ocağının 1600‘lü yıllarda yenilenen şeceresinde Kürt/ Ekrad tabirleri geçmektedir. Söz konusu ocağa ait bu belge, yine Şıx Dilo Belincan‘ın (Şıx Delil-i Berxecan) 1010 yılında yazılan belgesinden istinaden elde edilmiştir. Bu belgeye göre Şeyh Cemal’in soy/ yol silsilesi; Şıx Dilo Belincan üzerinden Ebü’l Vefâ-i Kurdi’ye ve dolayısıyla yine Zeyd’e bağlanmaktadır.  (Yalgın, 2013: 177-234; Yalgın, 2015: 154; Yalgın, 2017: 57, 95-97).

Pîrbâd Ocağına Ait Belge

Bu ocak, Sivas Divriği‘ ye bağlı Karageben köyündedir.  Ocağın banisi olan Pir Bad, Ebul Vefa-i Kurdi okulunda mezun olmuş  ve bölgeye gönderilmiştir. “Kara” lakabı, yakın dönemde bağlıları tarafından kendisine sonradan verilmiştir. Pir’in ardılları tarafından verilen,  Kara ismiyle; H. B. Veli’nin menakıpnamesindeki Kara Donlu Can Baba arasında bir ilişkisinin kurulması hedeflenmiştir.  Şeceresi;  h.446, m.1054 de yazılmıştır. Daha sonra 1611 yılında yenilenen şeceresinde zikredilen yerleşik 13 Ekrad/ Kürt cemaati yer almıştır. (Birdoğan 1992: 231) Bu cemaatlerin bazıları; 1010 yılında yazılan Berxécan’ın şeceresinde de yer almıştır (Yalgın, 2015: !55, 156).  Yol ereni Pirbad, Pirbad aşiretinin bir mensubudur. Pirbad aşiretinin ana merkezleri, Diyarbakır ve Ardahan’dır.  Osmanlının 16. yüzyılda tuttuğu  kayıtlarda, Pirbad aşireti yer almaktadır (Aksüt: 2010: 178, 179).

 Şıx Hesen Ocağı

Şıx Hasan hakkında, sadece sözel olarak bilinenin dışında, yazılı kaynakların Şıx Hasan’ı, Ebul Vefa-i Kurdi’nin döneminde yaşamış ve onun süreğinde yer almış bir ocak banisi olduğunu kaydetmiştir. Şıx Dilo Belincan’ın 1010 yılında yazılan şeceresinde Şeyh Hasan, seçkin şahitler içinde yer almış ve mensubu olduğu Zirki aşiretini de Şıx Dilo Belincan’ın vekaletine vermiştir (Yalgın, 2015: 156, 157).

Aynı Şıx Hasan, Şeyh Hasan’ın kabir-i mekanı Elazığ‘ın, Baskil ilçesinin Muşar nahiyesine bağlı ve Malatya’nın kuzeyine düşen, eski salname kayıtlardaki adıyla Şeyh Hasan Baba, Şeyh Hasan Rezzaki“ şimdiki ismiyle anılan (Aydoğmuş, 1998: 96) Tabanbükü köyündedir.  Yine burada Şeyh Hasan ocağı  bulunmaktadır. Zamanın ruhunu uygun bir şekilde Şıx Hesen ocağına ait olan bir belgede, Ekrad/ Kürt adı zikredilmiştir. Söz konusu bu belge, hicri 930/ m. 1523 tarihini taşımaktadır. Jandarma Albay Nazmi Sevgen (1890-1980), 1951 yılında, “Tarih Dünyası dergisinin 111/21. sayısında “Efsaneden Hakikate” başlığı altında incelediği, bu belge hakkında bazı farklı bilgileri, hem de şecerenin asıllarının 5 vesika resimleriyle beraber vermiştir (Sevgen: 1951: 882-886) .

Bununla birlikte Türkolog/ Kürdolog, araştırmacı Mehmet Bayrak, Nuri Dersimi (1890-1973)’nin “Dersim ve Kürt Milli Mücadelesine Dair Hatıratım” adlı eserin “Notlar” bölümünde Sevgen’i kaynak göstererek,  konuya farklı açılımlarla yaklaşmıştır. (Bayrak: 1992: 236) Sözü edilen bu belgede kısaca şunlar yazılmaktadır: “…Sâye-i iltifat-ı hatır-ı feyyaz ez û baz  nezirend ve beher şehir ve karye ve zaviye ve tekye ve havanik ve savami ve beka’-ı hayr der Arab ve Acem ve Türk ve Deylem ve Ekrâd (Kürtler) ve ehl-i Haşem …” (Sevgen, 1951: 885; Yalgın, 2015).

Dede Karkınî/ Gargın Ocağından Seyyid Kurdi

Türkiyat çalışmalarında “Dede Garkın/Karkın“ diye anılan ocak banisinin asıl  isimi, Şeyh Hasan oğlu Şeyh Muhammed Karkınî olup, gerçek adı Numan’dır. Alemdar Yalçın ve Hacı Yılmaz’ın üzerinde çalıştıkları ocağın yazılı belgelerinde adları zikredilen bütün şeyhlerin  Garkın/Karkın değil de,  Karkınî nisbesi bulunmaktadır.  Ocağın 905/1496 yılına ait olan  ilk yazılı belgesinde; Ebü’l-Vefâ’ya atfen övücü, takdis edici anlamlı belirlemeler vardır.

Karkınî ocağının ilk kurulduğu merkezi coğrafyası, Mardin-Şanlı Urfa bölgesidir. 16.yüzyıl Osmanlı arşivlerinde; Kargın veya Karkın, Urfa ile Mardin’in güneyindeki Koçhisar (bugün Kızıltepe) arasında bulunmaktadır. Ocağa ait sözü edilen bu yazılı belgenin soy kütüğünde Seyyid Eyyub oğlu Seyyid Kurdi adına rastlanmaktadır. Şu ana kadar Ebü’l Vefâ’nın menakıpnamesi dışında, hiç bir ocak şeceresinde, böylesine belirgin bir şekilde “Kurdi“ nisbesiyle tanımlanmış bir isimle karşılaşılmamıştır.

Üryan Xızır/Oriya Xızır Ocağı

Dersim’in Pertek ilçesinin Zeve (Dorutay) köyünde türbesi bulunan Üryan Xızır‘ın (Sultan Xıdır, Oriya Xıdır ocağı),  13.yüzyılların sonunda yaşadığı sanılmaktadır. Üryan adı, saf ve temiz olup, bir bakıma tasavvufi manada çıplak, anadan doğma masum bir çocuk gibi herşeyi ortada  anlamına da gelmektedir. Ocağın talipler topluluğu, Kurmanc Xıdi Sor/ Xıdsor (Kızıl Xıdo)  aşiretinden olup merkezi yerleşkeleri, Adıyaman çevresidir. Üryan Xızır adına yazılmış bir menakıpnamesi  bulunmaktadır. Menakıpnameyi, onun soyundan geldiğini beyan eden Seyyid Hızır Tac’dan  (Taceddin) naklen, Es-Seyyid Hasan Hüseyin tarafından 8 Ekim 1859 tarihinde istinsah (elle kopya, yenileme) edilerek yazmıştır. Menakıpnamedeki bilgiler ışığında Hızır Tac’ın, 1700‘lü yıllarda yaşadığı anlaşılmaktadır (Gülten, 2010: 89). Belgeyi tercüme eden Sadullah Gülten, bu konuda şunları aktarmaktadır: “Üryan Hızır Medine’den gelerek Harput’a Yerleşmiştir. Burada bir müddet kaldıktan sonra, Murat Irmağını  geçerek Kürdistan bölgesine gitmiştir. Kürdistan olarak bahsedilen yer, Dersim’in Pertek ve Sağman bölgesidir“ (Gülten, 2010: 87; Yalgın, 2015: 158).

Hacı Bektaş Veli Menakıpnamesi

Abdulbaki Gölpınarlının (1900-1982) hazırladığı Menakıb-ı Hacı Bektaş-i Veli “Vilayet-name” (-Tavi/ Uzun Firdevs’i tarafından yazılış tarihi: 1481-1501) adlı eserinde de iki defa “Kürdistan”  adı geçmektedir. Konumuza bahis olan bilgi, kısaca şöyledir: Hacı Bektaş Velinin (1209-1271) Türkistan’dan Rum ülkesine-Anadolu’ya gelişi anlatılır. Yolda iki aslanla karşılaşır ve Hünkar onları okşayarak taş eder. (…)  “..O iki aslanın taş olduğu yer Kürdistan’a yakındır… Hünkar, Kürdistan’da bir kavmin içinde bir müddet  eğleşti..” (Gölpınarlı, 1995: 17) diye yazılmaktadır.

 Çemişgezek Sancağı < Kürdistan

16.yüzyılda  oluşturulan Kürt Beylikleri < Ekrâd Beylikleri içerisinde “Çemişgezek Sancağı” ının bir diğer adı, “Kürdistan” dır. Bu konuda Şeref Han ( 1543-1604) 1597 yılında Farsça kaleme aldığı “Kürt Tarihi/ Şerefname“ adlı eserinde şunları yazmaktadır: “Üç kısma ayrılan Melkişiler Kürdistan’ ‘da büyük ihtişamları, hizmetçilerinin, taraftarlarının ve kendilerine bağlı olanların çok oluşuyla ün yapmışlardır… Ülkeleri ise genişlik ve önem bakımından, uzak yakın herkesçe ‘‘Kürdistan’‘ özel adıyla tanındı; öyle ki berat ve emirnamelerde ve diğer sultanlık belgelerinde bu ad geçtiği zaman, yalnız bu önemli vilayet anlaşılır; ayrıca Kürtler arasında ”Kürdistan” sözcüğü geçtikçe, bundan yalnız Çemişkezek Vilayeti kastedilir” (Şeref Han, 1990: 189-190; Ünal, 1999: 36, 55, 143, 152, 187, 188) diye belirtmektedir.

Sonuç olarak

 16.yüzyılda  Osmanlı devletince oluşturulan Kürt Beylikleri içerisinde “Çemişgezek Sancağı” ının bir diğer adı, “Kürdistan” dır. Bu konuda Şeref Han ( 1543-1604) 1597 yılında Farsça kaleme aldığı “Kürt Tarihi/ Şerefname“ adlı eserinde şunları yazmaktadır: “Üç kısma ayrılan Melkişiler Kürdistan”da büyük ihtişamları, hizmetçilerinin, taraftarlarının ve kendilerine bağlı olanların çok oluşuyla ün yapmışlardır… Ülkeleri ise genişlik ve önem bakımından, uzak yakın herkesçe ‘‘Kürdistan’‘ özel adıyla tanındı; öyle ki berat ve emirnamelerde ve diğer sultanlık belgelerinde bu ad geçtiği zaman, yalnız bu önemli vilayet anlaşılır; ayrıca Kürtler arasında ”Kürdistan” sözcüğü geçtikçe, bundan yalnız Çemişkezek Vilayeti kastedilir” (Şeref Han, 1990: 189-190; Ünal, 1999: 36, 55, 143, 152, 187, 188) diye belirtmektedir.

Yol Erenlerine ait belgelerde “Kürdistan coğrafyasının”, özellikle “Dersim ve yakın çevresi” olduğu, açıkça görülmektedir. İlgili belgelerde anlaşılması gereken önemli temel unsur; Eğitimli Batıni Erenlerin bu  bölgeleri mekan tuttukları, buralarda zahiri İslami örtü altında, batini (botın, ezoterik) ilmiyle faaliyet yürüttükleri anlaşılmalıdır. Bu değişim sürecinin eşiğinde; Bizans ve Arap-İslam egemenliği altına girmemekte direnen bölgedeki başta Mecusi/ Geb(w) ri, Zerdüşti, Mani Kürt aşiretlerinin, Batıni ekoller etrafında yeniden örgütlendirilmeleri hedeflenmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Kürdistan’da İslamiyet’i seçmiş Kürt aşiretlerinin bu geçiş süreçleri, sancılı olmuş ve uzun süre kadim dinsel inançlarından tam anlamıyla kopmamışlardır.

Esasen, günümüze kadar Ebü’l Vefâ-i Kurdi’nin inanç süreğine bağlı olan ocak Pirlerinin ve Piri Piranlarının ellerindeki bu yazılı belgelerde “Kürdistan, Kürt ve Kürt aşiret” tanımlamalarının bolca geçtiği, ocak banilerinin, Kürt aşiretlerine yollanan birer dai-Réber olduklarını bildikleri halde, maalesef işin bu etnik tarafı hep gizlenmiş yada yadsınmıştır. Bu handikap gelişmeye neden olan bir diğer gerçeklik, ilgili belgelerde soy/ yol şecereleri, Ebü’l Vefâ-i Kurdi üzerinden, Ehl-i beyit hanesi içinde, İmam olarak kabul edilmeyen Emeviler ve sonrasındaki Abbasiler tarafından kendisine ve taraftarlarına “Zındık” yakıştırması yapılan isyankar Zeyd’e bağlanması hususudur (Yalgın, 2015: 159). Ki bu alan henüz yeterince araştırılıp, yazılmamıştır.

 Kaynakça/ Bibliyografi
Aksüt, Hamza (2010) “Aleviler Türkiye, İran, Irak, Suriye, Bulgaristan“ Yurt Kitap yayın. İst.
Dersimi, M. Nuri, (1992a) “Dersim ve Kürt Milli Mücadelesine Dair Hatıratım“ Haz. Mehmet Bayrak. Ankara, Öz-ge Yayınları Ankara
Birdoğan, Nejat. (1992) “Anadolu ve Balkanlar’da Alevi Yerleşmesi” Mozaik yayınları İst.
Eflaki, Ahmed (1986/87),“Ariflerin Menkıbeleri“ Cilt. II,  Remzi kitabevi. İst.
Gümüşoğlu, Dursun, (2006) “Tâcü’l Arifîn es-Seyyid Ebu’l Vefâ Menakıpnamesi – Yaşamı ve Tasavvufi Görüşleri“, Can Yay. Ist.
Gülten, Sadullah, (2010) “Üryan Hızır Menakıpnamesi”, Alevilik Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, III, s. 84-103.
Özcan, H. Süleyman, (2009) “Kürt Tarihi, Aşiretler ve İsyanlar“, Akis kitap. İst.
Sevgen, Nazmi; “Efsaneden Hakikate”, Tarih Dünyası 111/21, İstanbul, 1951:882-886
Seyyid Kekil, Kureşanlı (Tarih yok) “Peygamberler ile Seyyidlerin Şecereleri ve Aşiretlerin Tarihi“, Köln
Şeref Han (1990) “Şeref Name/Kürt Tarihi“, Hasat yay. İst. Çev. M. Emin Bozarslan,
Ünal, Mehmet Ali.“ XVI. Yüzyılda Çemişgezek Sancağı“, TTK Yayınları
Yalgın, Erdoğan  (2013) “ Şıx Dilo Belincan (Aşirê Pilvankan u Ocaxê  Şıx Delil Berxêcan“ Alevi Ocakları ve Örgütlenmeleri Haz. Erdal Gezik ve Mesut Özcan, Kalan yayınları, Ankara
Yalgın, Erdoğan  (2013) “ Şıx Dilo Belincan (Aşirê Pilvankan u Ocaxê  Şıx Delil
Berxêcan“ Alevi Ocakları ve Örgütlenmeleri Haz. Erdal Gezik ve Mesut Özcan, Kalan yayınları, Ankara
Yalgın, Erdoğan (1013)“Cemal Abdal Ocağı/ Ocaxé Cemal Avdel“ “ Alevi Ocakları ve Örgütlenmeleri Haz. Erdal Gezik ve Mesut Özcan, Kalan yayınları, Ankara
Yalgın, Erdoğan (2015) “Kızılbaşlık, Alevilik, Bektaşilik“, Hazırlayanlar: Yalçın Çakmak, İmran Gürtaş, İletişim yay. İstanbul, sayfa 141-164
Yalgın, Erdoğan (2017) “Dersim’in Gizemli Tarihi –II Şıx Delil-i Berxécân Ocağı ve Pilvank Aşireti- Tarih, Folklor, İnanç, Coğrafya“ Fam yayınları, İstanbul.
Yalçın, Alemdar–Yılmaz, Hacı, Kargın Ocaklı Boyu İle İlgili Yeni Belgeler, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı. 21, Bahar 2002.
Yar,Erkan & Yalgın, Erdoğan, (2014) “Şeyh Dilo Belincân‘ın  بلنجان دلو الشيخ Şeceresinin Kısa Bir Analizi” Tunceli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi Cilt 2, Sayı 4, Bahar, Sayfa 7- 32
*Bu makale, daha önce geniş şekliyle şu kaynaklarda yayınlanmıştır.
– Erdoğan Yalgın, (2023) “Kürt Aleviliği-2/ Réya/Raa Heqi İnancı“ Fam yayınları.
-E. Yalgın, Yol Erenlerine Ait Yazılı Belgelerde Geçen,  Kürt Ve Kürdistan Tanımları
Semah dergisi, Yıl: 5,  Sayı: 36, Kasım/Aralık 2017:22-27
-E. Yalgın, Dersim gazetesi, Ağustos 2014, Yıl: 4; Sayı. 43; Sayfa: 8

Dersim bağlamında Hak Yol-Alevilere ait bazı yazılı kroniklerde yer alan “Kürt ve Kürdistan” tanımları
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA