Anasırda bir libasa bürünen, Nar-ü bad-ü Ab-ü Hak’dan görünen Xızır’ın Rıza Şehri

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

1800’ün sonlarında Mezopotamya’da yapılan arkeolojik keşiflerle açığa çıkarılan antik değerler, düşünce tarihimize büyük ışık yansımaları sağladı. Bunlardan birisi de kutsal kitaplara da konu olan Cennet’le ilgili tabletlerdi. Zira Sümerolog Samuel Noah Kremer’in çalışmalarında ve diğer benzeri çalışmalarda bu gerçeği net bir şekilde görmekteyiz. Sümer tabletlerinde yeryüzü Cennetinin tarifi yapılırken, “Dilmunun “saf, temiz ve “parlak” bir ülke olduğunu, ne hastalık ne de ölümün bilinmediği bir “yaşayanlar ülkesi” olduğu dile getirilir. Ne hastalığın ne de ölümün olmadığı bir ölümsüzlük ülkesi olarak Dilmun“ şu süslü sözcüklerle şöyle betimlenir:


“Dilmun’da kuzgun (karakarga) sesini çıkarmaz,
İttidu-kuşu ittidu-kuşu sesi çıkarmaz,
Aslan öldürmez,
Kurt kuzuyu kapmaz,
Oğlakları yutan yabani köpek bilinmez,
Tahılları yutan … bilinmez,
… yüksekteki kuşun … yoktur,
Güvercin başını eğmez,
Gözü ağrıyan “gözüm ağrıyor” demez,
Başı ağrıyan “başım ağrıyor” demez,
(Dilmun’un) ihtiyar kadını “ben ihtiyar bir kadınım” demez,
İhtiyar erkeği “Ben ihtiyar bir erkeğim” demez“ (Kremer, “Tarih Sümer’de Başlar“ 2002: 182)

Burada tarif edilen Dilmun, görüldüğü gibi tıpkı Alevilerin “Rıza Şehrini“ andırmaktadır. Rıza şehrinde de paranın geçmediği, ortakçı toplumun; kendi içinde özgür ve eşitlikçi bir ortamda sakince yaşantısı açığa çıkar. Her şeyin rızalık üzerinde hayat bulduğu bu kentte, insanların kardeşçe yaşantısı hedeflenir. Çünkü yol evlatlarının Rıza Şehri; Kurtla Kuzunun, Geyikle Aslanın  bir arada olduğu, tüm canlıların kendi doğal ortamlarında hayat buldukları ekolojik bir alandır. Bu yaşamsal alanı, yol evlatları, kendi elleriyle inşa etmiş ve insanlık için bir yeryüzü cenneti haline getirmişlerdir. Tekçi zihniyetin harici sızmalarla bu yeryüzü Cenneti kirletilmemeli ve bu sevdadan asla vazgeçilmemelidir.

Yine Sümer tabletlerinde anlıyoruz ki; Dilmun cennetini hak eden ve orada ölümsüzleşerek yeni bir yaşamı ve hem de eşiyle birlikte sürdüren, insanlığın Tufan’dan-sel felaketinden kurtuluşunu sağlayan Ziusudra/ Utnapiştim, yani Nuh’dur. Hani ölmeyi red eden Uruk/ Erek kralı Gılgamış, Ona varmak için tahtından vaz geçme pahasına da olsa, yoldaşı/ musahibi Enkidu ile yollara düşüp ve sonunda Ona ererek, kendi hakikati ile yüzleşmemiş miydi? İşte O, yani Nuh; bir anlamda Alevi geleneğinde Xızır’dır. O; her Alevinin arayıp ’da bulduğu, bulup da sığındığı tek wayir-sahip-gerçekliktir. O, farklı mitik anlatılarıyla insanlığı, Tufan sonrasında Cudi dağında yeni bir yaşama kavuşturan tek kurtarıcıdır. Mitk aktarıların asırlar içerisinde, döngüsel zamanla harmanlandığı bu coğrafyada, Xızır’la anılan “bin bir isminin” olduğunu asla unutmayalım. 1001 bedende kendisini devri daim ettiren “Anasırda bir libasa bürünen, Nar-ü bad-ü Ab-ü Hak’dan görünen Xızırdır. Xızır’dır; “Rıza şehrinin” ilk temelini Cudi eteklerinde atan. Xızır’dır. Alevilik inancına göre tüm insanlık için yer yüzünü cennete çeviren Xızırdır. 

Kur’an’ın Hud Suresinin, 44. ayetinde; “Denildi ki: “Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut.” Su çekildi, iş bitirildi, (gemi de) Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: “Uzak olsunlar” denildi“ 

Bundandır ki; Alevilerin dilinde ilk çağırı, yakarı sözcüğü; “Ya Heq ya Xızır!“ olmuştur. O her yerde hazır ve nazırdır! O karada, Xızıro Xelas’dır (kurtuluş)! Sularda, Xızıro Heliyos-Elyas’dır (Güneş)! Her yerde ve an’da ise Xızıro Nebi/ Xızro Gal’dır (saf akıl)

Siz, siz olun; saf akılla hareket edin ve Ak sakallı Xızırın yerini, başkalarıyla asla değiştirmeyin! Xızır’ın yerini kimseye vermeyin! O zaman Xızır yar ve yardımcısınız olur!

Hak ile kalın!

Anasırda bir libasa bürünen, Nar-ü bad-ü Ab-ü Hak’dan görünen Xızır’ın Rıza Şehri
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA