Söz, ikra, akıl, okul, mantık ve gelecek

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Başlangıçta söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve söz Tanrı’ydı… Söz, insan olup aramızda yaşadı.” Yuhanna İncilinden.

Alevilikte “Söz“; “İkrar“ dır. İkrar, kandaş olmayan iki ailenin çocukları üzerinde yolda verilen “kardeşlik < musahiplik” kavl-i kararıdır. Bu ikrar, yani söz; yedi göbek kardeşliğidir. Verilen ikrardan asla dönülmez. Bu yol’da verilen söz, sözdür. İkrar, canı incitmez!

Kuran’ın ilk emri “İkrâ“ dır.  İkrâ “Oku“ demektir. Okumak hayatımızı kolaylaştırmaktır. İnsanı insan yapandır. İnsan okursa aklı-zihni gelişir. Bilinç düzeyi yükselir. Bilinçsiz insan, şuursuzdur. Şuur, şairane bir yol yürüyüşüdür. Yol’u, yoldaşla yürümek be güzeldir.

Akıl, Arapçada kısacası “devenin bağlandığı direktir“. Akıl; bağlandığı, bu direkten kurtulmalıdır. Akıl, kendini bu direkten kurtarmak için yani (-et yığını olan beyinden kurtulmak, sızmak, gelişmek  için) “Okul“ u icat etti. O gizli hazinenin, açığa çıkması böyle gerçekleşmiştir.  Bu büyük bir sıçramadır, değil mi?

Okul, akılların geliştiği bir eğitim-bilgi-beceri hanesi-evi oldu. Okul, Evrensel bilinci yarattı. Bilim gelişti. Öyle ki bu okulda, Akıl kendisini keşfetti ve “mantık < logos“ açığa çıktı.

Mantık, matematiği var etti ve başta İnsanın, dünyanın, evrenin kördüğüm olmuş bütün sırlarını çözdü. Doğa Anamız rahatladı. Matematiksel döngüyle  sürekli kendisini yeniledi.

Elbette Mantık bir kerede hemen gelişmedi. Bu mecrada uzun bir yol yüründü. “Aklın yolu birdir” sözü, işte tam da bu güzergahta kendisini gösterdi. Bu yürüyüşü, günümüzde asırlar öncesinden hakkını yemeyelim; Antik Yunanda Felsefeciler başlattı. Felsefeciler aklı, iman yoluyla değil, en çarpıcı sorularla, bilgi ve deneyim yoluyla gıdım gıdım keşfettiler. İşin aslı bu Felsefeciler, bizim coğrafyamızda; Mezopotamya’da, Anadolu’da da beslendiler. 

Peki bu sırada İslam dünyasında neler oldu? İslam dünyası, Mantığa karşı çıktı. Kendi içerisinde sivrilen mantıklı filozoflarını hep baskı altında, bir engizisyona tab’ı tuttu. Mantık hakkında, mantıklı düşünen insanlar hakkında hep aleyhte fetvalar verildi. Zira Kadılara göre “Mantık; imana karşıydı. Mantık haramdı. Mantığın kenarından geçen dinden çıkmış sayılırdı…” Bu türden tezlerini, fetvalarını ayetlerle beslediler. Mâide 101.. Ayet: “İnananlar, açıklandığı vakit hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sorular sormayın….!” 

Mezopotamya’da ve Anadolu’daki eşitlikçi Aleviler; hep mantıkla hareket ettiler. Şayet harici kalem katılmamış, Alevi filozoflarının nefeslerine bakarsanız, rahatlıkla görürsünüz! Bu felsefenin bütün başlangıç sözleri < gotinleri, okumaları, hep mantık, matematik döngüseli üzerinden yol almıştır. Dolayısıyla Alevilik felsefesi; “imani” değil, “akli” dir. İnsana-canlılara dair bütün problemlerini, Doğa Anamızın döngüsel matematiğiyle çözmektedir. Bu inancın temelinde aklın yolu birdir. Akılla YOL yürümeyen İnsan, karanlıkta değil, aslında karanlığın ta kendisidir. Karanlığı yaratandır. Işığını söndürendir. Işıksız kalmak ne kötüdür!

21.yüzyılın bu ilk çeyreğinde, öyle gözüküyor ki; Aleviler de artık o “ortak aklıdan” maalesef uzaklaşmaktalar. Ne diyelim? Aklınıza mukayyet olun! İyi düşünün, iyi söz söyleyin ve mantıklı işer yapın! Derneklerinizi, Cem evlerinizi, Medya alanlarınızı, bireysel sosyal medya ağlarınızı  tez elden okula çevirin. Hurafeleri, us dışı masalları değil, Aklı önceleyin. Yarın geç olabilir! Yarına kalıp, yarım kalanlardan olmayın! Söz bizden, nefes filozoflarımızdan!

Hak ile kalın!

Söz, ikra, akıl, okul, mantık ve gelecek
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA