Hubyar Semahı üzerine

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hubyar; Tokat ilinin, Almus ilçesine bağlı, yeni ismiyle  Uzunbelen köyünün ilk ismidir. Bu köy ismini; 16. yüzyılın başlarında bölgeye gelip yerleşen Derviş Hubyar Sultan’dan alır. Hubyar Sultan; okulunu burada kurar ve Ocağını burada tüttürür.  Zamanın ve mekanın bilgisine sahip olan Hubyar Sultan’a; Türkmen obaları gelip talip-talebe olur. Günümüzdeki talipleri; Tokat başta olmak üzere Sivas, Erzurum, Amasya, Yozgat, Çorum, Manisa, Aydın, Samsun vs. bölgelerinde ikamet etmektedirler.

Öyleyse bu bab’da “Hubyar” adının etimolojik kökeni hakkında, elde olan bilgilere kısaca bir göz atalım:

Hubyar sözcüğü Kürtçe ve Farsça bir isimdir. Her iki dilde kelimenin kökü olan *hub “iyi, güzel, sevgi” anlamlarına gelirken kelimenin son eki olan *yâr ise “dost, arkadaş, yoldaş, kardeş, sevgili” anlamlarını ifade eder. Bu veriler ışığında “Hubyar” demek, “güzel dost, sevgili, yoldaş, güzel arkadaş” benzeri manaları taşır. Tıpkı İran-Irak’daki Ehl-i Hak inancının ilk isimlerinden olan “Yarésan” ismi gibi. Aslında kelimenin kökü; Avestaya kadar gider.

Hubyar isminin Avestaca *ḥāpah sözcüğünden türetildiği de düşünülmektedir. Çünkü *ḥāpah “yardımsever, paylaşımcı, iyiliksever” gibi manalar taşır. Ki Hubyar adıyla bu tanımlar, tam anlamıyla örtüşür. Hubyar’ın da bir Eren olarak “yardımsever, paylaşımcı, iyiliksever” olduğu sözlü gelenekte bilinmektedir.

Bununla birlikte 17.yüzyılın sonunda  Ehmedé Xani’nin “Mem u Zin” eserinde de sıkça “hub” dan söz edilir.  Kürtçede Hub; “sevgi” olarak sıkça geçer. Böylece  Mem ile Zin’in arasındaki “sevgi < hub, hubbi” bağlılığından söz edilir. Hubyar hakkındaki bu özlü bilgilerden sonra şimdi asıl konumuza dönelim. Yani Hubyar Semahına.

Bilindiği gibi Sema-h; Alevilerde bir ibadet şeklidir. Ayin-i Cemlerde, Civatlarda Tembur/bağlama eşliğinde söylenen ritmik nefeslerle ibadette olan Kadınlı-Erkekli Canlar coşa gelir ve baş açık yalın ayak kendilerini meydana atarlar. İşte burada hakkın ateşiyle tutuşturmak için Canları meydana sevk eden bir semah türü olarak Hubyar Semahı, oldukça önemlidir.

Hubyar Semahı, başlangıç noktasında ağır bir ritimle başlar. Gittikçe hızlanarak, çark-pervaz dönülür. Bu öyle bir döngüdür ki; müzik, nefes ve bedensel hareketler, bir uyum içerisinde bütünleşir. Evet burada; Veysel Babanın da dediği gibi, artık “harekete kimse mani olamaz”

Bütün semahların asıl sahibinin   Kadın Analar olduğu bilinir. Hubyar semahı; üç Kadın Ana ve üç Erkek Canla dönülür. Bazı yerlerde bu sayı, ikiye de inebilir, dörde de çıkabilir. Ama asıl olan Hubyar Semahı üçlüdür. Zira Alevilik inancında üç sayısı, kendisini eşit şekilde çoğaltabilen bir sayıdır. Üç can, altı olurken zahiri, bu görünen zahirin içinde ise 12 batıni gizler. Gökteki 12 gezegeni, 12 burcu, 360 derecelik güneşin 12 ayını, bir günde 12 saat geceyi ve 12 saat gündüzü sabitler. Dahası Hubyar Semahındaki bu üçlü eşitler; gökyüzünü, yer yüzüne indirirler. Bu bezm-i mecliste kadın-erkek sorulmaz! Burada her Can, kendi içinde çift canlıdır. Burada düalist bir döngü, yaklaşım söz konusudur.

Müziğin ritmik heyecanıyla önce Kadın Analar, elleri gökyüzüne bakacak şekilde havaya açık, Semah meydanına yada Samanyoluna seyr-ü sefere çıkarlar. Aslında bu ani çıkış, bir nevi karanlığa meydan okumadır. Meydanda yanan Çerağlar,  Onların delilleri, bühranı olur. Hemen peşinde Erkek Canlar yürür. Erkeklerin elleri, kol hizasında açılır ve elleri-avuç içleri yere-toprağa bakar. Bu hareketleriyle Kadın Analar; gökteki gezegenleri yer yüzüne indirirler. Erkek canlar bu indirilen gezegenleri alır ve toprağa savururlar-dağıtırlar. Hubyar Semahındaki bu birinci etap böylece başlamış olur.

Bütün semahlar, saat yönünün tersine, yani batıdan doğuya doğru dönülür. Ki zaten uzayda da gezegenler ve özellikle de Dünya, hem kendi etrafında ve hem de  güneş etrafında böyle tersine döner. O yüzden dememişler mi; “tersine dünya” diye?

Hubyar Semahındaki Kadın Analar kendi etrafında dönerlerken, aynı anda dönerek kendileriyle bir daire-halka da çizerler. Kadın Analar bununla dünyayı temsil ederler. Alevi inancında, felsefi tanımlamalarda, edebiyatında özellikle hamile Kadın Analar; “yarım dünya” olarak da telaki edilmiştir. Bu müthiş bir tasarımdır.

Dönülen semah yörüngesinde Erkekler; Kadın Anaların çizdiği bu halkanın dışına çıkmazlar. Yani Semahtaki Erkek Canlar, Kadın Anaların çizdiği bu dünyaya bağlıdırlar. Bu dünya yörüngesinde milim bile şaşmazlar. Kadın Anaların belirlediği yörüngede-çizgide yürürler. Hatta onları dikkatle takip ederler. Ayaklarını sertçe toprağa vurarak, döngülerini tamamlarlar. Aynı zamanda Kadın Anaları kollarıyla-kanatlarıyla koruma altına alırlar. Dünyayı sarar-sarmalarlar. Cenneti-cehennemi orada mimlerler.

Görselde de görüleceği gibi Kadın Analar; semah dönerlerken vücutları oldukça dik, gül yüzleri açık ve gözleri sanki uzay boşluğuna kilitlenmiş ve güçlü olduklarını kanıtlar şekilde dönerler. Erkek Canlar ise o anda, Kadın Anaların peşi sıra eğilerek-bükülerek yürürler. Bu eğiliş,  Kadın Analara olan saygının bir içsel yansımasıdır.

Hubyar Semahının bana anlattıkları, elbette sadece bunlardan ibaret değildir. Dahası-fazlası da vardır, olmalıdır. Lakin şimdilik benden bu kadardır. Varın gerisini siz tamamlayın.

Hak ile kalın!

Hubyar Semahı üzerine
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA